Turizm sadece deniz ve kumsaldan ibaret değildir. Turizmin kullandığı alanlar, çok çeşitlilik gösterir. Kentlerden kırlara, kıyılardan yaylalara ve oradan karlı dağlara, arkeolojik sitlerden köylere, göllerden nehirlere, mağaralara, ormanlara, kutsal yerlere kadar bu çeşitlilik sürer. Turizmin ağırlıklı olarak rekreasyona dayalı oluşu ve rekreasyona en fazla olanak veren doğal mekanların (dağlar, mağaralar, akarsular vb.) kullanımını, doğaya dayalı turizm türlerinin gelişimini beraberinde getirmiştir. Ulaşım imkanlarının gelişmesi, insanlara çevre sorunlarının yoğun olarak yaşandığı büyük kent ve sanayi merkezlerinden kaçarak doğaya ve onun bir parçası olan dağlık, ormanlık yörelere ve yayla merkezlerine yönelmelerine yardım etmiştir. 
 
Araklı da çok sayıda doğal özellikli turizm merkezine ve alanına sahiptir. Araklı-Pazarcık Turizm Merkezi, Yeşilyurt-Yılantaş Turizm Merkezi, Konakönü Turizm Merkezi gibi. Bu merkezler etrafındaki tarihi yapılar, yaşam kültürü, yaylalar, ormanlar; kültür gezileri, zengin otsu bitkilerle kaplı olan yaylalarda doğa yürüyüş, bitki inceleme, kuş gözlemleme, bisiklet turları yapma imkanı sunmaktadır. Araklı Konakönü turizm merkezi, kültürel geziler ve etnografik incelemeler açısından yüksek bir değer taşımaktadır. Kuş gözlem turizmi, gelir getiren hatırlı bir turizm yaklaşımıdır. Araklı'daki çay fabrikaları ile fındık fabrikalarının turizm için anlamlı hale getirilmesi ve hatta salt bir fabrika formundan öte birer konaklama tesisi hizmeti olarak da hizmet vermeleri gerekir. Alternatif turizm yaklaşımlarından biri, pedal turizmidir. Ciddi bir pedal turizmi için öncelikle Karadere Bayburt arasında çift gidiş gelişli, adam akıllı ve işe yarar ama doğal ve tarihi yapıyı yok etmeyecek bir yol yapmanız gerekiyor. Doğa ve tarihi mirasa yönelik yürüyüş turizmi açısından bütün tarihi yolların işaretlenmesi, klavuz tabelalarla turizme kazandırılması, böylesi yolların beton ve asfalt gibi tarihi ve kültürel fıtratı değiştirici malzemelerden uzak tutulması gerekiyor. Çünkü, 1960’lı yıllarda ortaya çıkan kitle turizmi anlayışı, son yıllarda yerini doğaya saygılı ve sorumluk taşıtan alternatif turizm yaklaşımlarına bırakmaya başlamıştır. Buna bağlı olarak, daha bireysel hareket eden, çevre dostu, ziyaret ettiği yörede yaşayan yerel halkın sosyo-kültürel özelliklerine, gelenek ve göreneklerine ilgili, yeni şeyler öğrenmeye meraklı bir turist kitlesi oluşmaya başlamıştır. Bu durumun hususen bilinmesi gerekiyor. Sizin doğanızı ve kültürünüzü merak eden yerli ve yabancı bilinçli turist için; sizin çok katlı binalarınızın, yaylalarınızda mantar bitirir gibi yaptığınız beton ucubelerin, bilmem kaç kilometre döktüğünüz asfaltınızın ve betonunuzun hiç bir esprisi yok. Çünkü bilinçli, paralı, görgülü, kültür seviyesi yüksek ve alternatif turizme yönelmiş turist için, tarihi ve kültürel mirastan öte anlamlı bir şey yok. Onlar için en önemli konu, tarihi ve kültürel varlığınızla doğal mirasınızı ne derece koruduğunuz ve ne kadarını kuşaktan kuşağa aktardığınız. Yok eğer buna dikkat etmezseniz, betonunuzla, asfaltınızla baş başa, yalnız, ufku küçülmüş ve asosyal toplumsal bir hayat sizi bekliyor!
 
Turizme Hizmet Verecek İnsan Alt Yapısının Oluşumu
 
Turiste misafirperverliğini ve işletme profesyonelliğini göstermekten uzak insan ve toplum profilinin olduğu yerde ne yaparsanız yapınız, turist barınmaz ve dolayısıyla turizm kök salamaz. İnsanlarımızı bu açıdan hazırlamalı, hatta şartlandırmalıyız. Araklı özelinde ve Trabzon genelinde geleceğin geçim kaynağının turizm yatırımları ve hizmetleri olacağına inandırmalıyız. Çünkü turizm bir altın fırsattır. Muhtemel küresel iklim değişiklikleri bize bir taraftan da büyük imkanlar sunmaktadır. Buna ciddiyetle hazırlık yapmak gerekiyor. Araklıdaki tarih ve kültür turizmi, alternatif turizmin her türlüsüne kapı açacak zemine ve imkanlara sahiptir. Araştırdığınızda ve incelediğinizde bunu büyük bir keyifle görebiliyorsunuz. Bununla birlikte, turizm konusunda bilgili, turizm konusunda anlayışlı ve turizmin stratejik önemini kavramış yerli insan kültürünü acilen oluşturmak hatta geliştirmek durumundayız. Yoksa turiste yozca, yobazca bakan, geleni yabancı gören, fırsatçı ve ahlak zaaflı tipler, Araklımızın içerideki turizm potansiyeline darbe vuran en büyük düşmanları olacaktır. Lakin, turizmin ama özellikle alternatif turizmin geliri ile sıçrayan ülkeleri görecek ve araştıracak insanlarımızın turizmin yüksek getirisine inanmaktan başka alternatif gelir kapılarının olmadığını anlamaktan başka fırsatları yoktur. Araklı, büyüyen hacmi ve artan nüfusu ile altenatif ekonomi kaynakları oluşturmak zorundadır. Karnını doyurup müreffeh bir yaşam sürmek isteyen Araklı'nın yatırım yapacağı en önemli alan turizmdir. Araklı'daki turizm yatırımlarını da sadece turizm baronlarına ve tekeline bırakmamak aksine küçük ölçekli ama profesyonel yaklaşımlı küçük işletmelere de imkan sağlamak lazım. Turizme yatırım yaparken elde olması gereken en büyük sermaye ise tarihi ve doğal mirastır. Yoksa, bölüne bölüne bir avuç hale gelmiş ve daha da gelecek fındık ve çay bahçeleri yarın kimsenin karnını doyurmayacaktır.
 
Araklı Hanları Ve Hancılık Mirası
 
Araklı'da turizm adına korunması gereken varlığımız içinde eski hanlar ve han kültürü önemli bir yer tutmaktadır. Çoğu yok olmuş olsa da, mevcutları bugünün gereklerini dikkate alacak şekilde ihya edilmelidir. Hanlar, eski han dizaynıyla yeniden ele alınmalıdır. Bunun için han bölgelerindeki eski hanlara ait fotograflardan hareketle ve orijinale yakın giydirmelerle bir ihya hareketi başlatılabilir. İhya edilecek hanlar, butik otellere, yöresel ürünlerin satılacağı dükkanlara çevrilebilir. Çok şey yapılabilir aslında. Yeter ki konuya kafa yorulsun. Lakin öncelikle eski hanlardan kalan mimari bakiyenin korunması gerekir. Geçen yıl Kaşıkçı'da bulunan çok şirin bir han binasının hızla yıkılıp yerine apartman dikildiğini gördükten sonra, han yapılarının korunması ve hatta tescillenmesi gerekliliği ivedilikle sağlanmalı diye düşünüyorum. Vatandaş, kültürünü koruyamıyorsa devlet korumalıdır. Tabi yine vatandaşın gönlünü alarak, ikna ederek. 3-4 katlı bir beton yapının sadece üç dört aileye hizmet edeceğini ama bir tarihi ve kültürel değeri olan yapının hatta işletmenin, kuşaklara bırakılacak en büyük sermaye olduğunu anlatarak. Kültür ve doğa turizmini insanımıza, ivedilikle, samimiyetle ve ikna ederek anlatmamız gerekiyor. Tarihi ve doğal turizmden kazanmaya başlayan insanımızın kazandıkça, elindeki kıymetli mirasın farkına varması ve korumacı yaklaşımlar geliştirmesi bir ciddi beklentidir. Bununla birlikte, çok kazanma hırsının Uzungöl'ü getirdiği menfi noktayı da unutmamak gerekiyor.
 
Araklı'daki Yolların Tarihi Değeri Ve Turizme Katkısı
 
Araklı yöresi, tarihten beri sahille iç kesimleri birbirine bağlayan çok eski yolların geçiş noktasıdır. Roma İmparatorluğu zamanında kullanıldığı bilinen ve daha sonra Osmanlı Devleti zamanında da kullanımı sürdürülen yollara sahip olan Araklı'daki bu yollar, daha sonraları Araklı halkı tarafından yayla yolu güzergahları olarak kullanılmıştır.  Araklı'dan Karadere'yi izleyerek Bayburt'a gidecek kervanların yolu, dere yatağının uygun kısımlarını izleyerek arazi şartlarına uydurulmuş olup, 1990 yılına kadar fazlaca değiştirilmemiştir. Bu yol üzerindeki konaklama yerleri; Kaşıkçı hanları, Bifera/Pervane hanları, Gaydaras hanları, Toroslu hanları, Çatak hanları, Pazarcık hanları, Bahçecik, Gezge, Zuvas hanlarıdır. Gezge'ye ulaşmadan ormanın tükendiği ve develerin inebildiği sahalarda mallar yeni taşıyıcılara devredilirdi. Karadere hattından daha az işlek olan Kukuda-Gorgor-Vunit hattı ile yaylacıların da itibar ettiği Küçükdere hattı kullanılırken; Kahura-Aho-Pervane-Goloşa sırtlarından geçen çok eski bir yol daha vardı. Küçükdere hattında bulunan konaklar; Avanoz-Cufili-Kırmızı Topraklar Büyüktaş-Altınkizene-Üstünkizene-Demirkapı-Değirmen Taşları-Çamurayağı-Leturas-Büyük Kurun-Küçük Kurun-Mavermiş-Gabanbaşı-Hocanın Suyu'dur. Araklı'dan Bayburt'a ulaşan yollar, ciddi bir ticaret sevkiyatına ve alışverişe etki etmiştir. Canlı hayvan satışının bir kısmı, Bayburt ve Trabzon üzerinden yapılmıştır. Balengis Yaylası, satılacak hayvanların toplanma yerlerinden biriydi. Yayladan indirilen hayvanlar, kervanların izlediği tarihi ticaret yollarından geçerek, Sürmene (Araklı) limanına yada Taşköprü-Gümüşki hanları yoluyla Trabzon'a ulaştırılırdı. Araklı Kaşıkçı'daki hayvan pazarı ise, daha küçük alışverişlerin yapıldığı yerlerdendi. Başka bir kervan yolu ise, Yanbolu Vadisi'nden yaylalara uzanmaktaydı. Bu hattan yaylalara çıkmak için; Mesahor, Maden, Kılıçlı ve İftolan hanlarında konaklanılırdı. Bölgeden geçen tarihi İpek Yolu, Yanbolu Deresi üzerinde halen ayakta olan tarihi Hara Köprüsü üzerinden geçip Yeniköy Köyü'nün ortasından geçerek Karadere'ye kavuşmaktaydı. Kaşıkçı'da ikiye ayrılan İpek Yolu'nun bir istikameti güneye yani Bayburt'a, diğer istikameti ise doğuya yani Rize'ye doğru gitmekteydi. Bu yollardan da anlaşılmaktadır ki, Araklı'nın ama özellikle Karadere'nin stratejik ve ekonomik bir yol güzergahı olma özelliği, Araklı'ya tarihi bir mirastır. Araklı bu yönüyle, tarihten beri Trabzon'un iç kesimlerle bağlantısını sağlayan ciddi bir yol güzergahıdır.
Kervan yolları yanında, Araklı'da mevkileri birbirine bağlayan nefis tarihi patika yolların olduğunu bilmek gerekiyor. Bunların bir kısmını çocukluğunda görmüş ve ayak basmış biri olarak yakinen biliyorum. Araklı Çay Fabrikasından Yolgören Mahallesi Sırt mevkiine çıkan bir kısmı taş basamaklı nefis patika yolu unutmak mümkün değil. Yine Kalecik ile Canayer Kalesi arasındaki eski patika yol, tarihi kimliğe katkı veren bir yol olarak değerini sürdürmektedir. Hürriyet Mahallesi ile Turup mevkiini birbirine bağlayan taş döşeli yolu ise turizme kazandırmak lüzumu vardır. Ağnas Mahallesi içinde vaktiyle geçen ve fakat beton yolun altında kalan nesif bir taş yolun varlığı hala toplumsal belleğin kaydındadır. Tul Mahallesinden yaylalara doğru çıkan lakin şimdilerde bakımsızlıktan kapanmış taş döşeli yolun bir kısmının taş yol olduğu, dönemin tanıklarının ifadesidir. Araklı çarşı başından Hürriyet Mahallesine çıkan taş bir yolun vaktiyle var olması ise, meraklılarını duyunca halen heyecanlandırıyor. Bir zamanlar ana arter veya bağlantı yolları diyebileceğimiz bu geniş ve uzun taş yollarının pek çoğunluğu stabilize ve beton yollara kurban edilmişse de, köylerin bünyelerinde halen küçük patikalardaki taş zeminlere ve taş merdivenlerin varlığına rastlamak yine de kültür adına teselli veriyorlar.   Yoğun yürüyüş turizmine sahip Araklı'da yürüyüş turizmine hizmet edecek çok sayıda taş yolun, taş merdivenin, taş köprünün yok olduğunu ve yok edildiğini de bilmemiz lazım. Bunu bilmekle birlikte, elde kalan patika ve şosa yolları acilen koruma altına almak ve orijinalliğini korumak bir mecburiyettir. Araklı eski çarşıbaşından başlayıp, Kaşıkçı hanlarına uzanan eski yolun asfalt ve beton popülizmine kurban edilmeden şosa (stabilize) halinin korunması bir gerekliliktir. Bu ve benzeri yol mirasımız, tüm beton ve asfalt seviciliğine rağmen gelecek kuşaklar ve Araklının turizmi için korunmalıdır.
 
Hıdırellez Mağaraları
 
Araklı'nın güneyine yol alırken hatta Çatak mevkiine varmadan evvel, solda tarihi bir taş kemer köprü (bir kısmı betonlanmış olsa da) olan Hıdırellez Köprüsü, köprünün altından akan derenin bir kesiminde derin bir göl olarak bulunan ve Hazreti Ali Gölü yahut Ejderhanın Gölü olarak bilinen göl, sağ tarafta Hıdırellez Mağarası ve yolun hemen karşısında yer alan ve sürekli akan Hıdırellez Şelalesi'ni barındıran muhteşem bir mevkiden bahsetmek isterim. Bu mevkinin öncelikle hem tarihi ve hem de turizm kültürü açısından anlamını ve değerini bilmek gerekiyor. Çünkü anlamı kavrayamayan bir konunun değeri bilinmez. Tarihi bir köprü, tarihi bir konaklama mevkii, tarihi ve kültürel değeri olan bir küçük göl, karşıda doğa harikası bir şelale. Müthiş bir konsept. Etraf ise olduğu gibi orman. Şimdi siz turizm tesisi mi kurmak istiyorsunuz? Turizm diye bir derdiniz mi var? O halde bu mıntıkanın tüm doğallığını olduğu gibi koruyarak, tahrip etmeden ve başkalaştırmadan bir tesise imza atmalısınız. Lakin yakın zamanlarda gördüğüm bir durumu aktarmalıyım. Hıdırellez Mağaraları denilen ve vaktiyle kervancıların konakladığı, gecelediği ve sığındığı bu mevkinin mağaralar kısmındaki kayalıkların kompresörlerle delindiğini gördükten sonra, yol yapımı sırasında bu kültür değeri olan kayalıkların muhtemelen patlatılacağını tahmin ediyorum. Eğer turizm derdiniz varsa bu kültür yok edilmemeli, korunmalı. Yol yapıyorum derken, çıkan hafriyatlarla nehirlerin, derelerin, vadilerin doldurulmaması, köşe dönmeci müteahhit mantıksızlığı ile mahvedilmemesi gerekiyor. Araklı Tilkibeli yolu genişletilirken, yüzyıllar içinde oluşmuş bir coğrafi şekil yani dev kazanı olan Pamuğun Gölü'nün hafriyatla doldurulması ve efsanesinin mahvedilmesi gibi! Şimdi.. Yol gerekli elbette. Ama tarih ve kültür daha çok gerekli. Yolun doğrudan sağlayacağı bir turizm geliri yok ama tarih ve kültürün var. Bu sebeple yaptığınız yol sizi tarihe ve kültüre götürmüyor ise o yol doğru yol değildir. Dolayısıyla, buradaki yol yapım güzergahında yapılacak tadilatlarla Hıdırellez kültürü adını taşıyan bu mıntıkayı koruyalım. Hatta bir tesis kurulacak ise adını da "Hıdırellez Doğa Parkı" koyalım. Hıdırellez Köprüsünü aslına uygun olarak restore edelim. Peki buna devletin gücü yeter mi? Devlet iseniz gücünüz yeter!  
 
Araklı'da Bir Tarihi Ağaç Ve Belediye Binası
 
Araklı ilçe merkezi yakın tarihlerde kurulmanın etkisiyle doğal miras açısından çok fazla bir zenginliğe sahip değil. Bununla birlikte, ilçe merkezindeki en eski doğal ve kültürel mirası da ilçe tarihi açısından taşıdığı değeri göz önüne alarak korumak gerekiyor. Bahsedeceğim ağaç, Araklı'da eski Fiskobirlik binasının hemen bulunduğu ve fakat yeni belediye binası yapımı dolayısıyla Fiskobirliğin yıkılan arsası içinde bulunuyor. Araklı ilçe merkezindeki bu en eski ağacık kesilmek yerine korunması gerekir. Hatta, yapılacak mimarinin özelliğini bu ağaca göre yeniden tadil etmek icap eder. Atatürk'ün Yalova'da bir ağaç sebebiyle köşkünü yürütmesi gibi, Trabzon Lisesi'nin 1938'de yapılan yeni binası sırasında bahçeden manolya ağacı dolayısıyla inşaatın geri çekilmesi gibi. Araklı'da Belediye inşaatını yapacak arkadaşların bu konuya dikkat etmeleri de, aslında onlara değer kazandırır. Çevrecilik konusunda farkındalık oluşturacak bir adım atmaları, kamuoyu nezdinde itibar kazanmalarına sebep olur.
Mehmet Akif Bal

Editör: TE Bilisim