Birkaç gün önce sosyal medyada gezinirken Hekimoğlu Futbol Kulübü Başkanı sn. Celil Hekimoğlu’nun serzenişlerine şahit oldum. “İki sezondur 1.nci Lige çıkmaya çalışıyoruz ama her yıl bir hakem faciası yaşıyoruz, sebep olanlar Allah'ından bulsun” diyordu sn. başkan. Maçta neler yaşandı, ne oldu derken çok sevdiğim bir arkadaşım göz gezdireyim diye maçın kaydını gönderdi, “Allah aşkına bir bak böyle gavurluk olur mu?” dedi. Maçı izledim ve sayın başkanın söylediklerinde sonuna kadar haklı olduğunu gördüm. Hatta biraz da eksik söylemiş başkan dedim kendi kendime ama şaşırmadım desem de yalan olur.

Öyle ya bu kirli futbol düzenin, Trabzonspor'u kendisine tehdit görüp her kafa kaldırdığında ezdiğine, ezmeye çalıştığına şahit olmuştum ama iki alt ligde kısıtlı bir bütçe ile mücadele eden bir semt takımını kendine tehdit görmesi beni şaşırtmadı desem yalan olur.

Bilgisayarın faresinin tekerleğini bir aşağı, bir yukarı yuvarlayarak gezindiğim sosyal medyada birden gözüme “Tarih 23 Mayıs 1976... Türk futbolunda bir devrimin günü” başlıklı Trabzonspor sosyal medya hesabından yayınlanan bir ileti çarptı. Evet dedim kendi kendime işte o gün arı kovanına çomak sokan ağabeylerimize olan kinlerini bugün o adamların küçük kardeşlerinden soruyorlar. Bir anda taşlar yerine oturdu, şaşkınlığımın yerini düşünceli bir hal aldı.

Ee haksız da sayılmazlar dedim kendi kendime. O gün kimsenin tanımadığı, adını sanını bilmediği, onların tabirleriyle varoş, köylü bir grup genç tarihi cumhuriyetten eski takımların tümünü tabiri caizse tokatlaya tokatlaya statükoyu devirip şampiyonluğu Anadolu’ya getirdiklerinde de aylardan Mayıs’tı. Biraz serbest kalınca, biraz üzerlerindeki baskı hafifleyince bu gençlerin neler yapabileceğini hayal etmek, başarılarına sınır çizmek imkansız gibiydi. Daha Süper Lig’e çıkmalarının üzerinden yıl geçmeden şampiyonlukla da yetinmemiş kupaları aralarında bölüşmeyi gelenek haline getirmiş İstanbul hegemonyasını kenara itmiş, 9 günde 3 kupa alarak Türk futbolunda bir ihtilale imza atmışlardı.

Sonrasında yıllarca kupalara ve şampiyonluklara ambargo koymuşlar, 100 maça yakın kalelerini gole kapatmışlar, onlarca maç Avni Aker’de yenilmezlik serisi derken ezberler altüst olmuş, düzen bozulmuş, dişliler dönmez olmuş. Bu kirli düzenin çarklarının taşıdığı lağım suyundan beslenmeyi gelenek haline getirmiş hakeminden gazetecisine, iş adamından siyasetçisine büyük bir kitleyi ekmeğinden etmişlerdi.

Dolayısıyla küçükken kafasını ezmedikleri Trabzonspor’un onlara bedeli ağır olmuştu. Tekrar böyle bir zayıflık göstermek, kurulu düzeni zaafa düşürecek sistemin dışından, biat etmemiş birilerini oyuna dahil etmek istemiyorlar. O coğrafyadan çıkacak takımların hem sistem için bir tehdit, hem de bu kirli sistemin can düşmanı Trabzonspor için bir dayanak olacağını iyi biliyorlar.

Velhasıl özetleyecek olursak Hekimoğlu Trabzon Futbol Kulübü’nün maruz kaldığı zulmün nedeni Kulübün kendisi, hedefledikleri yer ya da kulübün başkanı değildir. Hekimoğlu FK, bu kirli düzenin parçası olmayı reddeden, bu uğurda mücadele eden Trabzonspor ile bu kirli sistemin hamisi TFF arasında ki kavganın mağdurudur.

Bana göre Hekimoğlu Trabzon başkanı bunun farkındadır ve canı yandığı için feryat etmiştir, kimseden medet ummak ya da aman dilemek değildir muradı bundan da eminim. Kulübünün mağdur olmasına neden olan kirli Türk futboluna karşı Trabzonspor'un mücadelesinden zerre rahatsız olmak bir yana bu mücadeleyi şeref kabul ettiğinden de gram şüphem yoktur.

Konuyu bağlayayım o zaman sevgili okuyucularım Trabzonspor’un da kusuru dik olmak olsun, dik durmak olsun. Hırsız diyemezler çok çok huysuz derler.