Bazen tek kişilik,bazende bi'kaç kişiliktir yalnızlık...
Bir başına olduğunda ve sen tercih ettiğinde kısa süreliğine lezzetli olabiliyor...
Bir kaç kişinin olduğu yerde eğer yalnızsan ve buz gibiysen tehlikeli oluyor...
O vakit başlıyorsun;
Zamanla yarışıp,aklınla akıl bozucu oyunlar oynamaya...
Üst üste yakarsın yakılamayacak gemileri.
Bir bir atarsın atamayacak sandığın sandıkları en derine...
Sonra bir kaptan gibi gururla en son sen atlarsın atlamayacak olduğun yerlerden savrula savrula...
Boşalttığını sanarsın yüreğinde ki yüklerini...
Oysa ne yükün azalır ne de oyunlarda level atlarsın...
Değişen tek şey iyice "yalnızlık"denilen deli duygunun en derinine daldığın ve kendini kaybetme noktasına geldiğindir...
Sonrasında çift karakterlilik başlar,hem ruhunda hemde bedeninde...
Yani birileri sizi öyle nitelendirir,aslında olay sadece: yalnız kaldığında ki ruh halinin sana verdiği hediyedir...
Sığınmak istersin en aciz halinle sadece kendine,çünkü senden başka kimse yoktur seni dinleyen yada anlayabilen...
Anlatamazsın ki bu hediyenin nasıl bir şey olduğunu.Sende istemezsin aslında bu hediyeyi fakat hediye edilmişti  bi'defa...
Nerelere koyacağını bilemezsin istemesen de o hediyeyi...
Kuşlarla arkadaş olmak istersin. İstersin çünkü o hediyeyi belki senden alıp çok uzaklara götürür diye umud edersin...
Başına bela olur o hediye ve bir türlü gönderemezsin...
Defterine yazmak istersin.yazmak istersin çünkü noktayı koyduğunda orada kalacağını sanırsın yine olmaz...
Yani demem o ki;
Yalnızlık denilen deli duyguya iç dünyanızı kaptırmayın...
Ne tek kişilik olsun ne de bi'kaç kişilik...
Size hediye edilmesine müsade etmeyin çünkü elinizden çıkaramıyorsunuz hiç bir zaman...
Farklı algılanıyorsunuz o hediye sizde kaldığı sürece...
Boşverin sevmeyin ve istemeyin yalnızlığı...
Onunda sizi sevmesine müsaade etmeyin...
Hayat dostlarla güzel!!!
Biriktirmeye bakın derim ben size...
Ölünce zaten yalnız kalacaksınız!!!
Bari yaşarken kendinizi ödüllendirin!!!