AKP hükümetinin yaşamın bütün alanlarında uyguladığı baskı ve korku politikaları, toplumsal muhalefetin sesini iyice kısmış görünüyor. Baskılar nedeniyle medyada görünürlüğü azalan muhalefet ve tepkisel dilin aslında susmadığını, alttan alta yayıldığını söylemek mümkün. İnsanları birazcık deşseniz,  yaşadığımız ağır ekonomik koşullara,  başbakanının dayattığı “tek adam” ve “tektipçi” politikalara, gündem değiştiren ucuz söylemlere karşı genel bir memnuniyetsizliği fark edebiliyorsunuz. Ancak bu memnuniyetsizliği örgütlü şekilde politikaya çevirerek, büyük çoğunluğa “heyecan ve güven”  mesajları verebilmek pek mümkün olamıyor. Bu konuda en büyük sorunumuz, hükümetle çıkarlarını dengeleme peşinde koşan medyanın kendi kendine koyduğu “muhalefeti görmeme,  işitmeme ve iletmeme”  ilkesi… Yani istediğiniz kadar konuşun, eleştirin, yazın, önerin… Bu eleştirileri, bu görüşleri halkın huzuruna çıkarmayan bir medya olduktan sonra herşey havanda su dövmek gibi… Elbette “her şerde bir hayır vardır” atasözü örneği bu engellemeler iyi gelişmelere de yol açıyor. Yandaş ve sermaye medyalarına karşı oluşan okumama, izlememe tepkileri, muhalefete kendi medyasını kurma şansını verdi. Hiçbir taze ve özel haber kullanmamasına karşın, salt AKP muhalefetiyle varlığını sürdüren Sözcü Gazetesi’nin koca Sabah Gazetesi’ni ve ülkemizin en kaliteli baskı tesislerine sahip Habertürk’ü sollaması, diğer muhalif kesimlerin de gözünü açtı. Arkalarında büyük sermaye şirketleri olmadığı halde Aydınlık Gazetesi’nin ortaya koyduğu performans, Yurt Gazetesi’nin umulanın üstündeki satış grafiği, Birgün Gazetesi’nin AKP’nin işten attırdığı gazetecilerle başlattığı atak, Evrensel Gazetesi’nin Kürt sorunu ve yeni parti girişimiyle tiraj artırma gayretleri, Sol Gazetesi’nin ulusal çıkarlara ve emeğe destek haberciliği gelecek için umut vaat ediyor. Halkımızın önemli kısmı kış uykusuna devam etse de, demokratik yaşamı tehdit eden baskı rejimine karşı memnuniyetsizlerin saflaşması ve örgütlenmesi, kendi medyalarıyla da güç ve önem kazanıyor. Farkında mısınız bilemiyorum, medya için gerekli devasa bütçelerden ve teknik imkânlardan yoksun, hatta görsel eksikleri rahatsızlık veren Ulusal TV, Halk TV gibi televizyon kanallarının izlenme oranları da hızla artıyor. Merkez medyadan umudunu kesen insanlar,  kendi bilgi ve haber taleplerini yakın bulduğu, güvendiği medyadan karşılamaya çalışıyor. Ne yazık ki bu “alternatif medya” türü yerel düzeyde kendini gösteremiyor. İktidardaki yerel siyasetçilerin sağladığı ekonomik avantajları yitirme kaygısı, zaten küçük bütçeli yerel basına fazla bir seçenek bırakmıyor. Ancak yerel medya yöneticileri yaşanmakta olan bir gerçekliği önemsemek zorundadırlar. Çünkü birbirine benzeyen, salt iktidar şakşakçılığı ile habercilik yapan yerel medyanın yazgısı, ülkemizdeki yandaş ve sermaye medyasının yazgısına doğru sürükleniyor. Umarım yerel medyamız, basınımız okuyucunun satın almadığı, iktidarın desteğiyle ayakta duran yandaş ve merkez medyanın durumuna düşmez. Demokrasinin kalitesi anlamında yerellik neyi ifade ediyorsa, medyanın kalitesi ve güvenirliliği de ancak doğru haberleri vermesiyle,  eleştirel yorumlar yapabilmesiyle hayata geçirilebilir. İktidara dönük en basit eleştiriyi yazabilmek için kelimelere takla attırarak daha ne kadar idare edilebilir bilemiyorum. BAŞSAĞLIĞI: İsmail Fandaklı annesini,  Kenan Atalay ve Berrin Türen kardeşleri Ali Kemal Atalay’ı toprağa verdiler. Dostlarıma sabır, ölenlere rahmet diliyorum.  
Editör: TE Bilisim