Bugün aklıma bizim jenerasyonun bir gün içinde yapılan çocuk oyunları geldi. Sabah annemizin erkenden kalkıp yaktığı sobanın üzerinde kızarttığı ekmeğin üzerine tereyağı ve salçayı bazen oturup hızlıca yiyerek bazen de elimize alıp sırt çantamızı da yüklenip mahallede tıpkı benim gibi yapan arkadaşlarımla buluşup okul yoluna koyulurduk güle oynaya...
Okul ile ev arasındaki mesafe çok uzun değildi fakat şimdiki aileler şimdilerde buna müsaade ederler mi bilemedim...

Bizlerin dönemlerinde endişe ve korku yerine güven ve önemsenme duygusu vardı,herkes herkese sonsuz Güvenir ,korur kollar ve önemserdi sanırım bundandı özgürlüğümüzün ve çocukluğumuzun tadını sorunsuz yaşamamız...Diğer mahallelerden tıpkı bizim gibi toplanıp gelen çocuklar vardı, o zamanlarda guruplaşmalar olurdu ama şimdiki gibi ellerde kesici aletler zihinlerde yakıp yıkmalar yerine misketlerimiz veyahut onlardan daha üstün olduğumuzu bildireceğimiz oyunlarla onlara hadlerini bildirirdik,yenilen guruplar ile de el sıkışır muhabbetimize devam ederdik bir sonraki üstünlük oyununa kadar...Zilin çalmasını zor beklerdik dışarıda ip atlayacağız misket oynayıp yakartop oynayacağız diye ayrıca derslerimiz ve öğretmenlerimiz sadece teknik bilgiler öğretmeye odaklı değillerdi... Bizim matematik hocalarımız bile şimdinin en iyi psikologlarından dı...

En ufacık eksi gözlemlerinde baba ve anne şefkatini doktor edasıyla bütünleştirip teknik bilgilerin önüne alıp iç dünyamızı o dakika iyileştirirlerdi, bununlada yetinmez özel takibe alırlardı bizleri topluma iyi bir birey yetiştirme çabasıyla...

Bizler ergen nedir şimdi çocuklarımızda duyduk yaşadık,çocukların çocuk olmalarına hem aile içinde hem sosyal yaşamda izin verilmediği için çocuklar içlerinde ki enerji patlamasını agrasif hareketler ve düşüncelerle ayyuka çıkarıyorlar sonrasında hemen pedagojinin yolunu tutuyorlar, bence daha da dengeleri bozuyorlar çocuklar üzerinde(tartışılmaya açık konu)...Öğlenci ve sabahçı olarak giderdik okula yani sabah gidenler öğlen diğer öğrencilere sıraları teslim ederlerdi genelde de aileler sabah uykularından olmamak için öğlenci yazdırmak için okul yollarını arşınlardı ve biz hep öğlenci olan guruplardandık bundan mütevellit akşam eve dönüş yolumuz karanlığa kalırdı....

Son çalan zilin sesi ile heyecanla guruplar halinde evin yolunu tutardık, hepimiz birbirimize sahip çıkardık,kimseden korkmazdık çünkü neredeyse herkes herkesi tanır sahip çıkarlardı... Yol boyunca evde annelerimizin yaptığı yemekleri hayal ederek “benim annem daha güzel yemek yapar” muhabbetleriyle yolu bitirirdik...

Şimdilerde olduğu gibi kafamıza göre bir yerlere girip dışarlarda yemek yemezdik...Evde anne Yemeklerini  yer sonra ödevlerimizi yapardık,kimse bize demezdi ve baskı yapmazdı ödevini yap falan diye bilirdik biz görevlerimizi...

Yemek ve ödevlerden sonra cayır cayır yanan sobanın etrafına serilen yataklara güle oynaya girerdik, samimiyet ve paylaşma duygusuyla huzurlu geçen gecenin sabahında okul yoluna revan olurduk.

Evden çıkmasını beklediğimiz arkadaşlarımız olurdu ve asla onları beklemeden çekip gitmezdik okula hatta beklemeyi severdik çünkü beklerken diğer arkadaşlarımızla cebimizde taşıdığımız misketlerimizi hemen yere dizer iki el atardık..O dönemlerde ailelerimizin bize koyduğu tek kural vardı o da akşam ezanı okunmadan eve girmemiz gerektiğiydi ve bizler bunu hiç tekrarlatmazdık, eğer hafta sonu olmuşsa evden izin alır mahallemizde bulunan oyun ve sohbet köşemizde toplanırdık.Zaten bulunan nokta evlerimizin camlarından görünürdü anneler bize bakarlardı ama bizler asla oradan ayrılmazdık,nasıl ayrılalım ki ; bize her anneden börekler çörekler gelirdi ve keyifle yerdik,kimsenin kapısı kilitlenmezdi... Ah be! Ne de keyifli yıllardı! Biz en şanslı ve son şanslı çocuklardık sanırım! Korkusuz,özgüvenli ve mutlu! Ondan dı şimdilerde ki güçlülüğümüz! Selam olsun 1980’li yılların çocuklarına ve ebeveynlerine!