2021 yılı “Mehmet Akif” yılı olarak ilan edilmiştir. Bir yıl boyunca İstiklâl Marşı şairimizin yeniden tanınması ve onun fikirlerinden yararlanılması için önemli fırsatlar yaratılacağına inanılmaktadır. İstiklâl Marşı şairinin görüş ve düşüncelerini yeniden masaya yatırmak, toplum olarak kendimize gelmemize katkı yapabilecektir.

 İstiklâl Marşı şairimiz merhum Akif, Türk toplumunun maddi ve manevi sıkıntılara maruz kaldığı bir dönemde yaşadı. TBMM kayıtlarında “İslamcı Şair” diye tanımlanan Akif’in fikir kaynağı İslâm’dır. Ömrü boyunca topluma yönelen şair, çıkış noktası olarak İslâm’ı alır. İslâm’ın ve Türk’ün karanlık bir döneminde yaşayan Akif, umudunu hiç yitirmedi. Ne gördüyse, peşin hükümlere kapılmadan, yılmadan, kahvede burnunu karıştırandan, yere tüküren ihtiyardan, aydınları kasıp kavuran inkâr cehennemine kadar toplumun siyasi, fikri, ahlâkî, ekonomik toplumsal tablosunu gerçek boyutu ile çizdi. Bütün yazdıklarının tek amacı vardı; milleti umutlandırmak!.. Akif, toplumsal tabloyu çizmekle yetinmedi aynı zamanda da teşhis de etti. Altı yüz yıllık Osmanlı Devleti çökerken toplumun içinde bulunduğu kötü şartları İslâm’ın ışığında amansız bir gözle ortaya koymaya çalışır. O, toplumsal sorunları belirlemek için gözlemlere son derece önem verir; Akif çok iyi bir gözlemcidir. Gözlemlerinde hayallere yer vermez; son derece gerçekçidir. Sürekli halkın içinde, onlardan biri olarak kendine yer bulur. Halkın diliyle, halkın argolarıyla, halkın mantığına göre hayatın acı yanlarını gözler önüne serer. Hayal ile işi olmadığını, ne yazdıysa görüp gözledikten sonra yazdığını şöyle anlatır:

 “Hayır hayal ile yoktur alış verişim,

İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim.

Şudur benim, Cihanda en beğendiğim meslek:

Sözün odun gibi olsun, hakikat olsun tek.”

Onun şiiri bir tür “günlük” tür; bu günlük kişisel bir günlük değil, bütün bir toplumun günlüğüdür. Safahat, şairin içinde bulunduğu zamanda meydana gelen sorunların safha safha anlatılmasından oluşmuş çok değerli bir “günlük” tür. Safahat, bir bakıma, Türk-İslâm tarihinin en acıklı günlerinin destanıdır.

Akif sanatı İslam’ı anlatmada bir araç olarak kullanır. Gaye için şiiri araç kabul eder.

Akif’e göre:

Ne cihan kaygusu derman bu devasız derde;

Ne de can, sonra filân duygusu engel, heyhat!

Can, cihan, hepsi de boş, “gaye” dedir varsa hayat!

Bin çalış gayen için bir kazan ömründe yeter.”

Evet, Akif’e göre gaye için can, cihan bütün dünya tasaları bir hiçtir. Varsa yoksa gaye, “dava”!..  Akif’in amacı İslâm’ı yani “dava” yı topluma gereği gibi tanıtmaktı. Bu konuda kendisinin tebliğden başka bir görevi olmadığını şu mısra ile ortaya koyar:

“İşte dert, işte dava, bende ne var? Bir tebliğ!”

2021 Yılı boyunca Akif’i gerçek yüzü ile tanıyacak, toplumsal sorunlarımıza Safahat’tan çözümler üretmeye çalışacağız. Biliyoruz ki, “Tarih tekerrürden ibarettir!” Akif’ten alacağımız ilhamla toplumsal sorunlarımızı yeniden teşhis edip çareler üretmeye çalışabilmek ümidiyle…