“Kürt Sorunu” başlığı ile açıklama yapan Çakıroğlu, şu ifadeleri kullandı: 

Son günlerde maalesef ülke seçim ateşinin korlanmasıyla birlikte bölücü söylemler hortladı. Öyle ki bizde seçim kazanmak her şey oldu. Siyaset milli kimliği bir kenara atıp, ülkenin birliğini bölünmez bütünlüğünü masaya yatırmaya amade gibi duruyor. PKK ve onun siyasi ayağı HDP, getirilen sistemde önemli ve kazanmak için oylarına ihtiyaç var. Peki, Kürt sorunu diyerek muhalefetin sarıldığı ipin ucunda ne var. 1914 yılında Sovyet Rusya’nın lideri Lenin tarafından bir makale yayınlandı. Makalenin adı: “Halkların Kendi Kaderini Tayin Hakkı” idi. Yani; "Self Determinasyon Hakkı”  Bu hak; emperyalistler tarafından sadece kendi çıkarları için bölüp parçalamak istedikleri bölgelerde hatırlandı. Bugün ülkemizdeki bölücü siyaset de buna sarılmakta. Yanıbaşımızda yaşanan veya yaşadıkları acı tecrübelere, ölümlere rağmen nihai gündemleri ve ısıttıkları kürt sorunu muhabbetinin kaynama noktası bu olacak. Rusya’dan sonra sazı 1918 yılında Amerika eline aldı. Hani nerede değerli madenler, nerede petrol ve nerede doğalgaz varsa, dünyanın her yerine ölüm, zulüm ve kanla demokrasi götüren, hani dünyanın en büyük soykırımlarından bir olan Kızılderili soykırımına imza atan  Amerika!. Bölmek istedikleri ülkelere ölüm çatışma ile demokrasi getirmeyi vaat eden, bizimde ateşle oynar gibi planlarına dahil olduğumuz Amerika. "Türklere ölmeyecekleri kadar bir toprak bırakalım ve gerisini kafamıza ve çıkarlarımıza göre dağıtalım" dediler. Bu güçler ülkemizde kendilerine bölücü bir güruhu ve Pkk gibi bir terör örgütünü taşeron yaptılar. Irak, Suriye, İran, Afganistan.. Farklı ülkelerde aynı senaryo, farklı taşeronlar ve aynı sonuç. Maalesef bilerek veya bilmeyerek bugün ülkemize muhalefet dün de iktidar bu planların parçası oldu, olmaya amade gibi davranıyorlar. Seçim her şey çünkü. 2003 yılında AKP Hükümeti’nin oylarıyla TBMM’de “İkiz Yasalar” kabul edildi. İşte bu “İkiz Yasalar” denilen yasa ile Türkiye; 1984 yılından bu yana Güneydoğusunda bir ölüm kalım mücadelesi vermekte olduğu halde, artık kendi içindeki farklı halkların, her türden etnik toplulukların, mezheplerin, farklı toplumsal kökenlerin, tarikatların, cemaatlerin ve yerel grupların kendi statülerini özgürce tayin etme haklarını kabul etmiş oluyordu. Türkiye’ye, kanunlar önünde ve kanunların uygulanması yönünden tamamen eşit şartlar içerisinde bulunan ve hatta açılım politikasıyla uzun süre pozitif ayrımcılığın nimetlerine de kavuşmuş olan PKK şapkası altındaki bölücü Kürtler hala haksız isyanlarını sürdürmekte ve neredeyse her gün şehit vermekteyiz. Eğer Kürtler yüzlerce, hatta binlerce yıldır beraber yaşadıkları, etle tırnak misali akraba oldukları dost halklara sırtlarını dönüp ihanet ederek emperyalist batının kanlı değirmenine su taşımaya devam ederlerse o değirmende ilk öğütülecek olan yine onların hayalleri, bedenleri, evlatları ve gelecekleri olacaktır. Bu ŞEHİTLER ve ŞANLI TÜRK ORDUSU her türlü siyasi darboğaza rağmen bu ülkenin bir ve bütün olmasının garantisi olacaktır. Ne diyelim? Kaderini doğru tayin etmeyen, eğri sonuçlarına katlanır! Ve kürt sorunu diyerek bölücülerin sopasını, bayrağını taşıyarak seçim kazanacağını zannedenler.. Kazansa da kaybedecekler. Bu Millet bir daha çözüm, kürt sorunu, kürtçe adı altında sahnelenecek ihanet senaryosunun filme dönüşmesini, bu filmin tekrar çekilmesini kabullenmeyecektir.. Yani.. Demem o ki, bu film çekilmez, çekildi tutmadı…”

Editör: TE Bilisim