Basın yayın organlarının asıl vazifesi doğru haber ve doğru bilgi vermektir. Bunu yaparken kişisel hesapları unutmaları gerekir. Milletin öz değerlerine saygılı davranan ve asırlık birikimleri geleceğe taşıyan bir medyanın, başımızın üstünde yeri vardır. Bizim karşı olduğumuz şey, medyanın kendisi değil, yanlışlarıdır. Aklı başında medya su, hava ve ekmek kadar lüzumludur. Bu milletin değerlerine sadık kalarak işini yapanlara müteşekkiriz.

Medyanın yönlendiriciliği inkâr edilemez bir gerçektir. Günümüzde medyayı takip edenlerin büyük çoğunluğu gençlerdir. Yazılı ve görüntülü medyanın en büyük müşterileri onlardır. Bu toy zihinler kitle iletişim araçlarının zararlarını düşünemiyorlar; hatta onları çok zevkli ve eğlendirici platformlar olarak görüyorlar. Televizyonlara kuşkuyla bakmıyor gençlerimiz… Bakış açısı bu olunca doğal olarak önlem alma gereği de duymuyorlar.

Son yıllarda televizyonlarımız dizi çöplüğüne dönmüş durumdadır. Bir dizi bitmeden öbürü başlıyor. Dizilerin verdiği mesajlar hiç de tutarlı ve faydalı değil. Üçkâğıtçılık, kolay ve kısa yoldan köşe dönme, duygu istismarı, ahlaki zaaflar dizilerin belkemiğini oluşturuyor. Sevişme ve yatak sahneleri, gayrimeşru ilişkiler sıradan hadiseler olarak yansıtılıyor. Bunları seyreden gençler böyle bir hayata yöneliyor. Televizyonlardan akıl alıp iş yürütenlerin sonu da tabiî olarak hüsran oluyor. Evlilikler, yerini gündelik ilişkilere ve kaçamaklara bırakıyor.

Düzeysizlik düzey olunca sapla saman birbirine karışıyor. Bizler, Türkiye’nin geleceğini düşünen ve bunun için fikir geliştiren, sorgulayan, yargılayan, geleceğe umut taşıyan bir gençlik istiyoruz. Şiddet ve nefret televizyonlardan evlere, evlerden sokaklara pompalanıyor. İnsanlıkla ve medeniyetle örtüşmeyen sıradanlıklar modernleşe adı altında yutturulmak, bir yaşam tarzı hâline getirilmek isteniyor. Üstelik bunlar topluma dayatılıyor. Kabul etmeyenler de ‘gericilik’ yaftası yiyor. Senin gibi düşünür, senin gibi yaşarsam modern oluyorum, inançlarım, kültür ve medeniyetim doğrultusunda yaşarsam bağnaz oluyorum. Sevsinler sizin çürük manifestonuzu… Uyandı insanlık, artık dayatmalar prim yapmıyor.

Son yıllarda görüntülü medyada büyük bir yarışma furyası almış başını gidiyor. Önüne gelen uçuk kaçık bir yarışma programı düzenleyerek, özellikle gençlerden oluşan kitleleri peşlerinden sürüklüyorlar. Bir yarışma bitmeden öbürü başlıyor. Şarkı, türkü söyleme yarışmalarından tutun da güzellik ve mankenlik yarışmalarına kadar onlarca yarışma, televizyonlarda arz-ı endam ediyor. Gençlik bu anlamsız yarışmaların peşinden sürükleniyor. Yarınlarımızın teminatı olan gençlik, lüks yaşamak ve çok kazanıp çok harcamak için hayal avcılığına soyun(durul)muş. “Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete” misali sürüp gidiyor bu ekran kirliliği. Denetim mekanizmaları da bu çirkeflikleri görmezlikten geliyor çoğu zaman… Gençlik yavaş yavaş avuçlarımızdan kayıp gidiyor ama gaflet uykusundaki bizler bunun farkında bile değiliz. Yarın çok geç olmadan gençliği bu bataklıklardan kurtarmalıyız.

Yarışmalara katılmak için evden kaçan kızlar ve henüz reşit bile olmayan erkekler, büyük şehirlerdeki stüdyolara ve otellere akın ederek yarışmaların elemelerine katılıyorlar; gecenin yarısında kuyruklara girip yer kapmaya çalışıyorlar. Popstar olma hayalleri aklın önüne geçmiş, herkes hayal dükkânından alışveriş yapıyor. Gençlik kısa zamanda köşeyi dönmenin hesabı içerisinde. Fakat köşenin öte yanında nice gayya çukurlarının kendilerini beklediklerinden haberleri yok. Şöhret hevesi, genç bedenleri kirli ellerin tuzağına düşürüyor.

Okullarda ilim öğrenmesi gereken genç beyinler, stüdyoların ve podyumların kasvetli havasında körpe yaşamlarını ve parlak ömürlerini törpülüyorlar. Unutulmamalıdır ki bir gecede hayatı değişenlerin, yine bir gecede hayatlarının sönme ihtimali çok yüksektir. Bunun sayısız örneklerini yaşayıp görüyoruz. Bırakın artık Müslüman Türk gençliğini!...Düşün istikbalimizin aydınlık şafağı hükmündeki gençliğin yakasından. Çekin pis ellerinizi, yeter artık, kirletmeyin yarınlarımızı… Birazcık empati(duygudaşlık) yapın, aydınlık geleceğimizi karartmayın. Sizlerde hiç mi merhamet, insaf ve izan yoktur? Üç kuruş reklâm geliri için yapmadığınız kalmadı. Vicdanınızı cüzdanınıza mı hapsettiniz yoksa?