Geçen hafta bir grup Öğretmen arkadaşlarla güzel bir sohbet ettim. Sohbetin bir yerinde arkadaşlardan biri Nizamettin Hocam bir yazınızı doğal beslenmeye ayırır mısınız?! Dedi. Ben de bugün ki yazımı bu konuya ayırdım.
             
Bir insanın kaliteli yaşamı için doğal beslenmelidir. Doğal beslenme için bir takım kurallar geçerlidir. Öncelikle bol bol yeşillik tüketilmelidir. Mevsimine göre kara lahana , marul ve ıspanak gibi mevsiminde her türlü yeşillik tüketimi insan sağlığı için olmazsa olmazlardandır. Burada mevsimine göre diyorum yani kış mevsiminde domates tüketimi pek uygun değil. Çünkü büyük oranında yetişmesi için hormon ve insan sağlığına zararlı kimyasallar kullanılmaktadır da ondan. Eğer yenilecekse nefsin yatışması için az tüketilmelidir.
             
İnsan sağlığına zararlı kimyasallar diyorum bu sebzeler üretilip dışarıya satılacağı zaman adamlar kontrollerinde bu kimyasalları bulduğunda ülkemize geri göndermektedir.  Bu geri gelen sebze ve meyvelerin akıbeti bilinmemektedir. İç piyasaya mı dağıtılmakta yada imha mı edilmektedir. Bu konuda tüketici olarak bizler pek bir bilgiye sahip değiliz. Ondan olacak üreticilerimiz bu durumda insanımızın sağılığını düşünerek iç piyasaya dağıtmaktan uzak durmalıdır derim.
            
Yağlardan köy tereyağını sofranızdan ne olur eksik etmeyin.  Bir takım ne idüğü belirsiz adamın söylemleri sizlerin kafasını karıştırmasın. Köy tereyağı diyorum. Ne olur fabrika yağlarından uzak durun. Hele sana yağ diye tarif edilen yağlar insan azalarına giderilmesi imkansız zararlar vermektedir. En başta kalp gelerek diğer bütün organlarda damarların tıkanması gibi zararları bilimsel olarak ispat edilmiştir. Yetmiş  yıllarda insanımıza sana yağ yedirdiler insanımızın büyük çoğunluğu kalp hastası olmuştur. Bundan dolayı köy tereyağını sofranızdan eksik etmeyin.
           
Fırsatınızı bulduğunuzda kırmızı etten sofranızı faydalandırın. Aşırıya kaçmadan tüketilmesi insan sağlığına hesap edilmeyecek oranlarda faydası tespit edilmiştir. Eğer alamıyorsak bu durumda kuru fasulye sofranızdan eksik etmemeye çalışın. Çünkü kırmızı et ile kuru fasulyenin değerleri hemen hemen birbirine yakın hatta kuru fasulyenin değerleri kırmızı etten biraz daha fazla.
             
Bağırsaklarımız için lifli yemekler yemeği sakın eksik etmeyin. Bağırsakların çalışması yeşillikler ve baklagiller olarak isimlendirilen kuru fasulye gibi sebzelerle olmaktadır.
           
Yaratıcımız olan Allah insan bedeninin yüzde yetmişini suyla yaratmış. Bundan dolayı günde en az iki litre su içmeyi alışkanlık haline getirin. İçeceğiniz bu su hem bağırsakları çalıştıracak hem böbrekleri çalıştıracak hem de damarların tıkanmasına engel olacaktır. Su içemiyorum diye bir şey yok. Kendimizi zorlayacağız. Günde en az iki litre su içmeyi yada en az bir buçuk litre su içmeyi alışkanlıklarımız arasında olmasını sağlayacağız.
            
Fabrikasyon ürünlerden elimizden geliyorsa uzak durmaya çalışacağız. Bisküviler , peynirler gibi…Çünkü bu ürünlerde insan sağlığına zararlı trans yağlar kullanılmaktadır. Trans yağlarda damarlardan tutun hemen bütün azalara zarar vermektedir. Eğer mecbur kalırsak az tüketmeye çalışacağız.
             
Hepsinden önemlisi az ve mideyi tıka basa doldurmamaya çalışacağız. Biraz zor ama başkaca çare de yok gibi. Sağlıklı günler dilerim…