Adam, oğlunun odasının önünden geçerken hayretle bakakaldı. Yatağı güzelce toplanmıştı ve odası hiç olmadığı kadar derli toplu görünüyordu. Sonra adam yastığın üzerine bırakılmış mektup zarfını fark etti. Üzerinde “Babama” yazıyordu. Aklından geçen bin bir kötü düşünceyle mektup zarfını açtı ve titreyen elleriyle mektubu okudu:
 
Sevgili babacığım;
Sana bu satırları derin bir pişmanlık ve üzüntü içinde yazıyorum. Kız arkadaşımla kaçmak zorundaydım, çünkü seni ve annemi yaşanacak rezaletten uzak tutmak istedim. Gerçek tutku ve aşkı ben Joanla buldum ve o öyle tatlı ki anlatamam...
Şunu biliyordum; siz onun vücudunun her yerine taktığı küpeleri, derisine işlettiği dövmeleri, kendine has o çılgın giyim tarzını asla, ama asla onaylamayacaktınız ve tabi benden çok büyük olması da bir sorundu. Fakat benim için bunlar değildi gerçek tutku ve gerçek aşk...
Baba! Joan hamile! Joan’ın dediğine göre çok mutlu olacağız. Ormanda kendine ait bir karavana ve tüm kış yetecek kadar da yakacağı var. Bir sürü çocuğa sahip olma düşüncesi rüyalarımızı süslüyor. Joan, benim gözlerimi esrar gerçeğine açtı ve artık biliyorum ki esrar kimseye zarar vermez. Esrar yetiştirecek ve insanlara pazarlayacağız ve yine bu sayede ihtiyacımız olan kokain ve ekstaziye ulaşacağız.  Artık tam anlamıyla bilime yalvarıyoruz, dualar ediyoruz ki, şu AIDSin çaresi bulunsun ve Joan sağlığına kavuşsun!.. O, kesinlikle iyileşmeyi hak ediyor.
Endişelenmeyi bırak baba, ben 15 yaşındayım ve kendi başımın çaresine bakabilirim. Eminim birgün geri döneceğiz ve sen kendi torunlarını tanıyacak, seveceksin!..
 
Oğlun Cihad.
 
NOT: Baba yazdığım mektubun tek kelimesi bile doğru değil. Ben Mehmet'lerdeyim. Sadece sana; masamın üzerinde seni bekleyen karneden daha kötü şeylerin olduğunu hatırlatmak istedim!..

Sahi bizim için hayatta tek şey mi önemlidir? Örneğin çocuğumuzun karnesinin iyi olması mı? Ya da sınavda başarılı olması mı? Yoksa şimdilerde bizi meşgul eden tek şey, seçim mi?
Hayatımızı yönlendiren sorunları, dünyanın en önemli sorunu gibi görüp, kendimizin mutsuz olmasına neden olan kendimizden başkası değildir. Yukarıdaki hikâyede babasının “kötü karneden daha kötü bir şey olamayacağını” düşündüğünü bilen oğlu, babasına dünyada daha kötü şeylerin olduğunu hatırlatarak çok güzel bir şey yaptı!

Sahi, dünyada bizi rahatsız eden olumsuz şeylerden daha kötüsü olduğunu bilmek, bizim kendi durumumuzun ne kadar “çekilebilir” olduğunu hatırlatabilir. Bizim kültürümüzde, olumsuz şeylerde bizden daha kötü durumdakilere, olumlu şeylerde ise daha iyi durumdakilere bakmanın gerektiği tavsiyesi yapılır. Evet, dünyada sınavdan, karneden daha önemli şeyler vardır. Lütfen hayatı tek bir noktadan ibaret görüp, hem kendimizi hem de aile fertlerimizi mutsuz etmeyelim…
Dünyada karneden daha güzel şey ne biliyor musunuz? SEVGİ…