İklim (küresel ısınma) diğer bölgelerimiz üzerinde yağış noktasında olumsuz sonuçlar doğururken bölgemiz nispeten bu yönden biraz daha rahat.
 
Hayatın her alanında olduğu gibi tarımda da teknolojik gelişmeler işleri bir hayli kolaylaştırdı.
İş kolaylaştı da üretim arttı mı?
 
Tam tersine…
 
Çok bilinen birkaç örnekle gidelim.
 
Akçaabat, Beşirli, Akyazı’daki üretim Trabzon’u besleyecek kapasitedeydi.
 
Bugün sahilden 1-2 km. arkaya kadar bina izliyoruz.
 
Kıymetli tarım arazileri üzerinde gökdelenler yükseliyor.
 
Şehirleşme elbette olacak, Trabzon gibi bir yerde yatay yapılaşma olabildiğince zor.
 
Ne yapılabilirdi?
 
Tarım arazilerini koruyabilirdik, kriter getirebilirdik.
 
Ne imar planlarını uygulayabildik, ne de denetimi yaptırıma dökebildik.
 
Başaramadık…
 
Çağın hızlı gelişimine direnebilmek pek mümkün olmuyor.
 
Özellikle biz yaşlarda olanlar için, Trabzon merkezine yakın tarım arazilerinin binalarla dolu olduğunu görmek moral bozucu.
 
Alternatif üretim, profesyonel tarım yöntemleri gelişmedi değil.
 
Hiçbirini yok sayamayız.
Arıcılık, seracılık, fide yetiştiriciliği, yumurta tavukçuluğu, kültür mantarı, istiridye mantarı, kivi, mandalina, likarba, böğürtlen, çilek, vs.
 
Bu üretimlerde bir seviyeye geldik.
Yeterli mi değil elbette.
 
Bizim tütünümüz vardı artık yok.
 
Balıkçılığımız bitme noktasına geldi.
 
Fındık için zahmetine değmiyor diyoruz, biz üretiyoruz 2.5 milyar dolar kazanıyoruz.
 
Temel mesele, marka değeri ve milli ürünlere sahip çıkabilmek.
 
Hayvancılığımız ne durumda.
 
Trabzon’da köylerde ahırında 3-5 ineği, tosunu olan vardı.
 
Hiç olmayanın birkaç koyunu olurdu.
 
Eskiden fındık altlarındaki ot hayvanlara yetmezdi, bugün makineye vurup temizliyoruz.
 
Köylerde yaşayan da ahırı olan da kalmadı.
 
Pazarlar birkaç ailenin eline bakar oldu.
 
Gençlerimizin tableti, telefonu, kıyafeti, hepsi dört dörtlük.
 
Kimse köyüne dönme heveslisi değil.
 
Kimileri dönmek istese Akyazı’da, Akçaabat Kireçhane, Yaylacık, Beşirli’de yükselen binalarda yüz yüze geliyor.
 
Köye dönüş için bazı adımlar atılıyor, kısa zamanda sonuç beklemek kolay değil.
 
Sorun başlı başına Trabzon’un sorunu değil.
 
Son 30 yılda 4,7 milyon hektar tarım arazisi yok oldu.
 
İş Kur projeleri ile köyleri boşalttık, tekrar genç çiftçi projeleri ile insanlarımızı geri çevirmeye çalışıyoruz.
 
Bir de şu, HES yapımında ne kadar planlıyız?
 
Doğa tahribatı, akarsu zenginliği, içme suyu kaynaklarımızı koruyabiliyor muyuz?
 
Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri bu olmalı.
 
Geleceğin en önemli silahlarından biri gıda ve tohum olacak.
 
Türkiye bunun hazırlığını yapmalı…