Çocukluğumuzda, fındık bahçelerinden fındıklar toplandıktan sonra, toplarken toplayanların gözünden kaçan yerde ve daldaki fındıkları; özellikle çocuklar bulur, götürüp, yazın köylerde açılan dükkana satarlardı.
Bu onların hakkıydı. Hem milli servetin heba olmasını önler hem de ceplerine harçlık olurdu. 
Bazıları birkaç çuval bile böyle toplayabilirlerdi.
Fındık bahçelerinden, fındık sahiplerinin hasadından sonra, çocukların ve gençlerin kalan fındıkları bulup, toplamasına  Araklı’da bizim köyde ‘Zalifs’ derlerdi. Trabzon’un başka bölgelerde ‘Ganzilis’ olarak adlandırılır ki telaffuz değişebilir..
Şimdi bu yıl toplanacak fındık bahçelerine bakınız yine. Dallar dolu. Yerlerde de fındıklar çokça kalır.
Bir de eskiye göre toplama kabaca yapılıyor. Zalifs eden de yok. Dallarda ve yerde kalanlar, çürüyüp gidiyorlar.
Artık çok az zalifs yapan kalmış.
Fındıkları gündelikçiler topluyorlarmış. Ve dışarıdan gelen bu gündelikçiler, fındık toplama konusunda pek marifetli değillermiş.
El elin eşeğini türkü çağırarak ararmış ya, gündelikçi de akşam olsun, paramı alayım telaşında.
Ya da “yarılıkcı”lar ki bunların bazıları yarı-yarıya razı da değiller.
Eskiden hemen herkes kendi bahçesini kendi toplardı ve tek geliri fındık olanlar da vardı. Çok dikkatlice de toplarlardı.
‘Zalifs etmek’ marifetli iştir. Görülemeyeni ve bulunmayanı keşfetmektir.
Eskiden zalifs zordu. Şimdi ise gözlemlediğim kadarıyla yapılsa, çok kolay.
Şimdi millet işsiz olsa bile şehir ve kasabalarda oturuyor. Köyler, bomboş. Aceleden gelip, hasadı yapıp, geri gidiyorlar.
Meyve ağaçları bolca meyve vermiş. Toplayan pek yok.
Finlandiya’da arkadaşım zengin işadamının bahçesinde iki adet elma ağacı var. Soğuk ülke. Küçücük elmalar. Hanımı toplayıp, belediyenin meyve sıkma makinesinde bunlardan ürettiği meyve sularını şişeleyip, depoluyormuş. Kışın da doğal, katıksız meyve sularını içiyorlarmış.
“Geçinemiyoruz” diyen benim halkım ise, dallarında bırakıp gidiyorlar.
Bizim vatandaşı öğreten, yönlendiren de pek yok.
Özellikle yöredeki elma ve armut ağaçlarındaki meyveler, çürüyüp gidiyorlar.
Eskiden köylerde inek beslerlerdi. Toplayıp, ineklere yedirirlerdi yemediklerini.
Artık inek beslemek de, yok.
Millet, sosyetik olmuş!
Ben, ilkokulu köy okulunda okudum. Bizim zamanımızda diyelim eğitim bu kadar gelişmemişti.
Acaba şimdi ilköğretim verilen köy okullarında, çocuklara etraflarındaki meyveleri nasıl değerlendireceklerine dair temel bilgiler veriliyor mu? Ormandaki hangi mantar zehirlidir, nasıl toplanır? Uygulamalı eğitim var mı?
Nasıl meyve suyu yapılır?
Belediyeler de, öğretiyor mu?
Bize mantar için ‘köpek işemesi’ derlerdi. Bırakın mantar yemeyi, mantara dokunmazdık bile.
Finlandiya ormanlarındaki özellikle yaban mersini, mantar gibi ürünleri halk topluyor. Devlet, milli serveti toplatmak için vatandaşı bilgilendiriyor. Ve isteyen istediği yerden milli serveti topluyor.
Eskiden bizim köylerde herkes inek bakardı. Çayırları, otları toplar, yaş veya kuru olarak ineklere yedirirlerdi.
Şimdi,  otlar biçilip yakılıyormuş. Kimyasal madde ile otları yok edenler de, varmış. Çünkü otlar olunca yere düşen fındıkları toplamak zor.
Tırpancı yevmiyesi 100 TL,  kimyasal maddenin ise kutusu 10 TL imiş. Tırpancının bir günde biçtiği alanı, bir kutu kimyasal madde ile hallediyorlarmış.  Yani vatandaş maddi olarak 90 TL karda!
Bu arada kimyasal madde, topraktaki tüm canlıları da öldürüyor. İlâveten, sulara karışıp, her tarafı da zehirliyor.
Finlandiya’da gezdirdiğim politikacılara, yol kenarlarındaki tarlalardaki  beyaz naylon torbaları gösterir hep sorarım “Bu ne?” diye.
Cevap veremezler.
O beyaz torbaların içinde, yaş biçilen otlar vardır. Islak olarak o naylon torbaların içine konmuşlardır. Gelecek yıla kadar çürürler ve doğal gübre olarak kullanılırlar. Yani bedava doğal gübre.
Biz ise, ya tırpancıya biçtirip , toplayıp yakıyoruz ya da kimyasal madde ile yok ediyoruz.
Çürümüş meyveler bile toplanılıp, bir yerde biriktirilip doğal gübre olarak kullanılabilir.
Özellikle, böyle kimyasal maddeleri bilinçsizce doğada kullanmak ise yasaklanmalı.
Bu arada çayırın kilosu da 1 TL imiş.
Emek verip, kurutup satsalar, kazanç sağlayacaklar ama “Kim uğraşacak onunla?”
Tüketim toplumu haline gelmişiz.
Elimizdekini de değerlendirmeyi bilmiyoruz.
Yol gösteren de pek yok.
Ne diyeyim?
Allah, memleketimizin yardımcısı olsun.