Dünya üzerinde Türk olmak kadar zoru yoktur. Hele bir de müslüman kimliğin varsa; işin 2 katı daha zorlaşır. Çünkü bütün dünya karşına dikiliverir. Lâkin bu; bir Türk'ün dünyaya bedel olduğu gerçeğini asla değiştirmez.
     
Kardeş ülke Azerbaycan ile et ve tırnak gibiyiz elhamdülillah. Hattâ son yıllarda ikili ilişkilerimizin olumlu anlamda zirve yaptığını söylemek içten bile değil.
     
Bunun bir ispatı olarak; Azerbaycan Türkü kardeşlerimizle gerçekleştirdiğimiz ortak tatbikatlar, doğal gaz akımı anlaşmaları ile sürekli olarak çalıştırdığımız istişare mekanizmaları ve dayanışmamız, bunun en büyük göstergesi.
     
Dile kolay! Tam 30 yıllık bir hasret bizimkisi aslında. Ermenistan'ın Dağlık Karabağ ve çevresinde ki bölgeleri 30 yıldır işgal ile elde edip haksızca elinde tutması sıtkımızı iyice sıyırdı artık.
     
Durduk yere Ermenistan'ın kardeş ülke Azerbaycan topraklarına saldırması ve Azerbaycan Türkü kardeşlerimizin canlarına, mallarına kast etmesinin zamanlaması çok manidar açıkçası.
     
Ama biz; buzdağının görünmeyen kısmını paylaşalım istedik.
     
Bir kere Ermenistan'ın tek başına bu aklı ve saldırıları organize edebilecek ne kapasitesi ne de gücü mevcut. Bu da akıllara ilk olarak; acaba Ermenistan'ın üst aklı kim ve arkasında hangi ülkeler var sorusunu getiriyor haklı olarak.
     
1992 yılından beri süren Dağlık Karabağ sorununun çözümü için Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesinde kurulan " Minsk üçlüsü "nün eşbaşkanlıklarını oluşturan 3 ülke; Abd, Rusya ve Fransa. Kuruluş amacı çözüm ama aslında Ermenistan'ı sürekli olarak sinsice hem ekonomik, hem politik, hem uluslararası ve askeri platformlarda desteklemek için kurulan her oluşum gibi sadece çözümsüzlük getirdi.
     
Putin'in sözcüsü Peskov'un " Karabağ çatışmaları ile ilgili olarak Ankara ile temas halindeyiz " itirafı ise Minsk üçlüsünün delindiğinin ve Türkiye'nin direk olarak masada olduğunun bir kanıtı aslında. Muhattap almak zorundalar da!
     
Aslında Ermenistan'ın bu saldırılarının zamanlamasının arka plânında çok çeşitli dinamikler mevcut.
Birincisi; Türkiye ve Azerbaycan'ın günbegün artan dostluk ilişkileri ve kader birliktelikleri, başta Ermenistan olmak üzere perdenin arkasında ki bu Minsk çözümsüzlük üçlüsünü rahatsız ediyor.
     
Türkiye'nin dış politikasının güçlenmesi ve kararlı hamleler ile; Libya, Suriye ve son olarak Doğu Akdeniz'de edindiği konjonktür, başta Abd, Rusya, Fransa olmak üzere bu bölgede söz sahibi olmak isteyen bütün ülkeleri fazlaca tedirgin etmiş vaziyette.
     
Ee peki bunun Kafkaslarla ne alâkası var hemen açıklayalım. Birincisi; Türkiye'nin Libya, Suriye ve Doğu Akdeniz'de sağladığı menfi edinimler ve kararlı duruşundan ötürü; emperyalist ülkeler Türkiye'nin odağını bu bölgelerden uzaklaştırıp başka bölgelere çekmek niyeti ve gayretinde.
     
İkinci etmen ise bu Kafkas cephesinin açılma zamanlaması ile yakından ilgili. Ermenistan - Azerbaycan geriliminin; Türkiye ile Libya'nın Trablus'a bu günlerde birlikte gerçekleştirecekleri operasyonla eş zamanlı olması son derece manidar.
     
Konunun Azerbaycan tarafına gelecek olursak; Ermenistan'ın üst aklı 30 yıldır çözüme kavuşturulmayan Dağlık Karabağ sorununun daha da grift bir hâl alması için Azerbaycan'ı olası bir savaşın içine çekerek; haklı iken haksız konuma düşürme gayretinde. 
     
Sorunun bir diğer ilintili olduğu husus ise Abd'de, Rusya'da ve Fransa'da çok güçlü olan Ermeni diasporası ve lobisi.
     
Malumumuz üzre 3 Kasım'da sandık başına gidecek Abd'de; Ermeni diasporasının oylarını kazanmak adına her fırsat değerlendirilmekte.
     
Benzer durum; yakında seçime gidecek Fransa için ve yıllardır el altından Azerbaycan'a karşı sürekli olarak Ermenistan'ı destekleyen Rusya için de geçerli.
     
Çok yakın bir tarihte Türkiye ile Azerbaycan arasında gerçekleştirilen ortak tatbikata cevaben; Rusya'nın Ermenistan'la  yaptığı tatbikatın bunun en büyük ve açık göstergesi olduğunu söyleyebiliriz. 
     
Aynı durum; Doğu Akdeniz'de siyasi, ekonomik, uluslararası ve stratejik anlamda güçlü bir konuma gelen Türkiye'nin önünü kesmek adına, Abd ve Yunanistan'ın Türkiye'ye göz dağı vermek için gerçekleştirdiği ortak tatbikat için de geçerli. 
Sonuç olarak senaryo, figüranlar, başroldekiler ve piyonlar aynı. Asıl amaç; Akdeniz, Libya, Suriye, Türki Cumhuriyetler, Kafkasya vb. bölgelerde gün geçtikçe söz sahibi olan Türkiye'nin önünü kesmek.
     
Bütün bunlar; Türkiye ve Türki Cumhuriyet'ler birliği özleminin vuslata dönüşmesine engel olamayacak Allah'ın izniyle...
     
Asıl yeri, evi ve yuvası olan Karabağ'da Türk ve Azerbaycan bayrağı elbet bir gün dalgalanacaktır.
     
" Hasretlerimiz var...
       
Gerçekleşmesi için göğe ve arşa üflediğimiz dualarımıza bin selâm olsun..."
 
Allah'a emanet olunuz...
Selâm, sevgi & muhabbetle...