Mısır'daki darbeden Batı'yı sorumlu tutan Erdoğan'ın Başdanışmanı İbrahim Kalın, 'Araplar, seçimlerle demokrasiye hazır olduklarını ilan etti. Asıl, Batı demokrasiye hazır mı? Olmadıklarını Mısır'da gördük' dedi. Suriye'de Esed muhaliferi radikal gruplarla PYD arasındaki çatışmalar gözümüzü yeniden Suriye'ye çevirmemize yol açtı. PYD lideri Müslüm Türkiye'ye geldi. Diğer yandan Mısır'da başka bir insani dram var. Tüm bu gelişmleri en yetkili isimlerden biriyle Başbakan Dışpolitika Başdanışmanı ve Müsteşar Yardımcısı Doç. Dr. İbrahim Kalın ile konuştuk. Suriye ile başlayalım. PYD liderinin Türkiye'de davet edilmesi Suriye politikasının bir değişimi midir? Bu soruya cevap vermeden önce genel olarak Suriye'ye bir bakmakta fayda var. İki yılı aşkın süredir insani bir dram yaşanıyor. Suriye'deki iç savaşın siyasi ve insani maliyeti, uluslararası sistemin iflas etmesinin bir sonucudur. İnsaf ve adalet duygusu yerle bir edilmiştir. Suriyeli kardeşlerimizin onurlu, özgür ve müreffeh yaşam talebi, bölgesel ve küresel güçlerin iktidar oyunlarına kurban edilmiştir. Kendimizi de katarak söylüyorum: Bu insanlık dramından hepimiz sorumluyuz. İnsanlık dramı yaşanıyor gerçekten… Suriye'de insanlar kitleler halinde katledilirken 'Türkiye'nin Suriye politikası iflas etti, Türkiye yalnız bırakıldı, oyuna geldi vs' tartışmalarını anlamlı bulmuyorum. Bu süreçte kimin hak ve adalet adına hareket ettiği, kimlerin kısa vadeli çıkarları için neler yaptığı ortadadır. Suriye politikamızda bir değişim söz konusu mu? Suriye'de olaylar başladıktan sonra da biz bu tavrımızı değiştirmedik. Esed'e 2011 yılının Ocak ayından ilişkilerimizi dondurduğumuz Eylül ayına kadar dostça ve kardeşçe tavsiyelerde bulunduk. Başbakanımız kendisiyle müteaddit kereler görüştü. Dışişleri Bakanımız pek çok kez Şam'a gitti. Diğer yetkililer temaslar kurdular. 'Bizi yönetim ile halk arasında tercih yapmak zorunda bırakmayın' dedik. Eylül 2011 tarihi itibariyle Suriye'deki ölü sayısı beş bini açmıştı. Bu noktada artık Esed rejimiyle bir şey konuşmanın anlamının kalmadığı ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine ilişkiler donduruldu. Bu tarihten itibaren Suriyeli muhalif gruplar daha yoğun bir şekilde organize olmaya başladılar ve Türkiye'ye geldiler. O zaman biz Kürtler de dahil olmak üzere bütün Suriyeli muhalif gruplara aynı tavsiyelerde bulunduk. Birlik ve beraberlik içinde hareket etmelerini tavsiye ettik ve tek bir Suriye için mücadele etmeleri gerektiğini söyledik. Son günlerde muhalifler ile PYD arasında gerilim var. Türkiye'nin Sünnileri desteklediği iddia ediliyor. Bu doğru mudur? Türkiye Suriye halkına her zaman bir bütün olarak bakmış, hiç bir grup arasında ayrım yapmamıştır. Beşar Esed'le ilişkilerin iyi olduğu dönemde nasıl etnik ve mezhebi bir ayrım yapılmamışsa, aynı şekilde bugün de bir ayrım söz konusu değildir; Esed sonrasında da olmayacaktır. Türkiye'nin Suriye'de Sünnileri desteklediği iddiası kötü bir rejim propagandasıdır. Türkiye'de ve Batı'da bazı çevrelerin buna inanması hayret vericidir. Bu iddiaları dile getirenler ya sahadaki gerçeklerden haberdar değiller ya da sadece Hükümeti eleştirmek için bu sözleri sarfediyorlar. Bazıları Türkiye'nin Suriye'de El-Kaide bağlantılı grupları desteklediğini iddia edecek kadar ileri gidiyor.  
Editör: TE Bilisim