Bir toplumda belli şartlara bağlı olmaksızın arzu edilen, faydalı görülen ve beğenilen şeyleri gösteren ölçütler, “toplumsal değerler” olarak kabul edilir. Toplumsal değerler, toplum üyeleri tarafından paylaşılan iyi, doğru, güzel ölçülerdir. “Yardımseverlik, işbirliği yapma duygusu, ahlâklı olma, büyüklere saygı, edepli ve iffetli olmak" vb. değerler, toplumsal değerlerden bazılarıdır. Bu değerler, iyi ve geçimli bir sosyal hayatı sağlar; insan ilişkilerini(beşeri münasebetler) düzenlemeye yönelik çok önemli işlev görür. Toplumsal değerlerin korunması ve geliştirilmesine ait olan tüm ölçüler, toplumsal değerlerden kabul edilir. Bu değerler izafi olup, toplumdan topluma değişiklik gösterir. Yani bir toplum için “güzel” olan bir değer, başka bir toplum için güzel olmayabilir. Buna göre, değerler toplumdan topluma değişiklik gösterir ve bundan dolayı da toplumsal değerler “milli ve manevi değerler” olarak kabul edilir.
Toplumsal değerler manevi değerler olup, bu değerleri ortaya koyan kıymet hükümlerinin genellikle dinler tarafından getirilmiş olduğu sosyoloji biliminin kabul ettiği önemli bir husustur. Çünkü yukarıda sözü edilen değerlerle, insan hakları, eşitlik, demokrasi, adalet, hürriyet kavramları ve bunları hedef tutan değer hükümleri, dini mahiyette olmak üzere ortaya konulmuşlardır. Sosyolojik gerçekler, özellikle İslam’ın getirdiği kıymet hükümleri ile çatışmaz. Pek çok değer hükmü,  hem İslâm köklüdür, hem de modern sosyolojinin görüşlerine tam manası ile uygundur(1).
Sözü edilen toplumsal değerler önce ailede verilir. Yeni doğan bir bebek, beşikte başlayan bir eğitim serüvenine girer ve ilk olarak annesinden öğrendiği değerlerle tanışarak hayata başlar. Daha sonra bu değerler, bireylere, “okul” denilen kurumla verilir. Okulun en önemli işlevlerinden biri, yetişmekte olan bireylere, ait oldukları toplumun değerlerini kazandırmaktır. Toplumsal değerlerin en önemli özelliği, ait oldukları toplumun gerçek tercihlerini göstermesidir. Bundan dolayı okul, toplumsal değerleri genç nesillere kazandırabilecek bir konum ile toplumun hizmetine sunulmalıdır. Çünkü toplumsal değerlerin yeni nesillere kazandırılması, bir milletin devamı için zorunluluk olup,  bu iş milletlerin en önemli davalarından biri olarak değerlendirilmektedir. Toplumların önemli davalarından en önemlisi “eğitim davası” dır. Eğitim davası, milletlerin geleceklerini garanti altına alma davasıdır. Eğer milletler gelecekte de millet olarak yaşamak istiyorlarsa, toplumdaki milli ve manevi değerleri okul denilen kurumlarda yeni nesillere tanıtmak, benimsetmek ve hayatlarının bir parçası haline getirmek zorundadırlar. Okullar sadece akademik kazanımlarla kendini sorumlu tutuyorsa, burada önemli bir sorun var demektir. Okulların en önemli amaçlarından biri, yetişmekte olan bireylerin kişilik ve karakter sahibi insanlar olarak yetişmelerine yardımcı olmaktır.
O zaman sorulması gereken birkaç soru: Okullarımızda hangi değerleri yetişmekte olan çocuk ve gençlerimize kazandırabiliyoruz? “Kazanımlarımız” içerisinde bu değerler, ne kadar önemli bir yer tutmaktadır? Yoksa “kazanımlarımız” sadece “akademik başarıya” mı dönüktür? Yetiştirdiğimiz çocuk ve gençlerin “uğruna canını verecek” hangi değerleri vardır? Eğer yetiştirdiğimiz çocuk ve gençler, sadece kendilerini düşünüyor ve “altta kalanın canı çıksın” inancında ise, bu durumdan okullarımızın hiç mi sorumluluğu yoktur? Bütün yöneticilerle öğretmenler bu sorular üzerine düşünüp, sağlıklı cevaplar bulmaya çalışmalıdır. Net cevaplar bulamıyorsak, o zaman okulları yeniden kurgulamak zorunda olduğumuz ortaya çıkıyor demektir!..
(1) Amiran KURTKAN. Türk Milletinin Manevi Değerleri. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1977