Meslek hayatında marka olan Fevzi Hoca başarısının sırrını Taka Gazetesi’ne anlattı

Fevzi Çimşit; yani Namı değer 'Fevzi Hoca' ile sizler için konuştuk.

El arabasıyla başladığı meslek hayatında nasıl marka oldu? Nasıl Türkiye'nin ve Avrupa’nın en büyük restoranını açtı. Nasıl bir büyüdür ki bu Restoranında oturmaya yer yok. İnsanlar orada yemek için sıra bekliyor... İnanın, öyle şeyler anlattı ki Fevzi hoca inanamayacak, çok şaşıracaksınız.  Tabi fırsatları değerlendirme, yapmış olduğu hamlelerdeki o akıl dolu zamanlamalar onun devleşmesini sağlamış, artık durdurulamayan bir büyüme süreci yaşaması adeta kaçınılmaz bir halde devam etmektedir.
İşte Size Fevzi Hoca'nın hikayesi.
 
Ben Kendimi Taka Ailesinin Bir Bireyi Olarak Görüyorum
 
Taka: Sevgili Fevzi Hoca,Hikayenizi biraz olsun biliyorum. Trabzon Cumhuriyet Orta Okulundan Mezun olduğun yaştan beri el arabanda ekmek arası köfte satıyordun. Oradan başladın ve sonra... Sonra neler olsu da bu devasa fevzi Hoca markası oldu. Sizin hikayeniz pek çok girişimciye, Müteşebbise örnek olacaktır.
 
Fevzi Hoca: Evele şunu belirtmeliğim ki, ben kendimi sizden biri olarak görüyorum. bana göre ben bir Taka mensubuyum. Taka okurum, Taka'da yıllarca köşe verdiniz, yazılar yazdım...
Gelelim diğer mevzuya; Evet, dediğiniz gibi, mesleğe ortaokuldan sonra el arabasıyla maçlarda ekmek arası köfte satarak başladım. Üç üniversitede ve  2 de Büyükşehir Belediyesinde yapılan organizasyonda, özellikle işletme bölümünde hayatımı anlatmamı istediler. Onlar da beni örneklerden biri olarak dinlediler.
 
Başarımın sırrı yok aslında. Başarının sırrı, işini seveceksin, işinde dürüst olacaksın. işinde dürüst olduktan sonra başarısız olmamak mümkün değildir. Hangi yaşta olursan ol, nJJhangi işi yaparsan yap, işinde dürüst olduktan sonra başarısızlık söz konusu değildir.   Ben annesi babası işçi olan bir ailenin çocuğuyum.El arabasıyla köfte balık satarak işe başladık.
 
Lisede Okurken Evlendim
 

Trabzon Lisesindeyken evlendik. Evlendikten sonra Avni Aker stadyumunun arkasında stat köfte salonunu açtım. Bir çocuk üniversite formu fazla almıştı. Ben de o formu dört liraya o kardeşimizden alarak değerlendireyim dedim ve evlendikten yedi yıl sonra üniversite sınavına girdim. Giresun eğitim Yüksek okulunu kazandım. Okudum Erzurum'a atandım.  Orada bir buçuk iki yıl kadar görev yaptım. sonra Trabzon'a dönerek tekrar üniversite sınavına girerek Sonra Gazi Eğitim Üniversitesinin Müfettişlik bölümünü kazandım. Bu şartlarda hem öğretmenliğe hem de öğrenciliğim devam etti. Ama ben her fırsatta Sakarya caddesinde balıkçıları, balık lokantalarını izliyordum. İzledikçe meftun oldum işime. Sonra okulu bıraktım.
 
İşimde Asıl İlerlemem Salacıktaki Küçük Balıkçı Lokantamda Başladı
 

Evet, okulu bıraktım ve Trabzon Akçaabat Salacık köyünde  küçük bir balıkçı lokantası açtım. Kendimize küçük bir iş yeri ve ekstra katkı için açtık biz restoranı. Kısa sürede işimiz  ve müşterilerimiz muhteşem bir noktaya geldi. İnsanlar 'Fevzi Hoca'da' balık yemek için sıraya giriyorlardı.Olağanüstü ilgi görüyorduk. Öyle ki, her çevreden insanlar benim o küçücük mekanıma akın akın gelmeye başladılar... Abartmıyorum, kapıda kuyruk oluşuyordu.On iki masamızdan biri boşalacak da gelenler oturacaktı. "Bu ilgi nereden kaynaklandı?" Derseniz, işte işimi çok sevmemden kaynaklandı. Nerden kaynaklandı, aynı yağı ikinci kez kullanmamamdan kaynaklandı. Aynı balığı bekletip bir gün sonra satmadım. Balığı kremaya sosa boğmadım. Balığı doğal olarak insanlara sundum.
 
Müşterilerimi Hiç Aldatmadım Onlara Hep Samimi Davrandım
 
Yani hiç bir şey yapmadım, sadece doğal oldum. Doğal olduğum için Fevzi Hoca ismi kısa süre içinde belli bir noktaya geldi. Türkiye’den kim gelirse, Siyasi, bürokrat, Bakan, Başbakan, Futbolcu, o 12 masalık iş yerimde ağırlandılar. Tabi ünlendikçe mekan tamamen yetersiz kaldı. Daha geniş bir yer bulmalıydım,  sonra Söğütlü'de eski Keyvan diye bilinen yer vardı; Cemil Usta'nındı orası, o bu yeri boşaltınca ben kiraladım orayı.
 
Bakın, bu ülkenin başbakanı  Trabzon'a geliyor. Tabi nerede ağırlanacak; elbette ki 'Fevzi Hoca'da', Ağırlıyoruz. Balıklarımız muhteşem olduğu için. Bir de yapı olarak, çocukluğumuzdan beri ticaretin içinden geldiğimiz için, insanlarla haşır/neşir olduğumuz için, el arabasıyla köfte/balık sattığımız için, sosyal olduğumuz için herkese çok kolay ulaşabiliyordum.
 
Sayın Erdoğan'ı Benim Restorana Kemalettin Göktaş Getirdi
 
Haliyle Ak Partinin kurucu Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın da bizde ağırlanması uygun görüldü.  Elbette Sayın Erdoğan'ın benim restoranımda balık yemesi tesadüfi olmadı; Kemalettin Göktaş aradı beni ve nerede olduğumu sordu, "Akçaabat'tayım"  dediğimde, "Sayın Başbakanı sana getirmeyi üşünüyorum. Ama çok kalabalığız" dedi. "Sorun yok" dedim. "Balığın var mı?" dedi. "Sorun yok" dedim. Tabi Başbakanın geleceğini duyunca haliyle heyecanlandım tabi ki. Bu ağırlama Söğütlü'deki Keyvan'da oldu. Başbakan geldi, kapıda karşıladık. Çok sayıda Bakanlar, Belediye Başkanları Valiler ve partinin diğer mensupları vardı.
 
Çok yoğun bu kalabalığı yüzümüzün akıyla ağırlamıştık. Başbakanımız o kadar çok memnun kaldı ki, hemen yemekten sonra, "İstanbul'da Ankara'da sana yer vermek istiyorum, çünkü balığı çok güzel pişiriyorsun. Ben böyle hafif ve lezzetli balık yemedim" diyince, biz kendilerine teşekkür ettik ve bu ifadelerden onur duyduğumuzu arz ettim.
 
Benim Trabzon'un Dışına Çıkmamı Sayın Cumhurbaşkanım İstedi
 
En son Forum Alışveriş Merkezi için geldiği zaman, aynı teklifi yenileyen Başbakanımıza, o sırada orada bulunan Bakanımız Faruk Özak Bey'in de "olur de" anlamında başını sallaması sonucu ben de "Sayın Başbakanım, emredin Şırnak'a giderim "dedim. Çünkü bir başbakanın bir işletmeci olarak beni teşvik etmesi, önümü açması, beni çok mutlu etti. Bana kimsin,nesin necisin, hangi partilisin diye de sormadı bu teklifi yaparken.Bu arada bir telefon aldım. Arayan başbakanın özel kalem müdürüydü. Müdüre hanım, "Fevzi Hocam, sayın Başbakanımız seni makamında bekliyor hemen gelmelisin" dedi.
 
Beni Kollarını Açarak Karşıladı
 

Derhal arabaya atladık Başbakanlığa gittik. Karşımda kollarını açmış beni bekleyen Başbakan Erdoğan vardı.  Ben şaşkınlıklar içerisinde arkama baktım ki bu kollar kime açılmış diye, Baktım ki banaymış. Yanında üç beş misafiri daha vardı. Onlara hitaben, "Bu Fevzi Hocayı getirdim Ankara'ya, hep dediler bana ki, Ankara'da içkisiz lokanta iş yapmaz. Ama Fevzi Hoca işini çok güzel yapıyor; bu itibarla kendisini tebrik ediyorum. O bu işi en iyi şekilde yapacaktır." Benim için hayatımdaki en büyük, en güzel anılardan biri budur. Bir insanı bir Başbakanın çağırıp sarılıp kucaklaması ve tebrik etmesi beni çok mutlu etti. Ve ayrıca bana çok büyük bir sorumluluk da yükledi. Yani artık ben iyi olmak zorundayım.Çünkü bütün Ankara, bütün Türkiye beni Ankara'ya Recep Tayyip Erdoğan'ın getirdiğini biliyordu.Hatta Deniz Baykal Bey, bana "Ben sayın Başbakana teşekkür edeceğim.İlk gördüğüm yerde kendisini kutlayacağım.İyi ki sizi Ankara'ya getirdi."demişti.
 
Hiç Değişmedim
 
Taka: Peki arkanızda bu denli bir gücün olması sizi şımartmadı mı? İnsanlar güçlendikçe ayakları yerden kesilir, alçak dağları yarattıklarını düşünürler.
 

FEVZİ HOCA: Valla ben hiç değişmedim. 40 Yıl önce ne idiysem yine oyum. Değişmek bana göre değil. Ha olumlu değişmişimdir. Daha ileri görüşlü oldum. Daha akıllı yatırımlar yapacak tecrübelerim var. Ama kibir, ego bize gere değil. Şımarıklığımız olsa bile o anlık naz/niyaz noktasında kalır. Saygı sevgi çerçevesinde kalır.
 
Başarımın Şifresi Güler Yüz Ve Samimiyettir
 
Ben,hiç bir özelliğimin olduğunu düşünmüyorum. Benimkisi insan sevgisi. Benimkisi işini seven bir iş insanı olmam. Benimkisi müşterisine sevgi saygı ve güler yüz göstermek. Benimkisi samimiyetimin müşteriye yansıması. İşte başarımın formülü bu.
 
Evet, Ankara'da iyi gidiyoruz. 2. Bir restoranı açtım; Çankaya'da. 6 katlı çok yoğun ilgi görüyoruz.  Bu yoğun ilgi de ayrıca beni çok mutlu ediyor. Balık lokantasıyız, ama insanlar çoluğu/çocuğu ile gelip restoranı doldurması, rezervasyonsuz gelinememesi başarımızın açık bir kanıtıdır.

Bakınız, Çankaya'da şube açtım. Buranın belediye başkanı CHP'li Alper Taşdelen. Ben orada şube açıyorum diye olağanüstü destek oldu bana. Bu da gösteriyor ki, esnafın partisi olmaz. Esnaf akıllıysa, politikacılarla iyi geçinir ama politika yapmaz. Evet, bizim başarımız etrafımızdaki bakkala, manava, etçiye sütçüye de kazandırıyor...
 
Halen Trabzon'da bir, Ankara'da 2 ve İstanbul'da bir olmak üzere 4 işyerim aktif vaziyettedir.

Trabzon'da kardeşim, Ankara'da ben ve oğlum ve İstanbul'da da bir işletme müdürümüz var.

Maalesef Trabzon merkezi kapattık, çünkü kendim duramadım. Kendim işletemedim. Güzel bir yer bulduğumda yine açmak isterim. Mesela Akçaabat'taki yerimi butik otel olarak açmayı düşünebilirim, bu taraflara şehir merkezine doğru kayabiliriz.  
 
Rus Turistleri Böyle Kaybettik
 
Taka: Fevzi Hoca son olarak girişimcilere,Mesleğinde büyümek gelişmek isteyen müteşebbislere neler söylemek ister? Ki, siz bu konulara üniversitelerde bile mesleki tecrübe ve başarılarınızı anlatıyorsunuz.
 
FEVZİ HOCA: Valla ne iş yaparsanız yapın. Ancak, birincisi işini bileceksin. İkinci husus işini seveceksin, ne iş yaparsan yap, samimi ve dürüst olacaksın. İşine saygı duyacak onu yüreğinle ifa edeceksin. Bu durumda başarısız olmanız mümkün değildir. Ama üç gün sonra üç kuruş kazanıp da değişeceksen, o durumda günlük çıkarlarımız için geleceğimizi harcamış oluruz. Mesela Rus turistleri böyle kaybettik.
 
Müşteri Velinimettir
 
Mesela şimdi uçakla geliyorum, uçağın yüzde 90'ı Arap'tı. Onları söğüşleme amacına yönelik girimimde bulunanlara fırsat vermemek lazım. Mesela Amerika'dan bir profesör arkadaşım geldi Uzungöl'e gitmiş, "Nasıl?" Dedim. "Amerika'da yaşıyorum. Orada bile böyle sıradan bir pansiyon için bu kadar pahalı bir yer yoktur" dedi. Anlaşılıyor ki, bu gidişle Araplar da küsecek ve yine biz bize kalıp hallerimize vahlanacağız. Yani uçmayalım. Birbirimize turistlere dürüst olalım. Arap'mış, Rus'muş, Türk'müş değil, müşteri görmek lazım. Kaldı ki bizim esnaflık kültürümüzde "Müşteri velinimettir"
 
Şimdi Bakın Urfa Belediye Başkanı bana, "Halfeti'i tamamen boşaltarak sana vermeyi düşünüyoruz, çünkü çok başarılı bir işletmecisin" Bunun üzerine kendisini Trabzon'a davet rttim. Burada tarihi turistik yerleri gezeceğiz ve Halfeti davetlerini değerlendireceğiz. Niye bu teklif?

Çünkü işimi severek yaptığım için. İşimi başarılı yaptığım için. Ortaya koyduğum hizmet ve lezzet kabul gördüğü için. Yani, hiç bir başarı karşılıksız kalmaz.
 
İşini İyi Bil Dürüst Ol Gülmeyi Unutma
 
Diyeceğim o ki, İşinizi severek yapın. dürüst olun. Ve gülmeyi unutmayın. Bu işin ilacı gülmektir. İnsan gülünce noksanlar kaybolur. Gerilimler geçer ortam huzur bulur.
 
Bakın Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeydik. Oradan saklı bahçeye taşındık.Tabi taşınma süresince bir yıl kapalı kaldık.Bir yıl boyunca ortalama 120 telefon aldık. Bu telefonlarda ne soruluyordu biliyor musunuz. "Fevzi Hoca yeni yeriniz ne zaman açılacak?" Hayatta en mutlu olduğum şey bu. Evet günde ortalama 120 telefon ve "Fevzi Hoca yeni yeriniz ne zaman açılacak?" Elbette muhtaçları gözlüyoruz, kolluyoruz. Ama bunun reklamını yapmayı asla ahlakı bulmam. Veren elin alan elden haberi olmamalı.
 
Taka: Efendim, işinde mütevazi bir noktadan, zirveye çıkan Fevzi Çimşit'in, Yani namı değer  Fevzi Hoca'nın  kısa bir hikayeni okudunuz. Nasıl da mütevazi bir mücadeleden umulmadık bir başarı elde ettiğini, bunu yaparken de çalıp/çırpmadığını; en büyük sermayesinin, tevazu, azim, içtenlik, güvenilirlik ve güler yüzlü olmak olduğunu öğrendik. Günübirlik çıkarlar yerine, marka değeri yaratmak için uzun vadeli ve ileri görüşlü olmanın erdemini ve sonuçlarını gördük.
 
Örnek olması temennisiyle, kendisine ve yolundan gideceklere başarılar diliyorum...