Devletin televizyonu TRT; ailemizin kanalı olma özelliğini itina ile sürdürüyor. Diriliş, Büyük Selçuklu gibi ecdadımızın büyüklüğünü bizlere hatırlatan dizileri raytingleri alt üst etti.
Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan, 10 Kasım, 30 Ağustos gibi özel günlerimizde yayınladığı yakın tarihimize ait sinema ve dizi şölenleri de cabası.
Konsepti gereği amacı; aile ile izlenebilecek programlar yapmak olan TRT'ye boşuna "aile kanalı" demiyoruz.
 TRT'nin son bombası ise yayınlandığı ilk bölümünden itibaren insanların diline pelesenk olan ve her salı evlerimize misafir olan "Masumlar Apartmanı ".
 Yaradılışımız gereği; her organımız gibi ruhumuzun da incinebileceğini, yaralanabileceğini ve hasara uğrayabileceğini konu alan çok özel bir dizi aslında.
Toplumumuzda eksik olan olmazsa olmaz gereksinimlerimizden en önemli bir tanesi aslında psikoloji ve psikolog kavramları.
 Ruh da beden gibidir. Beden nasıl zamanla yorgun düşerse, ruhumuz da yorulabiliyor haliyle. Ne de olsa insanoğlu yıllar içerisinde birçok sorunsal, kriz, travma, problem yaşayabiliyor.
Dolayısıyla sevinçlerimiz ve mutluluklarımız nasıl ruhumuzu besliyor, güneşe çıkarıyorsa; dertlerimiz, kederlerimiz ve sıkıntılarımız da yaralıyor ve acıtıyor. 
Hayatın gerçekliği işte tam da bu aslında. Sevinçlerimiz, gülücüklerimiz, neşelerimiz olduğu kadar dertlerimiz, kederlerimiz, üzüntülerimiz, hüzünlerimiz  de oluyor hayatın içinde. Eee hayat bu! İnişli çıkışlı bir grafik sergilemesi doğasında var.
Küçük bir yaranın kabuğu bile soyulunca deride ufacık da olsa bir iz bırakır. Aynı mantıkla hayatın keşmekeşi içerisinde; insanoğlunun karşılaşmak zorunda kaldığı her olumsuz durum da ruhumuzda da iz bırakabiliyor.
Kaldı ki nasıl insanların serti, katısı, esnek olmayanı, ruhsuzu, donuğu, sempatiği, incesi, naifi varsa ruhlarda da durum böyle. Ruhları daha kırılgan insanlar olabiliyor.
Ama malesef ki bayılırız ya toplum olarak biz; kendimize bakmadan başkasına söz söylemeye. Kendi söküğümüzü görmeden, başkalarına çamur atmaya.
Üstad Can Yücel'in zikrettiği üzre hayat:
"Kendine bak, kendine. Özüne, sözüne, benliğine. İlgilenme kimseyle; kim ne yemiş, ne giymiş bundan sana ne " de anlayanlara!
 Alın size artık son raddesine gelen kadın cinayetleri ve kadına şiddet, hayvanlara eziyet ve tecavüz; trafikte, iş yerinde, evde mobing gibi ruh sağlığımızın iyice bozulduğunu kanıtlayan örneklerden birkaçı.
Ve bunları yapanlar; dışarıda ellerini kollarını sallaya sallaya, rahatça gezinecekler ama ruh hastası olarak addedilmeyecekler. Lâkin; kızını kaybetmenin ruhunda açtığı travmayı kaldıramayan naif ruhlu bir annenin, psikologtan yardım istemesi ise "delilik " olarak atfedilecek.
O işler öyle işlemiyor işte! Kazın ayağı öyle demiyor malesef. O zaman toplumumuzun yarısından fazlası deli, öyle mi? Hergün bir tecavüz, cinayet, şiddet, mobing, kapkaç, taciz, hırsızlık haberi eksik olmuyor da, o yüzden.
Malesef ki ülke olarak; psikolojiye ve psikolog kavramına tam manâsıyla hazır bir toplum değiliz henüz. Ama; bunun da hayatın sıradan ve olması gereken bir parçası olduğunu anlamamız son derece önemli.
Gelelim "Masumlar Apartmanı "nın konumuzla kesiştiği noktalara...
Dizide herkesin kötü, hasta ve sorunlu olarak atfettiği ve sadece o gözle bakabildiği "Safiye " karakteri ve kardeşlerinin; bir holding sahibi olmalarına ve maddi olarak çok iyi durumda olmalarına rağmen, en normal gibi duran ve aileyi bir arada tutan ağabeylerinin dahi ruhunda ki takıntı özelliğini anlatan muazzam bir dizi.
Zenginlik ruhun dengesinin bozulmasına engel olamaz asla. Zengin, fakir, asil, çarık, çürük ayırmaz hayat. Herkesi paket halinde işleme tabi tutar.
Bu devirde ve zamanda; bu geçim şartlarında, yani kısacası ahir zamanda yaşamak en zor işken; bundan etkilenmeyen ruh olmaması mümkün değildir.
Yani 50 yıllık bir hayatı ele alırsak eğer; kimbilir neler geçirmiştir ve görmüştür bu ömürler, gözler, kalpler, ruhlar ve beyinler. En basiti; insanlarda panik atak, takıntılar ve anksiyete dengesizlikleri var meselâ...
Umarız ki anlaşılabiliyoruzdur...
Antiparantez! Hep neşeli ve komik rollerde görmeye alıştığımız sevgili Ezgi Mola ve dizide bir küçük kız kardeşi rolünde gördüğümüz figüran ise muazzam ötesi bir oyunculuk sergiliyor.
Yani kısacası azizim; diyoruz ki vesselâm...
Bakmak; görmek değildir...
Âleni olana herkes bakar...
Esas olan âleni olmayanı görebilmektir...
Sıradanı herkes farkeder...
Önemli olan sıradan olmayanı görebilmektir...
İyiyi herkes farkeder...
Mesele; sorunlu ve hasta gibi gözükenin "nedenlerini, niçinlerini, kırılganlığını ve kırıldığı noktaları " bulabilmektir...
Hikâyesinde herkese yer var...
Herkes için birşeyler var...
"Masumlar Apartmanı "...
Sormayın, sorgulamayın ve asla ama asla yargılamayın ve kınamayın. ASLA!
Kulaklarımıza ömürlük bir küpe!
Ne diyor; âlemlere rahmet Nebiler Serveri Resulü Zişan Peygamber Efendimiz???
" Kimseyi ama kimseyi asla ama asla kınamayınız. Zirâ kınadığınız şey başınıza gelmeden ölmezsiniz ". NOKTA .
Bizden sadece iletmesi...
Bu hayat öyle bir hayattır ki " Başları ayak, ayakları baş eder de anlamazsın ".
Nedensiz izleyelim...
Herkes kendisinden birşeyler muhakkak bulacaktır azizim...
Selâm ve muhabbetle sevgiler...