Yazının başlığı adeta bir münazara konusu gibi oldu. Oynanan futbola bakarak her iki tezi de savunmak mümkün. Beşiktaş’ın çok iyi olması bizim kötü olmamızdan kaynaklı olacağı gibi, yine Beşiktaş’ın iyi olması bizim kötü olmamıza neden olduğunu da söyleyebiliriz. Bizim açımızdan olaya baktığımızda ta baştan Obi Mikel ve Nwakaeme’nin yokluğu rakip sahada oynanacak bir derbi için ciddi bir engel oluşturdu. Birinin orta sahayı kontrolünden diğerinin özel yetenekleri yanında ilerde topu tutup dinlendirmesi kabiliyetinden mahrum olmamız bize bayağı pahalıya mal oldu.
 
Bunun yanında bu eksik futbolcuların yerine yapılan tercihlerin yanlışlığından söz edebiliriz. Buna ilave olarak rakip sahada oynanan derbi maçını kaldıramama gibi bir sorundan da bahsedebiliriz. Örneğin Güilherme’nin bu kadar kötü olmasını başka türlü nasıl izah ederiz. Tüm bu olumsuzluklar bizi menfi yönde etkilerken rakibin hanesine artı kazanç olarak yazılmasına neden oldu.
 
Bu kadarla kalsa iyi birde karşımıza son haftaların adeta dopingli Beşiktaş çıkınca bir daha yaşanmasını asla istemeyeceğimiz bir doksan dakikayı yaşamış olduk. Büyük takım odur ki atan ve tutan sayesinde olsa da böyle bir maçtan puanla dönsün. İşte biz cumartesi oynadığımız o maçtan puan almasını bilen takım olduk.
 
Şampiyonluk yolunda benzer maçları daha çok oynayacağımıza göre Beşiktaş maçından kazandığımız deneyimle diğer maçları lehimize çevirmek gibi bir zorunluluğumuz vardır. Her ne kadar bu köprünün altından daha çok sular geçecek olsa da de ipi en az hata yapan takım göğüsleyecektir. Normal koşullarda bu kadar kötü oynama lüksümüzün olmadığını bilmeliyiz. Zira papaz her zaman pilav yemeyebilir.
 
Sonuç olarak bir maç eksiğiyle hala lideriz. Ancak Hüseyin hocaya rağmen bazı hastalıklarımız devam ediyor. Geçen sezon son haftalarda oynadığımız futbola henüz yaklaşmış bile değiliz. Özellikle galip durumda iken geriye yaslanma hastalığından biran evvel kurtarıp yeni goller kovalayan takım hüviyeti kazanmamız lazım. Ya da bu durumda iken doğru paslarla iyi kontralar yaparak sonuca giden olmamız lazım.
 
Sevgili okurlar Sturridge ile ilgili birkaç satır yazarak yazımı sonlandırmak istiyorum. Bu arkadaşın transferi gündeme gelince gerçek Sturridge mi diye şüpheye düşmüştüm. Zira bu futbolcunun Trabzonspor’a gelebileceğini aklım almamıştı. Geldikten sora da çok geçmeden İngiltere liglerinden ve de Avrupa’dan hiçbir takımdan neden istenmediğini hep beraber anlamış olduk. Buna ben yönetimin defosu diyorum. Transferde yüzde altmışlara varan isabet ciddi başarıdır. Unutmayalım Sörloth’u da bu yönetim transfer etti. İyi haftalar.