Uluslararası PİSA’da başarımızın düşük olduğunu biliyorduk. Ama bunun yerli olmaması dolayısıyla başarımızın düştüğüne de inanıyorduk. Bunun için PİSA’nın yerlisini yaptık. Değişen bir şey yok. Sonuçlar birbirine çok benziyor. Yerli PİSA sonuçlarına göre; Türkçe dersinde öğrencilerin yüzde 3.6’sının düzeyi temel altı, yüzde 22.4’ünün temel, yüzde 44.6’sının orta, yüzde 23’ünün orta üstü ve sadece yüzde 6.4’ünün ileri düzeyde olduğu belirlendi. Matematik testinde ise öğrencilerin 26.4’ünün düzeyi temel altı, yüzde 33.6’sının temel, yüzde 28.7’sinin orta, yüzde 8.2’sinin orta üstü ve sadece yüzde 3.1’inin ileri düzeyde olduğu ortaya çıktı. Fen ve teknoloji dersinde öğrencilerin 17.9’unun düzeyi temel altı, yüzde 34.4’ünün temel, yüzde 33.3’ünün orta, yüzde 10.3’ünün orta üstü ve sadece yüzde 4.1’inin ileri düzeyde olduğu belirlendi. Sosyal bilgiler testinde ise öğrencilerin 6.3’ünün düzeyi temel altı, yüzde 25.7’si temel, yüzde 40.9’u orta, yüzde 16.8’i orta üstü ve yüzde 10.3’ü ileri düzeyde. Bu sonuçlara göre, öğrencilerimizin yarısının 8 yılda hiçbir şey öğrenmediği söylenebilir. Yerli PİSA(ABİDE) araştırmasında elde edilen bulguların genel olarak, Türkiye’nin katıldığı uluslararası durum belirleme çalışmaları PISA ve TIMSS sonuçlarıyla örtüştüğü görüldü. Araştırmada öğrencilerin eğitim hedefleri yükseldikçe ABİDE’de değerlendirme yapılan alanlardaki puanların da arttığı sonucuna ulaşıldı. Eğitim hedefi yükseköğrenime devam etmek olan öğrencilerin başarılarının hedefi liseyi bitirmek olan öğrencilere kıyasla daha yüksek olduğu görüldü.

Peki sorun ne?... PİSA direktörüne göre birinci sorun; Eğitim sisteminizin öğrettiği her şey gereksiz. Bu sorun bütünüyle doğru olmasa da büyük oranda temel bir gerçeğe işaret ediyor. Eğitim sistemimizin gelecekte gereken becerileri öğretemediğimizi gerçek. PİSA direktörü ikinci olarak “Bilgi aktarmaktan vazgeçin, öğrencilere düşünmeyi öğretin” dedi. Bunu bilmeyen hiçbir öğretmen var mı? Öğrencilere düşünmeyi öğretemiyoruz. Çünkü o takdirde sınavlardan geri kalıyoruz; müfredatı yetiştiremiyoruz. O zaman bu “sınav odaklı” eğitim sistemi var oldukça, biz düşünmeyi öğretemeyeceğiz demektir. Bunun böyle olduğunu anlamak için eğitim uzmanı olmanıza gerek yoktur.

PİSA direktörüne göre,  “Eğitim sistemimizin kalitesi öğretmen kalitemizle aynı seviyededir.” Çok doğru. Ama bunu yeni mi öğrendik? Ya da bunu Batılı biri dediği zaman daha mı kıymetli oluyor? Öğretmeniniz ne kadar kaliteliyse, eğitim sisteminiz de o kadar kalitelidir. O zaman öğretmen kalitesini geliştirmek için çaba harcamamız gerekir. Öğretmen kalitesi de salt hizmet öncesinde yapacağınız öğretmen eğitiminin geliştirilmesi yükselmez. Öğretmen kalitesi, hizmet içi eğitim, işbaşında eğitim ve lisansüstü eğitim marifetiyle istenen seviyeye gelebilir. Bütün uygulamalar, eğitim sisteminin temel öğesi olan öğretmen kalitesinin geliştirilmesinin şart olduğuna işaret etmektedir. Öğretmen kalitesinin geliştirilmesi, öğretmenin kişisel ve mesleki anlamda gelişmesi ile mümkün olabilir. Müfredatı kutsamayan, onu ancak bir rehber olarak kabul edebilen öğretmen, öğrencilerine geleceğe hazırlayabilir. Geleceğe hazırlanan öğrencinin de öncelikle öğrenmesi gereken şey, düşünmeyi öğrenmektir. Düşünmeyi öğretebilmek için öğretmenin düşünen, okuyan, eleştiren bir kişi olması şarttır. Düşünmeyi bilmeyen, salt programı izleyip öğrencilerine dikte ettiren öğretmenin düşünen öğrenciler yetiştirmesi nasıl mümkün olabilir?

Eğitimde aslında bütün sorunlar belli, çözüm önerileri de… Önemli olan Türk eğitim sisteminin sorunlarını bir “dava” olarak kabul edip gereğinin yapılmasını sağlamaktır. Bildiğimiz sorunlar için sürekli araştırmalar yapıp aynı sonuçlara ulaşmanın kimseye bir faydası olmaz. Türk eğitim sistemini bir memleket davası olarak kabul etmekle işe başlamanın çok önemli olduğunu vurgulayarak bitirelim…