Herkesin her işi yaptığı ülkemizde futbolumuzun başında da işadamları vardır.

TFF Başkanı müteahhit, ekibinde armatörler, tüccarlar, turizmciler vs..

Bunlar ülke futbolunu yönetmekle kalmaz, gelişmesi için de kararlar alırlar..

Ancak aldıkları kararlar da pek işe yaramaz.

Sürekli yap-bozlarla işi götürmeye çalışırlar.

Bir gün ‘Takımlar isterlerse 14 yabancı futbolcu alabilir, sahaya da 11 yabancıyla çıkabilir’ derler.

Ertesi gün, ‘Ya bu çok fazla oldu hiç olmazsa ilk 11’de üç tane ürk futbolcu bulunsun..

Üstelik futbol deyince akıllarına sadece göz önündeki Süper Lig gelir.

Alt liglerde, amatörlerde, genç takımlarda neler oluyor, umursamazlar..

Çünkü işin ruhunu bilmezler..

Soyunma odalarında bir kez bile burunlarına lasonil kokusu çekmemiştirler..

Sahaların çiminin, çamurunun yabancısıdırlar..

Çoğu mahalle arasında bile topun peşinde koşarken yırtıkları ayakkabılar için babalarından azar işitmemiştir..

Ancak tepeden inme geldikleri makamlarda Türk futbolunu yönetirler..

Üstelik bunu yaparken adaletli de davranmazlar..

Birkaç kulübün menfaatini her şeyden üstün tutarlar..

UEFA’nın CAS’ın ‘bal gibi şike’ dediği kararları yutarlar!

Kurulları onlara göre oluştururlar, hakemleri, VAR’cıları ona göre tayin ederler..

Çünkü onlar öz evlattırlar!

Ve futbolu böyle yönetilen bir ülkenin takımları için de yolun sonu da haliyle Edirne olur..

Her ne kadar gerek kulüpler, gerekse milli takımlar düzeyinde zaman zaman başarılı sonuçlar alınsa da bunlar o günün koşullarında bir araya denk gelmiş üstün yetenekli futbolcular ve temelden gelen fedakar hocaların şahsi çabalarından kaynaklanır.

Yani planlı, programlı bir çalışmanın ürünü değildir.

Günün koşullarının ortaya çıkardığı geçici sonuçlardır..

Çünkü devamlılığı yoktur.

Olması da mümkün değildir..

Çünkü baştan ilk düğme yanlış iliklenmiştir..

Ne yaparsan yap, arkası da çapraz gelecektir..

ASIL HEDEF TRABZON

Futbolu bu mantıkla yönetilen ülkemizin milli takımı da çok  büyük umutlarla , abartılı hedeflerle  katıldığı Avrupa Futbol Şampiyonası’nda oynadığı 3 maçı da kaybetti bilindiği gibi.

Ve bu maçlarda yediği 8 gole karşılık rakip filelere sadece 1 gol gönderip – 7 averajla 24 takım arasında sonuncu oldu..

Ve tabi kıyamet koptu, daha uzun sürede kopmaya devam edecek..

Ne zamana kadar..

Trabzonlu teknik direktörü ve Trabzonsporlu kalecisi saf dışı kalana kadar..

Dedik ye yukarıda ‘Onlar için önemli olan milli takımdan ziyade ayrıcalıklı takımların, yani İstanbul’un menfaatidir’

Milli takımın hocası da onlardan olacak, kalecisi de.

Hiç utanmadan, sıkılmadan suçladıkları o kaleci ki kalesine gelen 63 şut rağmen sadece 8 gol yemiş, en az 18 mutlak golü de önlemiş.

Ve oynanan 3 maçta da takımın en başarılı oyuncusu seçilmiş.

Tabi tarafsız ve yabancı gözlemcilerce..

Yoksa bizdeki  futbol yazan, yorumlayanların çoğunun  gözleri vardır ama bir tarafta Trabzon, Trabzonspor varsa  gerçekleri göremezler, göremezler..

Hem iki gün Roma’da, iki gün de Bükü’de olmak üzere 4 gün ‘Her şey şirketten’ ağırlanıp keyif çatanlar, kalkıp da kendilerini bu nimetlere gark edenlere kabahat bulacak değiller ya!.

Ayıptır, ayıp.

Avrupa’nın en ünlü takımlarında, ülkemizin ayrıcalıklı ekibinde top koşturan ancak şampiyonada iki pas yapmaktan, bir top getirip kesmekten acizlere ses yok.

Milli takımı 8-0’lık İngiltere yenilgilerinin tekrarlanmasından kurtaran Uğurcan’ı ipe çek..

Biliyoruz, pek  anlamadığınız şeyi yazıyorsunuz da  bari tüm Dünya’nın gördüğünü çarpıtıp kendinizi gülünç duruma düşürmeyin..

Bu arada Hocalar her zaman her yerde eleştiriler.

Şenol Hoca’yı bazı tercihleri yüzünden biz de eleştiriyoruz.

Ancak, bunların niyeti üzüm yemek değil ki!

“Nasıl olur da milli takımın başında bir Trabzonlu olur’ kompleksinin yansıması.

Bunun için de en küçük fırsatı kaçırmak istemiyorlar.

Zamanında Dünya üçüncülüğünü bile beğenmeyip ‘Takımın başında o olmasaydı bu takım kesin şampiyon olurdu’ diyenlerin mirasçıları şimdi 3 maçta toplanan 7 puanla neredeyse katılmanın garanti olduğu Dünya Kupası’na Şenol Hoca’sız gitmenin hesapları peşindeler gibi..

Çünkü bu milli takımın bu kadar kısa sürede aynı hocayla, aynı futbolcularla bu kadar kötü oynaması bana göre hiç normal değil!..

Baksanıza bunların basınına yansıyan haberlere..

‘Milli takımda kavga’

‘Futbolcuların adaletsizlik isyanı’

Sanki bir şeylerin hazırlığı yapılıyor ve asıl hedef de Trabzon!

O zaman uyaralım..

Sayın Hocam, sakin istifa etme..

Edip de bunların ekmeğine yağ sürme..

Dünya Kupası göremeden yolun sonuna gelmişlere de bu şansı verme!

ARTIK HİÇBİR MAZERET YOK

Geri kalan sezonda çok kötü bir durumda, küme hattının hemen üzerinde aldığı Trabzonspor’la sezonu 4.sırada bitiren Abdullah Avcı bence başarılı oldu.

Özellikle de beklerde ve forvette yaşanan sıkıntıların da etkisiyle son maçlarda alınan beraberlikler de olmasa, Trabzonspor ligi pekala 2.sırada bile bitirilebilirdi.

Tabi bu sonuçlarda Avcı’nın isteği üzerine ara transferde kadroya katılan özellikle Bakasetas’ın ve Berat Özdemir’in de önemli ölçüde katkıları oldu.

Yeni sezonda mutlaka şampiyonluğa oynayacak bir takım kurmak peşindeki Trabzonspor’da yönetim şimdi Abdullah Avcı’nın alınmasını istediği diğer oyuncuları da kadroya kattı, katmaya da devam edecek.

Bu açıdan bakıldığında Avcı Trabzonspor’un en talihli teknik direktörüdür demek mümkün.

Çünkü ne hocalar kimleri istedi de, çoğu alınmadı, alınamadı.

Örneğin iki mütevazı isim önerip, ‘Bunları alın şampiyon olamazsak kendimi asarım’ diyen Ziya Doğan hala buna yakınmaktadır haklı olarak..

Doğrudur, yanlıştır, bünyeye, ekonomik tabloya uyar, uymaz tartışılır ancak şu gerçek ki, Avcı kimi isterse, yönetim alıyor.

Yani bu sene hiçbir mazeret geçerli değil..

‘Bekim yok, orta saham yok, golü çıkıp ben mi atayım?’ gibi gerekçeler artık tedavülden kalktı?

Ve bu kadar bir yükün altına giren Trabzonspor kesinlikle ilk maçtan itibaren sahaya ağırlığını koyup takır, takır oynayıp, ona göre sonuçlar almalı..

Hem artık maçlar da seyircili olacak..

Dosta, düşmana göstermeli Trabzonspor’un ne olduğunu..

Olur mu?

Olur, olur, bal gibi olur..

Olmazsa da zaten birilerinin sonu olur..

İKİSİ DE İYİ FUTBOLCUYDU

Önceki gün haberlerde bir fotoğraf gördüm.

MHP Trabzon İl Başkanı Bekir Sıtkı Tarım, Trabzonspor Genel Sekreteri Ömer Sağıroğlu’nu ziyaret etmiş..

Tabi fotoğrafa bakarken yıllarca geriye gittim..

İkisi de benim Doğanspor’u çalıştırdığım dönemlerde futbolcum idi.

Bekir Başkan 4-3-3’te orta sahanın ortasında oyunu yönetip yönlendiren, sürekli terse çeviren takım kaptanım, Ömer kardeşimde hava hakimiyeti üstün, tekniği iyi, topu geriden oyuna iyi sokan stoperim.

İkisi de çok iyi futbolcuydu.

Şimdi o yaşlarda olsalar iyi takımlarda çok rahat forma giyebilirlerdi.

Lakin Ömer’in bir kusuru vardı, güzel saçları çamurlanmasın diye yağmurlu havalarda Yavuz Selim’de antrenman yapmayı pek sevmezdi.

Haliyle de zaman zaman kesik yerdi!

Selam olsun o günlere..