Bütün dünya daha önce görmediği bir virüsle mücadele ediyor. Hayat durmuş. İnsanlar can derdine düşmüş. Ülkeler iflas bayrağı çekmiş. Batan ekonomilerini bile düşünemez hale gelmiş. Sıkıyönetim, sokağa çıkma yasağı getirilmiş. Özgürlükler rafa kaldırılmış. Yarın ne olacağı belli değil.
 
Spor iflas etmiş. Futbol ise yok olmuş. FIFA ve UEFA çaresiz. Liglerin devam edemeyeceğini söylüyor. Ama bu kararları ülke federasyonlarına bırakıyor. Tıpkı 2010-2011 şike olayında olduğu gibi!!! Tabi bizim coronalar durur mu? Hemen durumdan vazife çıkarıyor. Başlıyorlar virüslü fikirleri üretmeye… Yok efendim Çarşamba-Pazar ile ligler tamamlanabilirmiş… Yok efendim Haziran sonuna kadar ligler tamamlanabilirmiş… Tabi 31 Mayıs’ta sözleşmeleri biten futbolcuları hangi kanuna göre oynatabilecekseler!!!
 
Tek gündeme alamadıkları Trabzonspor’un Şampiyonluğu!!! Lig bitti. Bu haliyle tescil edilmeli. Bu kararı almaya zorlananlar Trabzonspor ikinci sırada olsa bu kadar beklemeden alır ve çoktan ligi tescil ederlerdi.

Bu arada coronavirüs salgını sebebiyle devlet tarafından evde kalmalarına karar verilenlerden Şenes Erzik sahne alıyor. Anlaşılan evde canı çok sıkılmış olacak ki akil adam gibi akıl vermeye kalkıyor. “Yok, efendim lig bu haliyle tescil edilemezmiş” yahu arkadaş sana kim sordu? Sana mı kaldı bu açıklamayı yapmak… Bir bilen gibi ortaya neden çıkıyorsun. Bilim Kurulu üyesi misin? Açıklama yapıyorsun…
 
Trabzonspor’un hakkının gasp edildiği süreci kendine göre başarıyla yönettin, yetmedi mi? Başkanlığını yapan Michel Platini rüşvet yüzünden mahkemelere düşüp görevinden alınmadı mı? Sen de ona en yakın Asbaşkanı değil miydin? İnsanın geçmişinde böyle olaylar varsa konuşmaması elzemdir. Şairin dediği gibi “bilirsen bir şey söyle çevrendekiler ders alsınlar, bilmiyorsan sus da seni adam sansınlar!”
 
Öyle bir Trabzonspor düşmanlığı ile karşı karşıyayız ki, coronavirüs bile şaşırıyor. Coronavirüsün bütün dünyada hayatı etkilediği kesin. Alışkanlıklar değişiyor, insani olgu değer kazanıyor, hak ve adaletin önemi ortaya çıkıyor, acılar daha çok paylaşıyor, hırs bir anlam ifade etmiyor, hoşgörü öne çıkıyor.
Gel gör ki bu kadar değişime rağmen Trabzonspor düşmanlarında değişen bir şey yok… Dünya yok olsa onların tek derdi Trabzonspor düşmanlığı… Her zaman onu bir şekilde açığa çıkarıyor. Bulunduğu makamları bile buna alet edebiliyorlar…
 
Görünen o ki insanlık bu coronavirüsü yenecek ama Trabzonspor düşmanları hiç bitmeyecek… Futbol Federasyonu Başkanı ve yönetimine de tavsiyem. Gelin bu ligi bitirin. Bu ülkeye yeni acılar verebilecek ortamdan futbolu uzak tutun. Ardından da istifa edin. Alınmayı beklemeden!!! O zaman bu ülkenin onurlu insanları olarak anılırsınız!!!
 
ŞU RIZAYA BAKIN!
 
Trabzonspor'un ekmeğini yiyen Sivaspor Teknik Direktörü Rıza Çalımbay, ligde Play-Off oynatılmasını ve de bu Play-Off'un Antalya'da yapılmasını istemiş. İstanbul'a şirinlik yapmaktan bir türlü vazgeçmeyen Rıza Çalımbay, bu konular senin boyunu fazlasıyla aşar. Otur oturduğun yerinde! Takımını çalıştır.

Seni konuşturanlar kim? Arkandakiler kim? Çünkü senin kafan bu işlere basmaz. Kurulmuş saat gibisin! İkide bir ortaya atlıyorsun. Bozuk saat bile günde iki kez doğru gösterir. Senin gösterdiğin yolların hiç birinin yerine getirilmeyeceğini sen de biliyorsun ki olmayacak. Ama algı operasyonlarına destek veriyorsun.
 
SALİM ÖNDER VE RAHMETLİ ULUSOY
 
Trabzon'un Zeki Müren'i yaş gününü kutladı... Cahit Sıtkı Tarancı'nın şiirinde bahsettiği gibi “Yaş 35 yolun yarısı. Ağır ağır çıkacaksın merdivenlerden” diyor. Trabzon'un altın sesli sanatçısı yaş gününde yine bu kentin yetiştirdiği güzel yürekli işadamlarından merhum Ali Osman Ulusoy'u unutmadı… Yurt içi ve yurt dışı seyahatlerinde onun sesini dinlemek için yanından eksik etmediği Salim abimiz de onu hiç unutmadı. Her fırsatta onunla ilgili anılarını sevdikleriyle paylaştı. Yine yaş günü kutladığı bir günde hep onu dostlarına anlattı..
 
Ali Osman bey bir gün beni çağırdı. Arabayı al şoförle saz heyetini de al Uzungöl’e gidin hazırlık yapın ben daha sonra geleceğim. Ben de gittim. Hazırlandık, giyindik akşam saat 19.00’da sahneye çıktım. Ali Osman abim dedi ki misafirlerim var. O zamanki Kültür ve Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş ve yanında gazeteciler Yazgülü Aldoğan ve Duygu Asena. Çoruh nehrinde rafting yapmışlar ama 500 metre gidip azgın sularda botları alabora olmuş devrilmişler epey su yutmuşlar. O gece gala programına süklüm püklüm süt dökülmüş kedi gibi gelmişler. Masada öylece oturup yemek yiyip beni dinleyecekler.

Rahmetli Ali Osman abi çok tabiatlı idi. Kulağıma eğilip bana “Bunlara öyle bir ders ver ki hiç unutmasınlar” dedi. Sazlar çalıyor program devam ederken ortasında kestim ve dedim ki, “Bizim bu dereler var ya dereler ne canlar yakmıştır. Ne aşklar görmüştür. Ne hatıralara anı olmuştur. Karadeniz’in dereleri bile çok can yakar” deyip hemen türkü okumaya girdim.
“Dereler çağlar oldu.
Gözlerim ağlar oldu.
Bir değil iki yare gönül verdim.
Meskenim dağlar oldu.
 Yaktın yandırdın beni zalim aldattın beni.
Yanarım yandığıma anlarım yana yana.
Dağlar taşlar dayanmaz benim dayandığıma.
Oy Uzungöl dereleri yaktın yandırdın beni.
Zalim aldattın beni.”
Bu türküyü okudum, bakanın oturduğu masaya gittim. Bakan beye bir kısmını okuttum. Bu sırada o yılların popüler gazetecisi rahmetli Duygu Asena aldı mikrofonu türkünün geriye kalan kısmını tamamladı. Ayağa kalkıp kadehlerini şerefe deyip rahmetli Ali Osman beye tokuşturdular. O gün Bakan beyin bir eli yağda bir eli balda, bakan beyin ve gazeteciler Yazgülü Aldoğan ile rahmetli Duygu Asena'nın keyifleri yerine geldi. Beni tebrik ettiler son finali Karadeniz horon havaları ve Karadeniz’in meşhur türküleriyle bitirdik. Ankara’ya davet aldım sayın bakandan. Ama benim işim düşmez çok şükür. O gece Ali Osman abimiz bol bahşişle bizlere ihsanda bulundu. Bu olay günlerce konuşuldu. Tarihteki güzel anılara kaldı. Bir zamanlar maziye bak ki neler neler bıraktık.
 
 CAN TOMRUK BAKAN OLURSA
 
Faroz Mahallesi’nin renkli simalarından fötür şapkasını başından hiç eksik etmeyen Can Tomruk ile Baybur'ta Yalıspor Başkanı İsmail Erkaya'nın yaşadığı bir anısını anlattı. Yalıspor Başkanı Erkaya, “2017 senesinde Faroz Yalıspor olarak BAL Liginde Mücadele ederken Bayburt İl Özel İdare Spor ile Bayburt‘ta maçımız vardı. Maça yanımda Can Tomruk'la gitmiştim. Maçın başlamasına 1 saat vardı. Genel Kaptanımız Hüseyin Aslan (Lingo Hüseyin) Bayburt Kulüp Başkanı ile yanıma geldi. Hüseyin abi Bayburt başkanıyla beni tanıştırdı. Faroz Yalıspor Kulüp Başkanımız İsmail Erkaya dedi. Bu sırada Can Tomruk da yanımda idi.
 
Can Tomruk takım elbiseli traşlıydı. Ceketinin üst cebinde mendili de vardı. Her neyse. Bayburt İl Özel İdarespor Başkanı benimle çok yakından ilgileniyordu, koluma girdi, bir lokale doğru gittik. Bu sırada Can Tomruk 1-2 metre arkadan geliyordu. Lokale girdik, çitli yiyoruz, çay içiyoruz, muhabbet ediyoruz. Bayburt Spor Başkanı sadece benimle konuşuyor, Can abiyi hiç dikkate almıyordu. İşte tam da bu sırada Obuz Erol’un oğlu Samet ve tavşan Ahmet’in oğlu Ceyhun lokalden içeriye girdiler. Önlerini ilikleyerek Can Tomruk’a yaklaştılar.
 
‘Sayın Bakanım bir emriniz var mı efendim?’ dediler. Bu sırada Can Tomruk onlara ‘yok evladım, oturun sizde bir şeyler yiyip için’ dedi. Bunun üzerine Bayburt Spor Kulüp Başkanı beni bırakıp bir anda Can Tomruk’a doğru döndü, ‘Sayın Bakanım hoş geldiniz’ dedi.
 
Can Tomruk ta ona ‘Sağ ol evladım’ dedi. Daha sonra Can abi Bayburt Başkanı’na ‘Ülkü abi buralarda mı oğlum?’ diye sordu. Bayburt Başkanı da ona, ‘Sayın Bakanım abi’ derken diye sordu. Can abi “Ülkü Gökalp Güney.” Anavatan Partisi döneminde “Ülkü abiyle beraber bakanlık yapmıştık. Ülkü abi İçişleri Bakanı idi” dedi. Bunun üzerinde Bayburt Başkanı ''Ülkü abi İstanbul’da yaşıyor Sayın Bakanım” demesi ile birlikte, Bayburt Başkanı beni bıraktı bir saattir yüzüne bile bakmadığı Can Tomruk’un Bakan olduğunu duyduğundan beri başladı onla muhabbet etmeye. Maç başladı. Maç başlar başlamaz orada çalgıcılar yanımıza geldiler ve maç bitene kadar çalgıcılar çalgı çalıp türküler söylediler. Can abi hiç istifini bozmayarak hem maçı izledi hem de çalgıcıları dinledi. Elini cebine bile atmadı.