Gözümün alabildiğince uzağa bakınırken sislerin içinde belli belirsiz süzülen demir yığınını gördüm.
Salına salına gitmiyordu uçsuz denizin üzerinde.
Belli ki az mola vermişti.
Kaç mürettabatı vardı acaba içinde ve kaç ton yükü???
Sevdikleriyle en son nezaman görüşmüştü içindeki şahsiyetler???
Bunca yükü yerine ulaştırmaya çalışırken verdiği mücadele ve sabır onuda yormuşmuydu???
Haftalardır hatta belkide aylardır yeşil-mavi sularda neler yaşamıştı ruhu kaptanın ve arkadaşlarının???
Uğradığı her limanda aşık olmuşmuydu acaba romanlardaki gibi???
Arada oltasını çıkarıp balıklara isabet ettirmişmiydi güçlü kollarıyla???
Tıpkı İstanbul gibi;
Ne çok şey yazılır ve çizilir adına denizin...
Kahvemi yudumlamayı unutmuşum düşüncelerle yoğrulurken.
Ama olsun,soğukta tadı güzel kahve bu manzarada...
"Gel kaptan,az laflayalım seninle.bu gemide taşıdığın yükler gibi seninde yüklerin var mı"? Diye sorasım geldi nedense....
Bi müddet sonra sahilde onu izlerken kendi kendime konuştuğumun farkına vardım...
Esasında yanlız değildim,o kaptana ruhumdan gönderdiğim sinyaller ona ulalmıştı ve karşılık veriyordu ruhuma...
" Kolay mı sanıyorsun bunca yükün arasında kendi yükünü taşımak.
Hayatta herkesin bir yükü vardır ve olmalı.
Bazen isteyerek bazende istemeyerek sırtına alırsın onları...
Yorulduğunu hissettiğinde de indirirsin en olmadık yerde...
Ağır geldiğini düşündüğün noktada...
 Tıpkı gemideki yükün ağır geldiğinde su almaya başladığında ki gibi atmaya başlarsın her ne varsa!!!
Tepki aldığında olur bunu yaparken takdir edende...
Her kafadan bir ses çıkar yani anlayacağın,senin ne düşündüğün ve hissettiğindir önemli olan...
Bu geminin kaptanı sensen;dümeni elden bırakmamak gerek,canına mâl olsa bile!!!
Sonunda zaferlede karşılaşabileceğini hiç unutmaman gerek prenses "
Diyordu bana!!!
Gülümsedim,hemde ağız dolusu gülümsedim...
Çok doğruydu,bu geminin kaptanı sensen dümeni;dümeni elden bırakmamalıyız ve bu gemiden mutlu inmeliyiz kayıplara ve zaferlere rağmen!!!