Günümüzde “etik” kavramı gündemimizden düşmez oldu. Aynı şey olmayan ahlâk ve etik kavramları aynı anlama gelecek şekilde kullanılır oldu.

“Yasal olarak bir olumsuzluk yok ama etik olarak uygun düşmedi” türünden açıklamaları sıkça duyar olduk. Bu cümleyi bir de şöyle okusak; “Yasal olarak herhangi bir problem me yok ama ahlâksızlık yaptım!..” Bu ikinci cümle karşımızdakine iyi bir şey söylemiş olmaz, değil mi? Yani “etiksiz” davranmak kötü bir şey değil ama ahlâksız davranmak kötü bir şeydir. Öyleyse bu iki kavram aynı şey değildir. Korkumuz o ki bu iki kelime birbirinin yerine kullanıla kullanıla “ahlâk” kelimesini sözlükten çıkarmış olacağız. Bu durum çok tehlikeli bir durumdur. Çünkü Cemil Meriç’in dediği gibi “Kamus namustur.” Her bir kelime sosyal namusumuzun bir parçasıdır; ahlâk kelimesi çok daha böyledir.

Öyleyse işin aslı ne?

Ahlâk ile etik kelimeleri aynı anlama gelmez. Etik ahlâk felsefesidir; “iyi” ve “kötü”, “doğru” ve “yanlış” kavramlarının ne olduğu ile ilgilenir.

Ahlâk yaşanılan toplumda her zaman ve her yerde 24 saatimizi kuşatır. Bu ahlâk milli özellik taşır; toplumlara özgüdür. Etik ise mesleğe ve iş alanına özgüdür. Bu bakımdan herhangi bir meslek ve alan için evrensel kurallar ortaya koyar. Spor etiği, hukuk etiği, bilim etiği, vb. Meslek etiği, meslekleri olan insanların uyması gerektiği evrensel davranış standartlarıdır. Ahlâka uygun olmayan davranış kuralları, mesleki etik olarak da kabul edilemez.

Herhangi bir meslek mensubu, ilgili mesleğin yasal standartlarına uymak zorunda olduğu gibi o mesleğin etik kurallarına da uymak zorundadır. Mesleğini icra ederken yasalara uygun davranıp mesleğin veya genel ahlâk kurallarının değerlerine uygun davranışta bulunmamak belli bir yaptırımı gerektirir. Sadece yasalara uygun davranarak icra edilen meslekler, evrensel değerlere aykırı meslekler hâline gelebilir.

İnsanın 24 saatini kuşatan ahlâk, salt mesleğin standartları ile sınırlı hâle gelirse insanın sosyal yönü ihmal edilmiş olur. Oysa insan sosyal bir varlık olup bu özelliği onun ahlâki kurallara uymasını zorunlu kılar. Toplumsal ahlâktan soyutlanarak yaşamaya çalışan bireylerin mesleki etik konusunda da sorun yaşamaları tabiidir. İnsan öncelikle içinde yaşadığı toplumun uyumlu bir üyesidir. Bu da onun içinde yaşadığı toplumun ahlâkı ile barışık olmasını zorunlu kılar. Ahlâken sorunlu olan bir insanın mesleki etik açısından sorunsuz olması da mümkün değildir.

Kısaca “ahlâk” kelimesini hiç olmazsa sözlüklerden çıkarmayalım. Etik ahlâk kelimesi ile aynı anlamada değildir; biri ahlâk felsefesi, diğeri ise ahlâkın kendisi…

Birine “Sen ne etiksiz bir insansın” dediğinizde nasıl bir tepki alırsınız? “Sen ne ahlâksız birisin” dediğinizde nasıl bir tepki alırsınız? Cevapları ne kadar farklı ise bu iki kavram arasında da o kadar fark vardır!.. Ahlâkı olmayanın etiği de olmaz! Etiğin olmaması ahlâkın olmaması anlamına gelir. O zaman kelimeleri yerli yerinde kullanmak boynumuzun borcudur.