Bu hafta iki kitap okudum.
Öyle sürükleyiciydi ki, kitapları elimden bırakamadım. Önce ikisini birden yazayım dedim; ancak iki kitabında önemi çok büyük olması nedeniyle her iki kitabı ayrı ayrı yazmaya karar verdim. Kitaplardan biri Mete Han diğeri ise Attila ile ilgiliydi.
Kitapların yazarı Başmüfettiş Erkan Hacıfazlıoğlu’dur.
Kitaplar akademik tarzda yazılmış ve her söylenen bilginin altında bir dipnot var. Fikirler çarpıştırılmış ve günümüzün Türk yaşayış tarzı ile bağlantılar kurulmuş.
Bugün ülkemizde yaşanan örf ve âdetin binlerce yıl önce Asya bozkırlarında yaşandığını gördüğümde; ne kadar büyük bir medeniyetin mirasçısı olduğumuzu anladım. Ziya Gökalp’in şu şiiri aklıma geldi:
“Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan;
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir. Turan”
Örneğin Türklerin İslamiyet’ten önce de hiçbir zaman domuz beslemedikleri ve domuz eti yemediklerini bu kitaplardan öğrendim.
Bu kitaplardan biri olan Asya Türk Hun İmparatorluğu (Türklerin Kökeni, Çin Seddi, Mete Han ve Diğer Hun Hükümdarları) ile ilgili kısa bilgi vereyim.
Bu kitapta; Türklerin kökeni, Türk adı ve Türk adının Hazreti Nuh ile olan ilişkisi açıklanmış ve sonra daTürkçülük ideolojisine çok özlü bir şekilde değilmiş.
Türklerin kronolojik tarihi,Çinliler’le çetin mücadeleleri bir roman sürükleyiciliği içinde anlatılmış.
Asya Hun İmparatorluğu’nun en önemli hükümdarı Mete Han’ın icat ettiği ‘ıslık çıkaran ok’ ile babası Teoman’ı tahttan indirmesi, Çin Ordusu’nu ‘Peteng Yaylası’nda kuşatması ve tarihin ilk milletlerarası antlaşmasının imzalanması, Çin İmparatoriçesi’ne yazdığı mektupta Çin’i küçük görmesi gibi heyecan verici onlarca olay anlatılmış.
Mete Han’ın Çin İmparatoru’nun kullandığı mektup kâğıtlarının iki misli büyüklüğünde kâğıt kullanması ve bir Çin elçisinin Türk hükümdarının huzuruna çıkarken yüzünü karaya boyamasıgibi çok ilginç olaylar yer almaktadır. Bu durum, Türk diplomasinin 2000 yıllık tarihi açısından önemlidir. 
Ayrıca, Çin’de MÖ 1050 ile 256 yılları arasında yaklaşık 800 yıl hüküm sürmüş Çu’ların Türk kökenli olmalarını bu kitaptan öğrendim.
MÖ 800’lerde Türklerin saldırılarından korunmak için yapılan Çin Seddi’nin hikâyesi müthiş… Meşhur Türkolog Prof. LajosLigeti’nin bu setle ilgili söylediği çok manidardır: “Bu setin tek görevi, ülkeyi Türk saldırılarına karşı korumaktı.” (s.61)
Yine Avrupa medeniyetinin kurucusu Etrüksler’in Türklükleri bu kitapta yer almakta.
Türklerin sahip oldukları “Cennet Atları”nınhikâyesi…
Türkler ile ilgili Çin kaynağında yer alan birçok övücü sözleri gururlanarak okudum. Örneğin bir Çin yıllığında yer alan şu söz ne kadar gurur vericidir: “Türkler cesareti ve kuvveti takdir ederler. Bağımlı olmak ve kölelik onlara en adi bir şey olarak gelir…” (s.148).
Latin alfabesinin kökeninin Gök-Türk yazılarının ilk şekli olduğu konusunda yabancı bilim insanlarının tezleri de bu kitapta yer almakta.
Hele bir de Hun Uygarlığı bölümü var ki; bu bölümde, günümüz yaşam tarzını binlerce yıl öncesinde görmekteyiz.
Türklerin hiçbir zaman puta tapmadıklarını, hep ‘Tengri’ dedikleri bir yaratıcıya inandıkları bilgileri bilimsel gerçeklikleri ile ortaya konmuş.
Ayrıca erken Türk yaşayışındaki inançlar, askeri taktikler, aile bağları, beslenme alışkanlıkları, dilleri, yazıları, meclisleri, takvimleri, adalet anlayışları, savaş aletleri, müzikleri, sporları, giyimleri, cenaze törenleri, kurt efsanesi gibi birçok konu ile ilgili açıklayıcı bilgiye ulaşabilirsiniz.
Başka bir yazımda da, Erkan Hacıfazlıoğlu’nun “Avrupa Türk Hun İmparatorluğu (Kökenleri, Kavimler Göçü, Attila, Bulgarlar ve Macarların Türklüğü) kitabı ile ilgili bilgiler vereceğim.