Aşı ile ilgili yazdığımda, “ o zaman sen kuduz aşısına da inanmıyorsundur.” Diyenler oluyor…

Arkadaşlar, siz hiç “ iyi ki kuduz aşışı oldu, aşı sayesinde kuduzu hafif atlattı!” Diyene rastladınız mı?

Hastalıktan korumayan, ama ağır hastalıktan koruyan aşı olur mu hiç?

Aşı bu… Ya korur! Ya korumaz!

Hadi sorgulamadığınızı biliyorum da düşünme yeteneğinizi de mi kaybettiniz?

Vücuttaki virüs miktarı aynı olup aşılı olanda dostça, covid geçirmiş olanda düşmanca yaşayan bir sıvı olur mu hiç?

İyice cılkı çıktı bu işin!

Bilim adamı, rektör, gazeteci, her şeyi bilen sıfatıyla sırf iktidara yalakalık yapmak amacıyla tv kanallarına çıkıp, “ Almanya da benzin 26 lira, bizde öyle mi ya? Biz de 14 lira!” Deyip insanların aklıyla alay ettiğini sananlara bir kez daha hayret ediyorum!

Yaptıkları kıyaslama yüzünden değil, bunlar nasıl okuyup mevki, makam sahibi olmuşlar ona şaşırıyorum!

Tamam ülkemde benzin 14 lira, ama ben de ki asgari ücret 4250 tl.

Evet  Almanya da benzin TL’yi euro bazına çevirirsen 26 lira ama adamın asgari ücreti 2500 euro.Yani neredeyse 40 bin tl!

Yalakalık ki bunun modern adı trollük!

Kimi bunu para karşılığında, kimi de makam mevki karşılığında yapıyor.

Var öyle bir iki tanıdığım. İşleri güçleri yok, bütün gün oturup Facebook’ta ya da sosyal medyanın başka bir kolunda  kendi partilerini savunuyorlar.

Her ne olursa olsun, delice bir savunma içindeler. Asla eleştiriye dair bir kelimeleri yok.

Sürekli insanları ayrıştırma, aralarında var olan kutuplaşmayı derinleştirerek kitlelerin siyasilere olan nefretlerini diri tutmaya çalışıyorlar. Siyasilerin hatalarını kamufle etmeye çalışan bu grup 24 saat online bir halde elde telefon ya da PC başında oturmuş bir şekilde savunma halindeler.

Trolleri okuduğumda aklıma hep  Tarihçi Kadı Bostanzade hikayesi gelir.

Hepiniz de bildiğiniz üzere, 3. Mehmet tahta çıktığı  gece ilk iş, 19 kardeşini boğdurtunca Tarihçi Kadı Bostanzade Yahya şöyle yazar:

“ Mübarek padişahımız öyle merhametiydi ki, tahta çıkar çıkmaz 19 karındaşını cennet kayığına bindirdi!”

Fena halde sıkıldım!

Hacı, hoca tayfasının haftada bir çıkıp “ Cennette kadının seçim hakkı yok. Cennette kocasına verilir. Eğer kocası yoksa başkalarına dağıtılır.” Deyip kadını sürekli mal gibi dağıtma fantezilerinden!

Bir toplum olayı karşısında düdük gibi paltolarıyla, ceketleriyle, ve kısa pantolonlarıyla  kameralar önüne çıkıp, basın açıklaması yaptığını sananların “ Kafalarına sıkacağız! ” diyerek ahkam kesme hayallerinden!

Kimsenin yapılan hatayı üzerine almayıp, çocuklar gibi sürekli “ ama o yaptı “ deyişlerinden, nezaketi her geçen gün daha da yitiren siyasi konuşmalardan aşırı derece de sıkıldım…

Bu hoşgörüsüzlükten, kabalıktan, itiş kalkıştan, sanki hiç ölünmeyecekmiş gibi davranılmasından çok sıkıldım.

Özür dilemeyen, teşekkür etmeyen kaba dillerden sıkıldım!

Hiç mi yakınlarınızı kaybetmiyorsunuz?

Hiç mi yaşanılanlardan ders çıkarmıyorsunuz?

Bu hırs, bu kötücüllük, bu kaos aşkı ne için?

Üç gün bile değil artık kalan ömürler…

Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş…

Bu kadar da güzel bir söz varken edebiyat sayfalarımızda…

Kısacası; Ardımızda mavilikler içinde hoş bir seda bırakmak varken…

Güzellikler içinde, mutluluk dolu beyaz sözlerle yad edilmek varken…

Bu karanlık sözler ne için?

Değer mi?