70’li yılların başı, Sebat Gençlik’le Urfaspor ya da Mardinspor deplasmanına gidiyoruz. 

Genel Kaptanımız rahmetli Hüseyin Reis 1 numaralı koltukta oturuyor, ben de birkaç sıra arkasında.

O zamanki otobüslerle ve yol şartlarında git babam git, yol bitmek bitmiyor. Hüseyin Abi’de uyumasın diye şoförle sürekli bir şeyler konuşuyor.

Çok çok uzun saatler sonra gideceğimiz yere yaklaşınca şoför sordu: Abi durumunuz nedir, buradan puan alabilecek misiniz?

Hüseyin Abi’de cevap verdi; Fena değiliz, herhalde bir puan alırız..

Futboldan bi haber olduğu anlaşılan şoför bu cevap üzerine çok sinirlendi: Ne diyorsun ya, bu kadar zahmeti bir puan için mi çektiniz, buradan en az 4-5 puan almanız lazım!

Ben de arkadan lafa karıştım.

Bakkaldan mı?

Şimdi ‘Ne alaka’ diyeceksiniz..

Şundan; Göztepe yenilgisinden sonra basına demeç veren Fenerbahçe teknik direktörü Erol Bulut, ‘Şimdi bu ne diyor’ diyeceksiniz ama görün bakın Trabzon’dan 3 puanla döneceğiz’ türünden laflar etmiş..

Tabi futboldur bu, her sonuç olur da, bunu okuyunca nedense benim aklıma yukarıdaki hikaye geldi..

Ancak Erol Hoca’ya hatırlatmakta yarar var..

Trabzon’da sahneye çıkmak, hamamda şarkı söylemeye benzemez!..

Bu arada madem ki Fenerbahçe bu maçı dönüm noktası olarak görüyor, maçın hakemi de VAR’ı da daha bir önem kazanıyor.

Zaten Trabzonspor ne zaman canlansa, ‘budama’ mevsimi açılıyor..

Dikkatli olmakta yarar var!

GENÇLER VE BEKARLAR TESİSLERDE KALSIN

Başakşehir maçı öncesi Trabzon, Trabzonspor’daki pozitif vakalar nedeniyle sarsıldı. Maça kadar herkes hop oturup hop kalktı; Acaba başka vaka çıkacak mı?

Allah’tan sonuç iyi oldu..

Yoksa Trabzonspor bir darbe de coronadan yiyecekti.

Ve de çoğunlukla ‘Napayım bonaliyrım’ diyerek kurallara uymamakta ısrar eden, temaslı ve hatta pozitif olduğuna aldırmadan normal zamanlardaki gibi yaşamak isteyen sorumsuzlar yüzünden belli ki bu illet Trabzon’u kolay kolay terk etmeyecek.

Zaten Türkiye birinciliğini de kimseye kaptırmıyoruz. Şehrimiz haritada kızarıyor ama, birilerinin yüzü hiç kızarmıyor!

Elbette sorumlular ve yetkililer Trabzonspor’da gereken tedbirleri alıyordur ancak şöyle bir ek uygulama da yapılabilir.

Bekarlar ve genç oyuncular tesislerde kalsın, dışarıyla irtibatları olmasın..

Maçlardan sonra yakın çevre, akraba, komşu, arkadaş , kanka muhabbeti kesilsin, ‘Koçum benim gel seni bi öpeyim’ler olmasın..

Şunun şurasında kaç maç kaldı.

Sezon bitince hayfını çıkarırlar..

ULUBATLI HASAN’I UNUTMAYIN!

Televizyonu yaklaşık 5 yıl kadar önce çöpe attığımızdan kendim izlemedim. Lakin sosyal medyada yazılanlar doğruysa birileri ahkam kesiyormuş…

Neymiş; İstanbul işgal altındayken Fenerbahçe işgal kuvvetlerini 2-1 mağlup edip millete moral vermiş..

Yetmemiş, 15 Temmuz hain darbe girişiminde eksozuna fanilasını sokup tankları durduranlar da Fenerbahçelilermiş.

Bu yüzden böyle bir takıma karşı bir gol atıp sevinilemezmiş..

Yok ya..

Peki sevinmek için kaç gol atıp da kazanmak lazımmış?

Yani bir yenilgi daha alsalar sıra rahmetli Ulubatlı Hasan’a gelecek;

‘İstanbul’un surlarına bayrağı dikerken sırtında Fenerbahçe forması vardı’ diyecekler!

Bakın beyler bırakın bunları da size gerçek bir olaydan bahsedeyim.

Aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz kahramanlar Trabzon İdmanyurdu’nun futbolcuları..

1.Dünya Savaşı’nda ‘Vatan zorda’ deyip topluca Kafkas Cephesi’ne gittiler ve hiç birisi geri dönmedi. Çünkü hepsi bu vatan için şehit oldu.

Rahmetleri bol mekanları cennet olsun..

Bundan haberiniz var mıydı?

NEYDİN NE OLDUN YUSUF?

Başakşehir maçında oyuna girdikten sadece bir dakika sonra 85 metre top sürüp iki rakibi adeta vites değiştirerek geçip Trabzonspor’un galibiyet golünü atan bu Yusuf Sarı daha bir ay önce Efecan’ın transferinde takasta düşünülmüyor muydu?

Transfer gerçekleşip de Yusuf verilseydi kimsenin bir itirazı olur muydu?

Ben dahil hayır..

Peki, şimdi aynı şeyi yapmaya kalksan aynı millet ne der: Haayıırrr.

Peki ne yaptı bu Yusuf’ta bu duruma geldi?

Gol attığı için mi?

Yo..

Neden o zaman?

Şimdiye kadar çoğunlukla da takım galipken ve rakip bastırırken bu iş için oyuna alınan, ancak sürekli yana, geriye salınan Yusuf, bu kez adam eksilterek öne doğru, top götürdü top.

Yoksa o topu götürmeyip de 10- 15 metre sonra yine yana ya da geriye oynasa ne olacaktı?

Hata yapmamış olacaktı ancak hepimize de, ’Bu da ne zaman oynayacak ya?’ dedirtecekti..

Yusuf ve benzeri kanat oyuncuları bu olaydan ders çıkartmalı.

Kenar oyuncusu top götürecek, oyunu ileri taşıyıp kalesinden uzaklaştırarak bunalan defansını rahatlatacak. Başka; 40 metrede oynayan rakibi 80 metre geriye koşmak zorunda bırakacak, dolayısıyla topu kaptırsan bile senin kalene daha uzun yoldan ve daha yorgun  gelecek. Müdahale imkanı olduğundan belki de gelemeyecek..

Hele de bu sahalarda, bu toplarla, bu ayakkabılarla  ve de önünde yaylanın çimeni gibi boş alanlar varken..

Bu kadar basit..

Basit ama, işin de püf noktası..

Yoksa adam yokluğunda forma giyen, ilk 11’de hiç düşünmeyen ve de en fazla iki sezon sonra alt liglerdeki takımlara giden birisi olmaktan kurtulamazsın..

Pek çok örnekte olduğu gibi…

İŞTE BU YÜZDEN TRABZONSPOR

Musa Eroğlu: Sadece paranın değer sayıldığı düzene mertçe bir itiraz, Türk futbol tarihinin akışını değiştirmiş bir devrimdir Trabzonspor. İstanbul’un o zengin takımlarına karşı Anadolu insanının da emeğiyle bir şeyler yapabileceğin ispatıdır. İşte bu yüzden Trabzonsporluyum

GÖZLERİ YAŞARMAYAN VAR MI?

Başakşehir maçını izlerken herkesin kendi evladının, küçük kardeşinin yerine koyduğu, ‘Aman hata yapıp da çocuk üzülmesin’ diye ekrana bile bakamadığı kalecimiz Kağan ile, maçtan sonra kendisine koşan diğer iki gencecik kaleci çocuğun sarılmalarını izleyip de gözleri yaşarmayan var mı?

Sanmıyorum..

Boşuna dememiş bizim Cevat Ocak arkadaşımız, ‘Trabzonspor, O’na hayat verenlerin hayatıdır’

LEFTAR TRABZON’DA

Trabzon'da İran Milli Takımı veya bir lig takımı ile Necmiati dostluk maçı yapmışlardı. Necmiati Başkanı Selâhattin Arıman'ın ricası ile Türk futbolunun ve Fenerbahçe’nin büyük yıldızı ordinaryüs lakaplı Lefter Trabzon'a gelmiş ve bu maçta Necmiati forması ile oynamıştı (Rıfat Uğur Atahan)