Okurlarım hatırlar,
Geçenlerde bir Afganlı kadından bahsetmiştim.
Ama unutanlar için tekrar bir hatırlatmada bulunayım.
*
Bir restoranda,
Başı örtülü genç ve güzel bir kadın çalışmaktadır.
Ancak bu genç kadının mutsuzluğu derhal ilgimi çekmiş,
Haddimi aşarak,
"Niçin bu kadar sorunlu görünüyorsun?
Böyle işletmelerde güler yüzlü olmak gerekir." demiştim.
O kadın da bu uyarıma,
Acı bir tebessümle cevap vermişti.

Aradan yaklaşık bir ay geçmişti.
Aynı restoranda tekrar gördüğümde,
Kendi kendime,
"Hayır bu kadın Türk değil" dedim.
Yemek siparişimi alırken,
"Siz Suriyeli misiniz? "
Diye sordum.
*
Kadın,
"Hayır, nen Afganlıyım" dedi.
"Nasıl ve neden buralardasınız?" diye sordum.
Dinlediğim hikaye çok acıydı...
İşte o boyutunu yazmıştım geçenlerde.
*
On beş gün önce yine aynı restoranda,
Adı Züleyha olan bu kadın,
"Bana Harun Bey,
Tanıdığınız bir psikolog var mı?
Diye sordu.
"Yok, ama öğrenir size söylerim" dedim.
Sonra istediği doktor adresini ve irtibat telefonunu temin edip bir kaç dakikada kendisine verdim.
*
Önceki gün yine aynı restoranda çalışan Mustafa bey,
"Harun Abi,
Hani bizim Züleyha vardı ya,
O intihar etti."
*
Adeta dondum kaldım.
İştahım kaçtı.
İçim acıdı...
*
Mustafa,
"Ama ölmedi abi, yoğun bakımda.
Durumu çok ciddi."
*
"Neden intihar etmiş olabilir,
Ne oldu bir bilgiye sahip misiniz?" diye sordum.
Mustafa,
Abi, ailecek durumları vahim.
Maddi sorunlar var.
Aile içinde sevgi/saygı  sorunu var.
Kimsenin hiç bir güvencesi yok.
Aile dokuz kişi ve bir dek Züleyha çalışıyor.
Aldığı maaş asgari ücret.
Züleyha'nın gelecek endişesi hat safhada.
Haliyle dayanamadı,
Fikri düşüncesi iflas etti..."
*
Evet,
"Bu yabancılar niye ülkemize geliyorlar?
Neden bunları kabul ettik?
Zaten bizim ekmeğimiz/aşımız bize yetmiyor..."
Şeklinde verdiğimiz tepkiler onların da kulağına gidiyor.
Oysa onlar da buralara zevk için gelmiyorlar.
*
Onların da ülkeleri vardı.
Şehirleri vardı.
Evleri vardı..
O hatıralarından koparak,
"Bir imkandır " diyerek ülkemize gelmişler..
Ne olur kafalarına kakmayalım.
İşte Züleyha'nın durumu bu...
Diye düşünüyordum ki,
Bizim Mustafa Bey,
"Size bir haber daha vereyim.
Züleyha iyileşmiş,
Evinde istirahat ediyor..."
*
Bu habere ziyadesiyle sevindim.
Geçmiş olsun Züleyha kardeş.
Görecek günler var daha,
Lütfen deneme sakın bir daha...

TAKA GAZETESİNİ OKUYORUM AMA

Mehmet Karal,
Eski dostlarımızdandır.
Dün sabah aradı.
"Harun Bey yazılarınız okuyorum.
Gerçekleri yazıyorsunuz...
Ama hani biraz daha gür mü çıksa sesiniz,
Diyecektim.
Çünkü biz,
Taka ile sesimizi haykırmak istiyoruz.
Tabi gazete olarak zorluklar olabilir" Diyerek,
Almanya'da  yaşadığı bir anısından bahsetti.
*
Mehmet Karal,
"Almanya'da Duisburg'da çalışyorum.
Biz Türkler olarak orada  iyi organize olmuştuk.
Tabi elhamdülillah Müslüman'ız. 
Haliyle orada bir cami yaptırdık.
O zamanlar Almanya'nın en büyük camisiydi.
Ama bitmedi,
Bu camimize  heybetli bir de minare yaptık.
Hem de 34 metre yüksekliğinde.
*
Lakin işler karışmaya başladı...
Caminin yanında bir çimenlik alan vardı.
Alman Devlet Yetkilileri,
"Bu caminin gölgesi;
Tapusu bizim olan çimlere düşüyor.
Burayı da satın almak zorundasınız."
Dediler...
Bizler de çaresiz,
"Tamam" dedik ve orayı da satın aldık.
*
Lakin bu sefer de,
"Caminin  çıvarında evler var.
Buranın hususiyeti değişti.
Bu evleri de satın alacaksınız."
Dediler.
Ona da mecburen,
"Tamam" dedik ve  o buyruğu da kabullendik.
Ancak,
Duisburg'da ,
Çıkartmakta olduğumuz gazeteden bu durumu tasvir eden,
Biraz alaycı ve biraz mizahi bir manşet attım.
'Gölgesi satın alınan minare'
*
Fakat ertesi gün bizim gazetede manşet değişmiş.
"Gölgesi satın alınan minare" üç sütün olarak verilmiş.
Manşete başka bir haber çekilmişti.
Tabi çok üzüldüm.
gazetemizin sahibi Hayrettin bey'e,
'Ne bu?' dediğimde ,
Hayrettin bey,
'Maalesef bazı dengeleri hesap etmek zorundayız! dedi.
Şimdi sizi anladığımı anlatmak için,
Bu anımı size anlattım' dedi.
*
Teşekkürler Mehmet Karal.
Unutma lütfen,
Her gün mutlaka bir Taka al.

NİHAYET

Günlerce süren görüşmelerden sonra,
CHP ve İyi Parti yerel seçimler konusunda nihayet  anlaşmaya vardılar.
Buna göre İstanbul,
İzmir, 
Ankara ve daha bir çok büyükşehir CHP'ye  bırakılırken,
İyi partinin de destekleneceği iller belli oldu.
İşte onlardan biri de Trabzon.
*
Evet,
Trabzon'da İyi Parti Büyükşehir Başkan Adayı,
Prof  Atakan Aksoy olurken,
CHP Ortahisar için,
Salih Akyüz'ü aday göstermişti.
Ama siyaset bu işte.
24 saat çok uzun bir süre.
*
Şimdi anlaşılan kartlar yeniden dağıtılacak.
CHP'nin adaylıktan geri çekeceği Salih Akyüz'ün yerine,
İyi Parti,
CHP eski milletvekili ve
Trabzon Belediye başkanlığı yapmış
 Volkan Canalioğlu ile yürüyebilir görüyorum.
Haydi hayırlısı.
*
Ak Partiye gelince,
Ortahisar için Ahmet Metin Genç tamam gibi.
Ama yine de her şey olabilir.

ŞER GÜÇLER İŞ BAŞINDA

Ahmet Ağaoğlu'na 60 günlük hak mahrumiyeti cezası verilmiş.
Bu durumu Spor Müdürümüz Yahya Karabinaya sorduk.
Yahya Karabina,
"Ne olacak,
Trabzonspor tırmanışa başlayınca,
Malum şer güçleri yeniden devreye girdiler " dedi.
Bence de öyle.
Şer güçler yeniden  işbaşında.

Öyle ki,
Konya maçında bakıyorum,
Hakem Trabzonspor lehine karar verirken adeta eziyet çekiyor...
Gözünün önündeki pozisyonu gördüğü halde VAR'a soruyor.
Hani tereddüt ettiğinden değil,
Birilerine,
"Bakın yüzde yüz gollük pozisyonu bile direkt vermedim"
Demek için VAR'a sormuştur.
Diye düşünmekteyim.
Hakem  Trabzonspor aleyhine penaltılık bir pozisyon olsaydı eminim ki,
VAR'a sormaz,
Derhal patlatırdı penaltıyı.

FIKRA

New York da,
Küçük bir çocuğu azgın bir köpeğin dişlerinden kurtaran ve hayvani boğan iri yari delikanlının yanına koşan gazete muhabiri sormuş:
-Kahraman Amerikalı çocuğun hayatini kurtardı,
diye yazabilir miyim?
Adam,
-Ben Amerikalı değil Pakistanlıyım,
demiş adam.
Ertesi gün New York Times da manşet:
Köktendinci Müslüman,
 Central Park`ta bir köpeği boğdu.
FBI olayın El Kaide bağlantısı ile ilgisinin olup olmadığını araştırıyor...

CENNETE GİTMESİN BURAYA GELSİN

Makamında bir polis memuru tarafından vurularak şehit edilen,
Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi,
Tüm Türkiye'nin kalbini ateşe verdi.
*
"İşte bir delinin yedi köye zararı vardır"
Özdeyişi tam da bu menfur saldırıda mevcuttur,
Bir cani
Bir milleti acılara gark etti...
*
Şehit babanın ağlayan çocuğuna,
"Babanın tayini cennete çıktı" diyorlar.
Ama çocuğu,
"Babam cennete gitmesin,
Buraya gelsin." diyerek feryat ediyor...
Hadi şimdi sen gel de,
İnsansan eğer,
Bu çığılıktan nasiplenme.

Bakın;
İnsan birden başını belalara sokabilir.
Ama aynı hızla o beladan kurtulamazlar.
Zira bu belanın girişi var,
Çıkışı yok çünkü.
Bu belanın girişi cehennemdir.
Çıkışı tövbedir diyeceğim ama,
Kul hakları vardır...
Canından olan vardır.
Canları yananlar vardır...
*
Görev şehidi Emniyet Müdürüne,
Bir kere daha rahmet diliyorum.
Bir kere daha yakınlarına,
Sabır ve metanet diliyorum...

GÜZEL  İNSANLAR DA VAR

Kanada'da,
TIP doktorları maaşlarını artıran devleti protesto etti.
*
Bu komedi filmi falan değil,
Gerçek.
Adamlara devlet maaş artışı yapıyor,
Onlar da bunu kabul etmediklerini gösterilerle kınıyorlar...
Ve diyorlar ki,
"Biz zaten iyi kazanıyoruz.
Hemşirelerimizin maaşlarını artırın.
Hasta bakıcılarımızın maaşlarını arttırın"
*
Dedim ya bu gösteriler film çekimi falan değil.
Gerçek.

İşte ahlaklı/vicdanlı insan yetiştirmek budur.
Ver Allah'ım ver...
Rap bana,
Hep bana ver...
Demiyorlar.
*
Paylaşımcı,
Hakkaniyetten yana,
İnsan odaklı,
Merhamet sahibi olmak bu işte.
*
Ne desem ki,
Bizin doymak bilmeyen,
Aç gözlü,
İş insanlarına
Horolopculara,
Kudurmuş tatminsizlere ibret olsun...