Eski Başbakanlardan, hemşerimiz Mesut Yılmaz’ı 1983 yılından beri ailece tanırım. Gazeteci-Bürokrat ve siyasetçi olarak ilişkilerimiz hep devam etmiştir. Onunla geçen yıllarım, taze duyulan bir heyecanla daima muhafaza ediyorum.
Yılmaz, bu ülkede 3 kez Başbakanlık yapmış, 12 yıl önemli bakanlıklarda bulunmuş,1991-2002 yılları arasında Anavatan Partisi Genel başkanlığı görevini yürütmüştür. Onurlu, dürüst, adı hiçbir şaibeye karışmamış; önemli devlet ve siyaset adamıdır.
Mesut bey ile ilgili çok yazı yazdım. Toplasak, 3-4 cilt kitap olur. O, yazıları hep zevkle, heyecanla yazdım.
İlk kez parmaklarım tuşlara vurmuyor, içimden gelmiyor. Yazı yazmaktan nefret ediyorum. Nereden başlasam, nasıl yazsam bilemiyorum. Gazetecilik böyle bir şey…Ve ben bundan nefret ediyorum..
***
Bazı deyimler vardır, dilimizden düşürmeyiz, acaba gerçek anlamını bilerek mi kullanırız?
Mesela “Evlat acısı ya da evlat acısı gibi...” deriz.
Başımıza gelen olumsuz olayı, bu deyimlerle anlatırız...
“Evlat acısı gibi çöktü içimize” deriz.
“Evlat acısı gibi sarsıldık” deriz.
Ama hiç kimse, o acıyı yaşamadan-Allah da yaşatmasın-bu deyimin anlamını anlayamaz.
Ancak yaşayanlar anlar yaşar.
Elinde doğan çocuğunu, kendi elinle toprağa indirmek, üzerini toprakla örtmek. Allah düşmana bile bu acıyı yaşatmasın. Ama her şey insanlar içindir derler.
Ama evlat acısı yaşanıyor, kurşun gibi delip geçmiyor, yüreğinizde yerleşik.
***
Yahya Kemal, “Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde” der...
O “asude bahar” ülkesinde yaşayanlar “asude-dil”dirler, gönlü rahat, başı dinç...
Korkut artık o ülkenin insanıdır.
Behçet Necatigil der ki:
“Bıkmışım ölümlerden
Ölmeyin benden önce.”
Evet ama siz bıkacağınız kadar bıkın, ölüm sıra dinlemiyor, sıraya hiç bakmıyor,
***
Cemal Süreya “Üstü kalsın” şiirinde “Her ölüm erken ölümdür” der, hele ölen evladınızsa, sırayı bozup, babasının önüne geçmişse
“Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür.
Biliyorum tanrım
Ama, ayrıca aldığın şu hayat
Fena değildir.
Üstü kalsın.”
“Acıyı veren, sabrı da verir.” Diyorlar.
Madem öyle, bekliyoruz.
***
Türk siyasetinin önemli ismi, eski başbakan Mesut Yılmaz ile değerli eşi Berna Yılmaz 38 yaşındaki oğulları Yavuz’u kaybetmenin tarifi imkânsız acısını yaşıyorlar. Ve Türkiye, o acıyı hissetti .
'Evlat acısı'nın ne demek olduğunu, kendi elleri ile oğlunu toprağa veren Berna-Mesut çiftinin gözlerinde herkes gördü.
'Evlat acısı'nı anlayabilmek, evladını kaybedenler bilir, yaşar.
Gerisi hikâye… 
"Ana baba ölümü adettendir, Allah evlat acısı vermesin" sözü acının derinliğini anlatan çarpıcı bir ifadedir.
Uzun lafın kısası 'evlat acısı'na dayanmak ve sabredebilmek çok zordur...
Bu yüzden yaradan sabrını veriyor?
O gücü nasıl gösterebilir?
Allah kimseye böyle bir acı yaşatmasın. 
Çocuklarımızın ömürleri uzun ve sağlıklı olsun.

***
Ayrılık kolay mı zannediyorsun Yavuz. Anne, babanı, kardeşini ve sevenlerini arkadan bırakarak 38 yaşında nereye gittin?
Daha yaşanacak, önünde uzun yıllar vardı. Neden acele ettin Yavuz?
ABD’de bulunan anne ve babanın dönüşünü bekleseydin..
Şimdi ne yapsınlar, nereye gitsinler, senin hasretine nasıl dayansınlar?
Ateş değiller  ki, yanıp kül olsunlar, yağmur değiller ki, ıslanıp güneşte kurusunlar. Kuş değiller ki, uzak diyara uçup yanına gelsinler.
Neden anneyi, babayı çaresiz bıraktın, ateşin içine attın be Yavuz.
Gençliğini biliyorum. Çok özel üstün niteliklere sahip biriydin.
“Bakan oğluyum” diye yanlış işlere karışmadın,
“Başbakan oğluyum” diye kendini ayrıcalıklı görmedin, ihaleleri takıp etmedin. Örnek bir evlat oldun..
 Ayrılık o kadar zor ki be  Yavuz, kurumuş yaprak gibi daldan dala savurur insanı.
Yaşayan ölüye çeviriri insanı, aileyi.
Baban seni( kendi öz evladını canını) kendi eliyle toprağa verirken, üstüne toprak örterken ki halını gördün be Yavuz. Çaresizliğini, tükenmişliğini, isyan edişini yukarıdan hissettin mi?
Seni elleri ile özenle, sevgiyle büyüttüğü, bırak ölüm ayrılığını, saçının bir teline bile  kıyamayan, bakışlarına doyamayan; Berna annenin, seni uğrularken ki son bakışını, çaresizliğini gördün mü?
“Yarabbi, bu bir rüya olsun, gerçek olmasın, gerçekse Yavuz’umun yerine beni alsaydın…Ben onu yolcu edeceğime o beni yolcu etseydi”  diye yalvarışlarını duydun mu?.
Yapılır mı, böyle anne ve babaya?
Kardeşin Hasan, kime abi diyecek, naz yapacak, arkamda kale gibi abim var diyecek?
Niye bunu yaptın, niye sevenlerini ateşe attın, canlı canlı mezara gömdün?
Annen,baban kardeşin ve sevenlerin bu acıya nasıl dayansınlar.?

Keşke bu rüya değil de gerçek olsaydı.
Mekânın cennet olsun sevgili Yavuz.
Cenaze törenine bütün Türkiye geldi.