Yeni yüzyıl öncekilerden farklı. Dijital olduğu için falan değil; gizli silahlar ve sahtelikler ile dolu olduğu için. Yanlışın artmasından daha tehlikelisi, onun doğrulukmuş gibi kabul görme noktasına gelmesidir ve doğrular yanlış, yanlışlar da doğru bilindiğinde kıyamet yakındır! İşte bugün, gizli silahlar bizlere gülümsemekte ve hepimizi, doğru sanılan yanlış yollara sokmaktadırlar. Kılıç gibi, tüfek gibi değiller. Nasıl desem; şeytanın elindeki elma misali…

Ekmeği yerde bırakmayan, öpüp alnına götüren çocuklara doymuyordu bu ülke. Ekmek bizlerin namusu, onuru, bir çeşit tanrısı gibiydi. Ne güzeldi… Yalnızca somun değil, yediğimiz içtiğimiz her şeyin adı, bereket ve nimet… Ekmek parası için çalışan babalarımıza toz kondurmaz, yemeğin paylaşılmasıyla tüm kavgalarımızı unutabilirdik. Günün birinde nimeti puanlayacağımız söylense inanmazdık ama oyuna getirildik: “Beğenmedim, sıfır!”.

Gece vakti sığındığımız akraba evinin hanımı, o uykulu haliyle üşenmez, kalkar, iki dilim ekmek biraz peynir, reçel koyar önümüze. Ve biz bunu puanlamayız, efendiler! Yeriz ve şükrederiz.Çünkü nimete de nimeti önünüze seren ellere de puan veremezsiniz, yalnızca şükredersiniz. Bütün dillerde, bütün dinlerde böyledir bu. Şimdi bu kutlu nesilden, yemek sofrasıyla alay edilmesini izlerken zevk alması isteniyor; yalnızca bana mı ürkütücü geliyor bu? Yemek yapan ellerin aşağılanmasını, nimetin küçümsenmesini eğlence programı olarak sunan bir medyanın, ramazan ayında iftar yayını yapması sadece bana mı garip geliyor?

*

Adını koyalım; işte bu da gizli pornodur. Sınırları zorlayan, şiddeti ve ahlaksızlığı sevimli hale sokup önümüze süren, sizi bugüne dek diri tutmuş bütün manevî değerleri sahtesiyle değiştiren ama bunu sezdirmeyen bir başka gizli silahtır. Farkına varamadan sizi insanlığınızdan sıyıran, canınızı hiç acıtmadan zehri içinize akıtan…  Siz sigarayı, içki şişesini, kadının göğsünü, yazarın iki satırını hatta Kemal Sunal’ın bir lafını -güya çocuklar etkilenmesin diye- sansürlerken sizin nimetinizi, aile ilişkilerinizi, namusunuzu gösteri dünyasının pazarında satılığa çıkaran ve sizi bu günaha ortak eden… Alıştıran…

Bu gizli silahın mucitleri, Afrika’daki aç insanlar için dua okumaya davet ediyor bizleri ama aynı anda, o insanların rüyalarında dahi göremediği nimetleri kirli, aşağılık bir masanın rezil şamatasına dönüştürürken kahkahalar atmamızı bekliyor bizden. Onun da adını koyalım; medya bizlere porno izlettiriyor. Solcuya faşizmi, iman sahibine günahı sevdiriyor. Gerçek hayatta, uğruna hiç çekinmeden kavgaya tutuşabileceğimiz ailemizin, bir yarışma programında sirk maymunlarına çevrilmesine razı ediyor bizleri. Hem degörüntüyü hiç bulandırmadan, sansürlemeden… Elmayı işte böyle yediriyor bize…

Tv ekranına olan düşkünlük garip bir hal aldı artık. Misafirimiz, masadaki yemeğe laf etse evden atabiliriz onu. Biri eşimize, kızımıza yan baksa kan çıkartabiliriz ama bu rezillikler bir tv programında yaşanınca zevkten dört köşe izleyen milyonlarca insanımızın ruhundaki kiri şimdi nasıl temizleyeceğiz?Bu kirden arınmak için kaç gece yıkanacağız?