İnsanlara liderlik ediyorsanız, kim oldukları, hangi koşullar altında yetiştikleri, içlerindeki en iyiyi ortaya çıkaracak eylemler ve onları korkutacak sözler hakkında fikir sahibi olmanın yardımı olacaktır. Bunu anlamanın tek yolu hafife alınan iki eylemdir: Dinlemek ve izlemek. Özellikle futbol kulüplerinde dikkatli bakmak ve can kulağıyla dinleyeceksin ve dinleteceksin. Birçok insan dinlemek için yeterince uzun zaman bekleyemez. Bazı insanlar birdenbire her şeyi biliyormuş gibi monologlara başlarlar. Bu megalomanyakları bir tarafa bırakırsak, başkalarını dinlemek her zaman yararlıdır.

Rizespor’un Başkanı İbrahim Turgut, başkanlık görevine geldiği 20 Haziran’dan itibaren her kesimden herkesi dinlerken dinlediklerini de izliyor. İçeride ve dışarıda kimin kendisine doğruyu söylediğini, kimin algı operasyonları yaptığını, kimin güvenli olduğunu, kimin bu işi en iyi ben bilirim ben yaparım ayağında hareket ettiğini, kimin de şakşakçılık yaptığını dinleyerek izleyerek görüyordur. Turgut, dinledikleri, izledikleri ve gördükleriyle de kendisine birçok soru sorup gözlemlerini iyi yapıyordur.  Gözlemleriyle de merceği ve büyük resmin fotoğraflarını çekiyordur. Allah’tan başkasına kim güvenmişse hüsrana uğramıştır.

Şimdi gelelim iletişim ve güvene:

Kurumsal iletişimin en önemli unsurlarından bir tanesi kurumun kendi içerisindeki dinamiklerin birbirleriyle ilişkilerini yönetmesi büyük önem taşıyor. Kurumun dışarıyla ilişkileri tamam ama kurum kendi içerisinde barındırdığı unsurlarla sağlıklı bir iletişim ağı kuramazsa bu iletişimsizlik içerisinde dışarıyla iletişime geçmek gittikçe zorlaşır. Çaykur Rizespor’da Yönetim Kurulu, teknik heyet ilişkileri, teknik heyet-futbolcu ilişkileri son derece sağlıklı olarak yapılmalıdır. Algı operasyonları ve itibar suikastları asla yapılmamalıdır.

Siz kendi sınırlarınız içerisinde mesleki sorunluluklarınız sınırları içerisindeki iletişim ağını kurmanız lazım. Yoksa yönetim kurulunun transferle ilgili ekonomiyle ilgili ya da teknik direktörün takımla ilgili oyunla ve organizasyonla ilgili olarak bunları yazmıyorum. İletişim politikalarını belirlerken bütün bu unsurları göz önünde bulundurmakta büyük fayda var. İletişimde tek seslilik geliyor. Siz kurumsal olarak dışarıya vermeye çalıştığınız mesajları herkesin aynı şekilde vermesini sağlayabilecek bir ilişki ağı kurmalısınız.

Bir yöneticinin, bir teknik adamın, bir futbolcunun kamuoyuna vermeye çalıştığı mesajlar aynı şeyi içeriyor olması lazım. Aynı hedefleri aynı beklentileri aynı istek ve arzuları seslendirmeniz lazım. Kararlar ve kurallar konusunda aynı iletişimi yönetiyor olabilmeniz lazım. Bununda en önemli avantajı güvenirlik sağlamak olur. Bir iletişimin sağlıklı olabilmesi için öncelikle bir güven ve güvenirlik esasına dayanması bir tek seslilik olarak kamuoyuna aktarılması lazım.

Kulüpler Süpermarket zinciri, gıda toptancısı, banka ya da elektronik eşya toptancısı değildir. Futbol kulübünü yönetenler gerçekçi olmalıdır. Taraftar her maça zafer beklentisiyle gelebilir fakat bir patronun ayakları yere daha sıkı basmalıdır.

İşte bu yüzden sırf bu yüzden oynayacağın oyunun senaryosunu çok iyi yazacaksın. Oyunun dilini iyi anlayacaksın. Her şeyi ele alacaksın. Oyunu ele alırsan sorunu çözersin. Oyunu ele almak içinde çok ama çok çalışacaksın. Birçok şeyi markaj yaparsın ama zekayı markaj yapamazsın. Zekanla oynayıp zekanla çözeceksin. Zekanla kazanacaksın. Başkan ve Teknik direktörlerin kaderi futbolcuların ellerinde ve ayaklarındadır. Sevgi, saygı, samimiyet, birlik beraberlik ve başarı. Bugün yürüyüş günü. Beraber beraber. Hayde beraber