Trabzonspor’a 4’ü Lig Şampiyonluğu olmak üzere 12 resmi kupa kazandıran Şamil Ekinci, hem kulüp tarihine geçti, hem de insanların gönlünde müstesna bir yer edindi.

54. yaşını kutlayan Trabzonspor’un bu günlere gelmesinde pek çok insanın çok büyük emeği ve katkısı vardır muhakkak.  Unuttuğumuz olur da çok büyük vefasızlık yapmış oluruz diyerek isim yazmıyorum ancak başkanlardan, yöneticisine, teknik adamlardan futbolcusuna, futbolcuların formalarını yıkayan vefakar analara ve hatta cefakar taraftarlara kadar pek çok insan bu onurlu ve şerefli takımın bir parçası olarak Trabzonspor tarihindeki müstesna yerlerini almışlardır.

Bunlardan birisi de hiç kuşku yok ki Şamil Ekinci’dir.

Trabzonspor’da başkanlık yaptığı 3 dönem zarfında 4 Lig Şampiyonluğu, 2 Türkiye Kupası, 4 Cumhurbaşkanlığı Kupası, (Şimdiki Süper Kupa) 2 Başbakanlık Kupası ve 6 da özel kupa olmak üzere tam 18 kupa kazandıran, ulusal basın Trabzonspor’a fazla yer vermiyor diyerek Trabzon’a bir gazete kuran Mustafa Şamil Ekinci 1941 yılında o zaman Kırşehir’e bağlı olan Keskin ilçesinde dünyaya geldi. 7 yaşına geldiğinde babasının işleri nedeniyle ailesiyle birlikte İstanbul’a göçtü. İstanbul Erkek Lisesini bitirip 19 yaşına geldiğinde ailesinin ortak kararı ile ticarete atıldı. Samsun, Ordu, Giresun araştırmalarından sonra Trabzon’da karar kılındı. Amcasıyla birlikte Trabzon’a gelen Şamil Ekinci Değirmendere’de kurdukları un ve çuval fabrikasında ticarete atılır. Askerlik nedeniyle Trabzon’dan ayrılan Ekinci terhis olunca yeniden Trabzon’a dönüp işin başına geçer. Kısa sürede Trabzon’un hatırı sayılır iş adamları arasına giren Şamil Ekinci 1974 yılında nüfus kütüğünü çok sevdiği ve sevildiği Trabzon’a aldırır.

YÖNETİCİLİĞE NASIL BAŞLADI?

Kulüplerin şimdiki gibi gelirlerinin olmadığı, yönetim kurullarında zenginlere yer verildiği dönemlerdi. Trabzonspor’da haliyle yönetici katkılarına çok ihtiyaç duyuyordu. 1970 yılında gerçekleştirilecek kongre çalışmaları sürerken akıllara hem ekonomik yönü kuvvetli hem de şehirde herkesin sevgisini, saygısını kazanan Şamil Ekinci geldi. Yapılan tekliği kabul etti ancak tüzük gereği kulübe üye olması gerekiyordu. Önce üye yapıldı ardından da Rıfat Dedeoğlu Başkanlığında ki Trabzonspor yönetim kuruluna girdi.  Bordo-Mavili kulüpte 2 yıl üye 2 yıl da başkan yardımcısı olarak görev yapan Ekinci’nin yıldızı Salih Erdem’in başkan olduğu 1974- 1975 yılında iyice parladı. Ekonomik zorluklar içindeki Trabzonspor çeşitli yardım kampanyaları düzenliyor ancak bunlar yeterli olmuyordu. Futbolculara olan 630 milyon borç ise kara kara düşündürüyordu. İşte tam bu sırada bu borcun 300 bin lirasını cebinden karşılayan Şamil Ekinci kulübe çok önemli katkı sağlarken ismi de şehirde başkan adayı olarak anılmaya başladı.

Nitekim 1975 kongresinde başkan adayı olması için yapılan baskılara rağmen mevcut başkan Salih Erdem’e karşı aday olmak istemiyordu. Sonuçta ikna edildi.2 Haziran 1975’de yapılan seçimi kazanarak Trabzonspor Başkanlığına getirildi.  Bu arada ilginçtir listeyi delen diğer başkan adayı Salih Erdem’de yönetime girmesine rağmen istifa ederek görev almadı.

İLK ŞAMPİYONLUK GELİYOR

“Ben futboldan fazla anlamam” deyip ekip çalışmasına çok önem veren ve herkesi dinleyip ortak karar alan bir başkan olan Ekinci, futbolun sorumluluğuna da Genel kaptan Süha Akçay’a verdi. Sadece sorumluluğunu vermekle kalmadı şahsi çek koçanını da verip transfer yapmasını istedi. Şamil Ekinci başkanlığındaki Trabzonspor sezona İstanbul’da 2-1 kazanılan Galatasaray maçıyla girdi.

Ve Şamil Ekinci’nin maçtan sonra yaptığı açıklama tarihe geçti. “Artık 3 büyük değil 4 büyük vardır ve o da Trabzonspor’dur.”

Ve tarihler 23 Mayıs 1976’yı gösterdiğinde Türk Futbolunun da tarihi değişiyordu. Çünkü İzmir’de Göztepe ile 0-0 berabere kalan Şamil Ekinci başkanlığındaki Trabzonspor şampiyonluğu İstanbul dışına çıkaran ilk kulüp olarak tarihe geçiyor ve Türk futbolunun da kaderini değiştiriyordu.

HEP VERDİ HİÇ ALMADI

Uçak seferlerinin kısıtlı olduğu, İzmir Adana gibi uzak deplasmanlara bile otobüsle gidildiği, yayın ve reklam gelirlerinin olmadığı, tribün hasılatının ise yetersiz olduğu, Trabzon dışındaki Trabzonluların maddi katkılarının yanında çoğunu kendi cebinden karşıladığı masraflarla hep veren ama hiç almayan bir başkan olan Şamil Ekinci’nin döneminde Trabzonspor 4 büyükten biri olduğunu dosta düşmana tescillerken, Şamil Ekinci’nin ismi de hem Trabzonspor tarihinde, hem de Trabzonsporluların gönlünde müstesna bir yer edinmiştir. Zaman zaman gördüğü vefasızlıklar karşısında bile asaletli duruşunu hiç bozmayan, o zamanın parasıyla kulübe 10 milyon civarında bir meblağ bağışlayıp adını bile etmeyen hoşgörülü ve dünyalar beyefendisi Şamil Ekinci’nin ismi kulüp müzesine verilerek ölümsüzleştirildi

ÇOK YORULMUŞTUM

1979-80 sezonundaki şampiyonluktan sonra, o sezonun Haziran ayında görevini bırakıp İstanbul’a yerleşen Şamil Ekinci, “Çok yorulmuştum. En iyi noktada bırakmak istedim. Bırakmamam için çok mücadeleler oldu.  Sağ olsunlar ama en tepede bırakmam gerekiyordu. Öyle yaptım” diyor.

Şamil Ekinci şimdi sade taraftar gibi Trabzonspor’u takip ediyor. Ancak O,  takımdaki Trabzonlu oyuncu sayısının artması gerektiğine inanıyor. Takımı çalıştıran hocanın yerli olması gerektiği üzerinde duruyor.

İlle de birlik diyor.

Bu birlikteliğin sözde kalmamasını istiyor.

BUNU YAŞAMAK LAZIM

Ekinci eski günleri anlatırken ise şunları söylüyor:  “Yönetim içinde tam bir hedef bütünlüğü vardı. O yönetimleri ya da o Trabzonspor'u anlatan en iyi kelime herhalde özveridir. Herkes özverili davrandı. Hatta daha fazlasını verdi.  Bunu yaşamak lazım. En yukarıdan en aşağıya, herkeste inanç birlikteliği vardı. “Şampiyonluğu bize vermezler” diye bir şey söz konusu değildi. Çünkü maçları kazanarak şampiyon oluyorduk. Rakipleriniz sizin bileğinizi bükemedikten sonra ne yapabilirlerdi. En fazla puan şampiyonluk demekti. Bizde en fazla puanları alıp şampiyon olduk.

BU BİR EKİP MESELESİDİR

Ben tek başıma Trabzonspor'u şampiyon yapmadım. Ekip meselesidir bu. Az rastlanan olağanüstü bir olaydır. Teknik heyet, sahada terini döken oyuncular ve yöneticiler başarının, şampiyonluğun sac ayaklarıdır. Ben ve arkadaşlarım tepeden inme başkan ve yöneticili olmadık, işin mutfağında yetiştik. Kulüpte başkanlık yapan Faruk Özak, Atay Aktuğ ve Özkan Sümer bizim oyuncularımızdı.

Onun için onlar daha meşakkatli yollardan geldi. Bu isimlerin oyunculuktan gelerek başkanlığa yükselmesi Trabzonspor adına gurur vesilesidir. Türkiye'de çok fazla kulüpte olmayan şeylerdendir.

Not: Bu yazıda Cevat Ocak arkadaşımızın “Şamil Ekinci ve Trabzonspor” isimli kitabından yararlanılmıştır.

FUTBOLDA GAZOZ DİĞERLERİNDE EFSANE

Bilinen gerçektir, Türkiye’de spor deyince akla ilk, belki de tek futbol gelir.

Biz dahil spor yazarları da aslında futbol yazarıdır.

Yatarız futbol, kalkarız futbol.

Ancak bu kadar ilgi ve sevginin, yapılan onca yatırımın karşılığı çoğunlukla kocaman bir hiçtir.

Türkiye’de kendimizi avuturuz, Avrupa’ya çıkınca esamemiz okunmaz.

Zaten üst düzey takımlarımız da yabancı oyuncu karmasıdır.

Araya birkaç tane Türk futbolcu sıkıştırabilirsek ne ala.

Lakin gözden ve çoğunlukla gönülden de uzak diğer spor dallarında ne zamandır sporcularımız uluslararası arenada ses getiriyor.

Okçulukta bile Olimpiyat şampiyonu çıkardık.

Busenaz ve Buse Naz kızlarımız ringi rakiplerine dar ediyor, vurduğunu iki seksen uzatıyor.

Filenin Sultanları olimpiyat şampiyonu Çin’e set bile vermeden kazanıyor.

Taekwondo’cular madalyaları boynuna takıyor.

Futbolumuz ise başarıya dürbünle bakıyor.

Bir türlü fitboldan futbola yükselemiyoruz.

Çünkü, işleri vermiyoruz ehline.

Değmeyin benim keyfime!..

BİZİ NİYE YAZMIYORSUNUZ?

TFF 3.Lig’de mücadele eden Trabzon ve bölge takımlarımız yeni sezon için hazırlıklarını sürdürüyor.

Kendilerine gönülden başarılar diliyoruz.

Diliyoruz da bir sitemimizi de dile getirmek istiyoruz.

Bu kulüplerimizin internet siteleri, Facebook, Twitter ve İnstagram sayfaları var..

Lakin giriyorsun üç yıl önceki fotoğraf, 5 yıl önceki haber.

Oysa buralara iki antrenman fotoğrafı, başkanın, yöneticinin, teknik adamın kısa da olsa bir açıklaması olsa anında 5 gazetede yer bulacak.

O zaman ne oluyor?

Bizim canavarlar zorla bulabildikleri bir fotoğrafı on defa kullanıyor, haberleri de gıyaben! yapıyor.

Ya da hiç haber yapmıyor.

Ve de kulüplerden şikayet geliyor: Bizi niye hiç yazmıyorsunuz?

Yazmaz olur muyuz, yazıyoruz da hedef tutturamıyoruz!

Geçenlerde bu takımlardan birinin çok sevdiğimiz hocası aradı, hoş beşten sonra şunları söyledi: “Abi ya biz ‘işimiz çok zor, kümede kalsak iyidir’ diye düşünüyoruz. Siz zirveye oynayacaklar” yazmışsınız.

Durumu anlattım, “Ne yapsın çocuklar” dedim, demek sizi oralara layık görüyorlar.

Şimdiki gençler zaten internet canavarı, böyle birini bulup ara sıra Facebook, Twitter sayfalarına el atmak o kadar zor olmasa gerek.