Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yaptırdığı yeni Hükümet Konağı, Vakıflar Genel Müdürlüğünün Os, Mahura, Konakönü camilerinin restorasyonu, Trabzon Büyükşehir Belediyesinin Araklı'da yaptığı su tesisleri yanında mahallelerin çoğuna su şebekesinin dağıtımını sağlaması, Enerji Bakanlığının doğalgaz dağıtım sistemini Araklı'nın önemli bir kısmına götürmesi bunlardan başlıcaları. Lakin, bu yatırımların çoğunun Araklı'ya mahsus olmadığını bilmek gerekiyor. Aslında bu yatırımlar, hükümet tarafından her ilde ve ilçede yapılan standart yatırımlar. Tüm bu yatırımlarla birlikte, emsalleriyle kıyaslandığında Araklı'nın bu yapılanlardan daha fazla yatırım hak ettiğini düşünüyorum. Hem Trabzon'un üçüncü nüfus yoğunluğuna sahip ilçesi olması dolayısıyla hem de mevcut iktidara verdiği yoğun desteği itibarıyla, Araklı'nın hak ettiği ve bu doğrultuda hakkının verilmesini istediği esas konu vizyoner yatırımlardır. Vizyonerlik açısından, Araklı-Bayburt Yolunun "Araklı-Salmankaş" arasının tamamlanması ve "Karadere vadisinin" elde kalan kısımlarında organik tarıma dayalı bir seracılık sisteminin kurulmasına dair daha evvelki makalelerimde detayları vermiştim. Bu konulara tekrar girmek yerine diğer vizyoner adımlardan bahsetmek istiyorum.

Kentsel Dönüşümde Hakkını Vermek

Araklı'nın ciddi ve acil ihtiyaçlarından biri, esaslı bir kentsel dönüşümdür. Vaktiyle deniz kumuyla yapılmış, zemin rutubeti dolayısıyla korozyona uğradığı kesin olan çok sayıda yapıya sahip bir ilçede, kentsel dönüşüm ile hem insanları, hem binaları hem de ilçeyi kurtarmak daha elzem değil midir? İlçe merkezindeki evlerin büyük çoğunluğu zaten ömrünü tamamlamıştır. Ama Araklı'daki kentsel dönüşüme etki eden konu sadece binaların ömürleri değil. Deprem gerçeği de bu durumdaki diğer büyük risk. Çarpık kentleşme ise, Araklı merkezindeki insani yaşama olumsuz etki eden diğer konu. Araklı'daki ilgili bir kuruluşun sadece bina yaşlarıyla ilgili detaylı istatistik çalışması yapması dahi, Araklı'nın bu derin gerçeğini ortaya çıkaracaktır. Ömrünü neredeyse tamamlamış, korozyona uğramış, sağlıklı bir şehirleşmeden nasiplenememiş bu yapıların yıkılmasına dair Araklı ilçesinde yürütülecek olan Kentsel Dönüşüm Projesi, 2014 yılının Ekim ayında Araklı Belediyesi tarafından Trabzon Büyükşehir Belediyesi’ne devredilmiştir. Yolgören Mahallesi’nin Karadere tarafındaki 8,5 dönümlük alanda uygulanacak olan Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında 200’e yakın konutun yıkılması planlanmışsa da, o tarihten beri Araklı'da çok sayıda TOKİ binaları yapılmış ancak kentsel dönüşüm adına bir adım atılmamıştır. Trabzon Büyükşehir Belediyesi'nin şimdilerde yaptığı ise, Araklı'daki binaların kötü görünümünü "sağlıklaştırma projesi" adı altında sıva ve boya ile düzenlemektir.

Yüksek Öğrenimde Hakkını Vermek

Araklı'da kurulması için sözü verilmiş ve yapımı için de sözü alınmış bir Ziraat Fakültesi söz konusudur. Bu fakülte sadece Araklı'ya değil, Trabzon'a hatta tüm bölgeye tarım ve hayvancılık çalışmalarına yönelik bilimsel çalışmaların yürütüleceği bir imkan sağlayacaktır. Tarım ve üniversite işbirliği sayesinde Araklı'da ve bölgede çok ciddi bir üretim hacmi yakalanabilecektir. Çamlıca (eski Tul) Mahallesi'nin ova kesiminde yeri dahi tahsis edilen ve işadamı Bayram Halil'le 22 Eylül 2010 tarihinde imzalanan protokol gereği sponsorluğu dahi sağlanan bir ziraat fakültesi, Araklı'ya on binleri değil yirmi binleri getirecek ve istihdam edecektir. Araklı dev bir eğitim kurumuna sahip olacaktır. Araklı Türkiye'ye açılacaktır. Karadere vadisinde uygulanacak organik tarım çalışmaları ile bu fakülte bir uygulama alanına da sahip olacaktır. Fakat bir önceki Oflu rektör hocanın idaresindeki KTÜ, bu fakültenin açılmasına yanaşmamış hatta bunu güvenlik gerekçelerine bağlamıştır. Lakin sormak lazım geliyor bu durumda. Of ilçesindeki fakültede bir güvenlik endişesi olmazken Araklı'da neden oluyor? Bu fakülte Araklı'ya verilmelidir. Eğer sözü alınan bu fakülte başka yere giderse, bunun vebali ve faturası bu işle ilgilenmeyenlerin boynunadır.  

Tarih ve Turizmde Hakkını Vermek

Araklı, vaktiyle onu koruyan kalelerin korumasız kaldığı bir kaleler ilçesidir. Canayer Kalesi ve Araklı çarşı başındaki Hyssus Kalesi yıllar geçmesine rağmen ne bir arkeolojik kazıya ne de bir restorasyona tabi tutulmamıştır. Kaleler ilçesi diye bilinen Araklı'nın Aho Kalesi, Zavzaga Kulesi, Gülişan Kale gibi tarihi kalelerindeki durum da aynıdır. Hele Araklı çarşı başındaki bir Roma garnizon kalesi olan Hyssus Kalesinin vaziyeti gerçekten acı veridir. Kalenin kapladığı alanın tam ortasından 1940'larda bir yol açılmış, bir parçası yakın zamanlarda iki bloklu bir siteye dönüştürülmüş, diğer parçasında daha yakın zamanlarda konut yapımına izin verilmiş, geri kalan kısmı ise fındık bahçesi olmuş bir kale düşünün! Bu kısımdaki taş duvarları ve çeşitli giriş kapıları halen belli olan ama çoğu duvarı yok edilen bu kalenin, yapılaşma dışında kalan kısımlarında acilen arkeolojik kazı yapılmalıdır. Gerekirse vatandaşın hakkı verilip, vaktiyle özel mülkiyete dönüştürülmüş (!) kale arazisi kamulaştırılmalıdır. Benzer işlem, aynı acıları yaşayan Canayer kalesinde de yapılmalıdır. Kale yapılarındaki bu dramlar yanından, Araklı'nın Karadere vadisinde yer alan Bifera Köprüsü hariç diğer tarihi köprüler de yıllardır bakımsızdır. Bir çoğu deforme olmuştur. Bu köprülerden; Yüzbaşı Köprüsü (Şehid Yüzbaşı Hasan Rıza), Asmaırmağı Köprüsü (1950'lerden beri haraptır), Erenler (Gaydaras) Köprüsü, Burnak Köprüsü, üzerine beton atılmış Hıdırellez (Hazreti Ali) Köprüsü, yine betonla kapatılmış Çatak Köprüsü ve Tilkibeli Köprüsü de, hiçbir tamirat ve tadilat görmemiş tarihi kıymeti olan köprülerdir. Pazarcık HES yapılırken, buradaki nadide bir taş köprü ise, HES'in baraj kısmına gömülmüştür. Karadere vadisi dışındaki diğer küçük vadilerde yer alan tarihi köprüler ise bakım görmeyen diğer tarihi miras örnekleridir. Bunlarla birlikte; Os, Mahura, Konakönü camileri hariç, diğer tarihi camilerinin çoğu restore edilmemiştir. Sivil mimarinin Aho'da, Marzuba'da, Pervane'de ve diğer yerleşim yerlerindeki çok kıymetli örneklerine ise hiç dokunulmamıştır. Nitekim yakın zamanlarda Marzuba'da bir sivil mimari harikası olan Cafer Ağa konağı yanarak küle dönmüştür. Tekrar ihyası için bir çalışma da yoktur.  Araklı'nın bir diğer coğrafya harikası olan Turup Ormanı, halkın uzun süren mücadelesi sonucunda çöplükten kurtarıldıktan sonra şimdilerde ola ola bir atış alanına dönüşmüştür. Turup'un çöplük yapılma sürecini ilgili makalemde detayıyla yazmıştım. Lakin, halkın çöp alanı olmasına engel olduğu Turup Ormanında o tarihten günümüze kadar turizme dair hiç bir yatırım yapılamamıştır. Araklı, turizme dair hiçbir yatırım yapılamamış Pazarcık ve Yılantaş adlı iki turizm alanını ise yakın zamanlarda sahipsizlikten mütevellit kaybetmiştir. Bu açıdan Turup Ormanının da kaybedilme riski muhtemeldir. Turup Ormanı bölgesi bu sebeple acilen turizme (sadece yabancı turizme değil) açık bir tesisleşme ile donatılmalıdır. Söz verilen teleferiği yapılmalıdır. Doğru düzgün bir yola da kavuşturulmalıdır.

Araklı'da Çılgın Proje: Pazarcık Gölü

Araklıdaki ilk çılgın proje teklifimizi, Araklı'daki mevcut sahil yolunun yıkılarak Araklı'nın iç kesimlerinden Sürmene tarafına geçirilmesi şeklinde teklif etmiştik. Aynen Ordu'da, Ünye'de, Fatsa'da yapıldığı gibi. Araklı'nın denizle arasında bir duvar haline gelen ve ilçeyi komple altta bırakan bu ucube sahil yolunun temizlenip, buradaki malzemenin de iç kesime alınacak muhtemel yol için kullanılmasını söylemiştik. Yapılacak en kıymetli iş, Sn. Cumhurbaşkanından ve ilgili bakanlardan, Araklı'yı bu kötü görüntüden kurtaracak bir şekle dönüşmesini iste(yebil)mekti. Samimiyet ve içtenlik bu ucube duvarı ortadan kaldırabilir miydi? Emin olun kaldırırdı. Yeter ki, samimiyetinizi, nezaketinizi ve esasen ısrarınızı sürdürün. Şimdi teklif edeceğimiz ikinci çılgın proje ise, turizm alanı özelliği yakınlarda Araklı'nın elinden alınan Pazarcık mevkisi ile ilgili. Son zamanlarda DSİ'nin marifetiyle, Trabzon civarında Uzungöl'den esinlenilerek göller yapma projesi gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Güzel bir yaklaşım. Tebrik ederim. Hem suyu tutuyorsunuz hem de bu göllerle mevkiye bir zenginlik katıyorsunuz. Bununla birlikte, eğer gerçekten Uzungöl'e benzer bir adım isteniyorsa, Araklı Pazarcık mevkii Uzungöl'e benzerlik anlamında göllerin şahı olur. Çünkü Pazarcık Araklı'daki bir dünya cenneti. Bunun için, Pazarcık'taki vadi tabanının yamaçtan yamaca boşaltılması, şimdiki HES rezervuarının hemen yukarı kesiminde barajın su tutmasını sağlayacak dolgu sisteminin yapılması ve bu dolgu sistemi üzerine yapılacak yoldan, Gürgenlik mevkiinde yapılacak tesisler tarafında geçilmesi çok anlamlı olacaktır. Pazarcık'taki tesisleri, şimdiki Erikli Gürgenlik mevkii tarafındaki yamaca alıp, geleneksel mimari şeklinde kurmak mümkün olabilir. Muhtemel gölün etrafında, Bolu Gölcük Gölü'nde olduğu gibi, bir toprak yürüyüş yolu haricinde hiç bir şekilde bir yol bırakılmamalı, gölün etrafı araçlar için çıkmaz bir yol haline getirilmelidir. Pazarcık mevkiinden geçen Araklı-Bayburt yolu ise, Tilkibeli'nde yapılacağı ifade edilen tünellerle gerçekleştirilmeli ve Pazarcık bir araç güzergahı olmaktan çıkarılmalıdır. Muhtemel göl, bu şekilde bir huzur turizmine mekanlık yapar. Günlük gelecek turistlerin araçları, mevcut HES barajının alt kısmındaki alanda bekletilebilir. Yapılacak yatırımlarla birlikte, buradaki doğa tescillenmelidir. Her önüne gelene bina yapma müsaadesi verilmemelidir. Uzungöl'ün betonlaştırılması gibi bir duruma burada asla müsaade edilmemelidir. Pazarcık, esasen yatırımsızlık nedeniyle turizm alanı olarak elden çıkmış olsa da, hiç değilse böyle bir göl yapımıyla yeniden bir turizm sahasına dönüştürülebilmelidir. Yapılacak bu göl ayrıca, bu mıntıkadan hem HES'lere düzenli su sağlayacak, hem Karadere havzasına yaz kış aynı oranda suyun akmasını mümkün kılacak, hem sel hem heyelan olaylarını engelleyecek, hem Karadere vadisindeki biyolojik sürekliliği koruma altına alacak hem de sürekli akarı olan gölde doğal balıkçılık yapılabilecektir. Peki Araklı insanı böyle vizyoner adımları hak ediyor mu? Ziyadesiyle. Tüm Trabzon insanı gibi. (Devam edecek).

Mehmet Akif BAL

Gazi Üniversitesi Öğr. Gör.

Editör: TE Bilisim