İster kişi, ister bir topluluk isterse bir devlet olsun. Zorluklar insana dayanma ve mücadeleyi öğretiyor.
 
Türkiye 2002 sonrası hızlı bir büyüme ivmesi yakaladı. Özelleştirmeler, yabancı para akışı, farklı pazarlara yöneliş Türkiye’ye sınıf atlattı.
 
Borç stoğunun arttığı doğru, üretimde beklenenin altında kaldık.
Kazançlara bakıp, eksiklerden ders alıp ileriye bakmak lazım.
 
Türkiye kaç yıldır sayısız badire atlattı. Her zorluk yeni bir şey öğretti.
Şu bir gerçek, ekonomi kırılgan olsa bile, artık tehditlere, ambargolara, ekonomik savaşlara karşı mücadeleyi öğrendik.
 
Suriye’deki hareketlilik, Irak’ın bölünmesi, Akdeniz’in öne çıkması, Çin ve Rusya kartı Türkiye’yi bölgesinde daha bir lider ülke yaptı. Gönül isterdi ki, komşu ülkeler Türkiye gibi dik dursalar ve bizi dost bilseler.
 
Pes edecek değiliz, Orta Doğu ülkeleri, Körfez ülkeleri Batılı emperyalistlerle yürünemeyeceğini anlayacak, dileriz bundan daha ağır bedeller ödenmez.
 
Bu güne kadar yaşanan Batı soykırımından nasıl ders almıyorlar akıl alır değil.
Türkiye kendi ajandasına göre hareket ediyor.
 
Tek hedef şu güzel insanımıza daha güzel yarınlar bırakabilmek.
Son birkaç yıl ve ayda önemli gelişmeler yaşandı.
 
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ABD gezisinden yeni döndü.
Avrupa basını, görüşmeden Erdoğan’ın kazançlı çıktığını yazıyor.
 
ABD, NATO müttefiki Türkiye'yi kaybetmek istemiyor. Fakat elinde birden fazla koz saklıyor; Halk Bankası, sözde Ermeni soykırımı, FETÖ konusu, S-400’ler, F-35.
 
Kazan kazan anlayışıyla mücadele hep devam edecek.
 
Türkiye bu noktaya kolay gelmedi, Türkiye güçlenmese, böylesine ayak diretebilir, Kuzey Irak’ta YPG terör koridoru kurulmasının önüne geçebilir miydi?
 
Bu nasıl oldu?
 
Millî silah sanayinin ayağa kaldırılması,
 
İHA, SİHA, ATAK, Altay tankı ve çeşit çeşit füzeler geliştirilmesi.
 
Barış Pınarı, Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı harekâtları,
 
İdlib’de 10 gözlem noktası kurulması.
 
Bir tehdit unsuru olarak Rusya’dan S-400’ler alınması.
 
TSK ve devlet kademelerinde FETÖ unsurlarının temizlenmesi, içerde ve dışarda terör uzantılarının kazınması elimizi güçlendirdi.
 
Nükleer Enerji santraline başlanması, Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılması.
 
15 Temmuz darbe girişimin bastırılması kısa zaman içinde ciddi devlet refleksleriydi.
 
Türkiye sancılı da olsa dış politikada sözünü dinletiyor.
 
Her ülke gibi kendi egemenliğini düşünüyor.
 
Öne çıkmak isteyen Almanya, Fransa'ya bile prim vermiyor.
 
Dik duruşunu göstermek için ABD’ye diplomatik zeminde rest çekebiliyor.
 
Türkiye, kendi kabuğunda saklı kalsa ne şiş yanardı ne de kebap.
 
Türkiye, neme lazım, hayat standardım değişmesin, bugün bana yeter, deyip boyun bükse ‘azıcık aşım’ der oturabilirdi.
 
Böyle dese bile rahat bırakılacak mıydık?
 
Geçmiş 100 yılda yaşadığımız darbe süreçlerini hatırlamak bile yeter.
 
Kayıp senelerimiz hiç bitmedi.
 
Bu adımların Türkiye’nin bir daha bu sıkıntılarla karşılaşmaması için milat olması dileğiyle.