Her dönem çıkar bir Ebu Cehil, Ebrehe, Firavun ya da bir Nemrut. Bu dönemin ki de hiç şüphesiz sarı kafa Trump’dır. Arif Nihat Asya’nın Naat’ındaki Ebu Cehil’dir benim gözümde, şuan kıtaları dolaşan karıştıran, ABD Başkanı Trump. Şüphesiz biz Müslümanlar olarak silkelenip kendimize gelene kadar kıtaları dolaşmaya, Müslüman Coğrafyasını karıştırmaya devam edecektir.

Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesi ve oraya elçiliklerinin taşınması kararı da son olur, sonu olur inşallah. Yahudi işgalcilerinin yıllardır Filistinlilere uyguladığı baskı ve şiddet bu kararla artacak ve ilk Kıblegahımız daha da esir düşecektir.  

Yüce Kitabımızda Allah bizlere şöyle buyurdu. “Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” İşte bu şer gördüğümüz karar da en azından hayırlı bir olaya vesile oldu. İstanbul’da olağanüstü toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak tanımaya karar verdi. Yani anlayacağınız küffara karşı net tavır alındı ve kılıçlar çekildi.

Artık geç olsa da taraf olmanın vaktidir. Bertaraf olmamak için, silkelenmenin, kendimize gelmenin, üzerimizdeki ölü toprağını atmanın vaktidir. Kudüs için İstanbul’da alınan bu karar yıllar önce alınsaydı kesinlikle olaylar buralara kadar gelmeyecekti. İsrail Filistinli kardeşlerimize bu kadar rahat ve acımasız davranamayacaktı. Neyse ki bu şerefli karar da ülkemize Reis’in başkanlık yaptığı döneme nasip oldu. Şimdi bu şerefli kararın arkasında dimdik durmak için var gücümüzle her platformda çalışmalıyız.

Geçen Cuma Namazı sonrası çoğu ilde olduğu gibi Trabzon’da da hemen ABD’nin o rezil kararı protesto edildi. Ne yalan söyleyeyim içim burkulmuş o kalabalığı yeterli görmemiştim. Neyse ki Kudüs Platformu adı altında yeni bir oluşum görev aldı. Valilik, belediye, parti teşkilatları, sendikalar ve çoğu sivil toplum örgütlerinin de destek verdiği Büyük Kudüs Yürüyüşü Trabzon’da bugün inşallah gerçekleşecek. Tüm mazlumların duyacağı bir şekilde bağıracağız, el ele kol kola girip tek ses olacağız. Sesimiz Tel Aviv’den duyulmalı,  zalime korku, mazlum Filistinli kardeşlerimize güç vermeli.

Ta ki Kudüs özgür olana kadar direneceğiz. Her yerde, her alanda, özellikle sosyal medyada tüm gücümüzle bu şer lobisine karşı, tıpkı Filistin’deki etrafı İsrail itleriyle kuşatılmış gözleri bağlı o çocuk gibi dimdik duracağız.  Bu uğurda bir an bile geri adım atmamalıyız. Unutmayalım ki küffar ordusu Kudüs’ten sonra gözünü İstanbul’a dikecektir. Çünkü İstanbul Alem-i İslam’ın son kalesi, mazlumun son ümidi, son nefesidir.

Önemli İslam beldeleri, emperyalizmin hedefi olup kaleleri, başkentleri son yıllarda yara almıştır. Çoğu İslam Ülkeleri bile Türkiye kadar sesini yükseltememiştir. Mekke ve Medine zaten ABD’nin kölesi olmuş Suudların elinde. Şam, Bağdat, Kudüs zalimin pençesinde hedefindedir. Şuan direnen, tabiri caizse sarı öküzü vermeyen bir İstanbul kaldı, Türkiye kaldı.
Yıllardır tek başına o aziz beldenin koruyuculuğunu yapan Filistinli kardeşlerimizi asla yalnız bırakmama adına her zaman her alanda yanlarında olmaya devam edeceğiz. Bunun için de hamasi sözlerden çok ilimde, teknolojide, bilimde, sanayide, ekonomide, daha güçlü olmak zorundayız. Daha güçlü olmak için de daha çok çalışmak durumundayız. İman varsa imkan da vardır, işte biz o inancın her daim bilincinde ve izinde olmalıyız. İyi haftalar.