Türkiye 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumla başkanlık sistemine geçmiş anca tartışmalar hala sürüyor.

Muhalefet tek adamlık sistem olarak eleştirisini yaparken Parlamenter sisteme geri dönülmesi istiyor.

Oysa başkanlık sistemi Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminden beri tartışılıyor.

Özal, Mehmet Ali Birand’ın 24 Ocak 1990 tarihindeki 32. Gün programında Başkanlık sisteminin getirilmesi gerektiğini söylemişti.

“Biri çıkıp başkanlık sistemini getirmelidir” dedi

32 yıl önce 32. Gün programında ne demişti Turgut Özal;

Birand: Alıştınız mı Köşk’e… İstediğiniz gibi mi bir cumhurbaşkanlığı yapıyorsunuz, yetkilerinizle, konumunuzda…

Özal: Vallahi yapabildiğim kadar yapıyorum… Yapabildiğim kadar derken şartları bağlı tabi. Benim yapmak istediğim memleketime hizmet edebilmektir… İddiam yok ama işin doğru yapılmasını istiyorum. Bir işi kısa sürede ve hızlı incelemeden başka yerlere gidebiliyor. Onlara mani olmaya çalışıyorum tabi gücümüzün yettiği kadar.

Birand: Son aylarda yurt dışına çok geziler yaptınız. Türkiye yurt dışından nasıl görünüyor. Süper güç mü yoksa sadece bir güç mü? Konumunu nasıl görüyorsunuz?

Özal: Şunu söyleyebiliriz Türkiye dışardan, içerden göründüğünden çok daha iyi göründüğünü söyleyebilirim. Çok daha iyi gözüküyor. Dışardaki insanlar, Türkiye’yi içerdeki insanlardan daha güçlü görüyorlar. Makedonya, Arnavutluk, Bulgaristan ve civar ülkelere gittim herkes Türkiye’ye çok güçlü bir ülke görüyor hatta yardım bekliyor. Ekonomik güç, askeri güç ve hakikaten sözü geçen bir ülke. Adamlar her açıdan yardım istediler.

Birand: Siz Cumhurbaşkanlığı sistemini mi tercih ediyorsunuz. Nedir kafanızdaki sistem. Yani Amerika başkanlık sistemi mi? Bakanları Cumhurbaşkanı atayacak, hükümeti o atayacak sistemi mi istiyorsunuz?

Özal: Bun buna başkanlık sistemi diyorum. Bu sistem Fransa gibi değil daha çok Amerika sistemine yakın. Sebebini şöyle tarif ediyorum.  Benim kanaatime göre, bizim tecrübelerimize göre bakanların parlamento dışından olması lazım. Çünkü 6 senelik parlamento hayatımda şunu gördüm. Bakanlarla milletvekilleri arasına devamlı problemler gidiyor. Çünkü bakanın da milletvekilinin de seçim kaygısı vardır. Aynı yerde veya aynı grupta olmadıkları takdirde birbirlerine zıt hareketler yapıyorlar. Ve dejenerasyon başlıyor. Bir bakanda aranacak iki vasıf var. Bir tanesi devlet adamlığı vasfı diğeri de siyasi vasfı. Bana göre devlet adamlığı vasfının daha ağır basması lazım. Ama parlamentodan seçtiğimiz en devlet adamı da olsa sonuçta siyasi tarafı daha ağır basıyor ve yanlış oluyor.

Birand: Ama bir taraftan da tek adamlık tehlikesi çıkmıyor mu ortaya. Çünkü meclisin bir denetimi var.

Özal: Hayır hayır… Bugün bir denetim yok ben tam aksini iddia ediyorum.  Çünkü neden. Hükümet koalisyon da olsa tek parti hükümeti de olsa meclise hâkim oluyor. Meclisten hiçbir araştırma veya şey geçirtmeyebilir isterse. Çok rahatlıkla. Hâlbuki öbür başkanlık sisteminde kesin olarak kuvvetler ayrımı var. O takdirde meclistir. Amerikalılar buna cheggen balans derler. Yani karşılıklı bir denge vardır. Bir başkanın kuvveti var icra olarak bir de buna mukabil meclisin de yetkileri vardır. Meclis tam kontrol yetkisi yapar. Bugün Türkiye’de hiç kimse söyleyemez ki bizim devremizde de meclis kontrol yetkisini tam yapamaz çünkü iktidar hâkimdir. Bugün de koalisyon hâkimdir.

Birand: Sizce bu olacak mı başkanlık sistemi?

Özal: Valla halka sorarsınız bir referandum yaparsanız kanaatime göre olur. Hatta bunun yüzde 70- 80 civarında 50’nin üzerinde bunu halkın istediğini tahmin ediyorum. Geçenlerde bir televizyon benim aleyhimde olan bir televizyon onlar oturmuşlar bir telefon anketi yapmışlar üstelik biraz da tarafgilhane bazı kelimeler kullanmışlar sonuçta yüzde 51 başkanlık çıktı.

Birand. Sizi daha kaç yıl Çankaya köşkünde göreceğiz. Yoksa kurulacak partinin başına geçmeniz söyleniyor.

Özal: Bunu daha evvel Rüstem Batum şovda da ifade ettim, dedim ki benim tabiatıyla sağlığım el verdiği müddetçe kendime inanıyorum, güveniyorum Aynı zamanda bu memlekete hizmetle doluyum tabi ki bu hizmetin çok zor olduğunu da biliyorum. Yani benim kadar sataşılan insan yoktur. Herkes biliyor bunu. Ben ayrıldıktan sonra, göç ettikten sonra birisi bunu güzelce incelerse bizim başımıza gelen hadisenin Türkiye’ye siyasetin yerleşmesi bakımından çok önemli bir devre olduğunu bizim bunu fevkalade iyi hazmettiğimizi görecektir.

Evet, Özal’ın son cümlelerine dikkat edin hissetmiş gibi. Benden sonra yüzde 51’lik oy oranı ve halkın desteğiyle başkanlık sisteminin gelebileceğini.

Nitekim öyle oldu.

Büyük adamdın kıymetli Turgut Özal, keşke yüce rabbim sana bu memlekete daha çok hizmet yapmayı nasip etseydi.

Uzun lafın kısası

Türkiye’ye çağ atlatan bir başbakan ve Cumhurbaşkanıydı Turgut Özal. Yeri nur mekânı cennet olsun.

İleriyi görebilen bir devlet adamıydı.

Ve aradan geçen 30 yıl sonra Recep Tayyip Erdoğan başkanlık sistemini yüzde 51,41 evet oyuyla getirmiş oldu.