Edebiyat ve eğitim aynı işleve sahip iki kavramdır. 

Edebiyat sözlük anlamı terbiye(eğitim) olan “edep” kelimesinden türetilmiştir.Eğitimin bir anlamı da bireyi “edeplendirme” yani “terbiye” etmedir. Hem edebiyat, hem de terbiye anlamına gelen edep, “insanî ve aslî şeylere eğilimin sosyal ilişkilerde belirmesi” anlamına da gelir.

Edebiyat ile eğitimin kavramsal olarak birbiriyle aynîlik göstermesi, bu iki disiplinin ne derecede yakın ilişki içinde olduğunu anlatmaktadır.

Bu iki disiplinin amaçlarında da bir benzerlik göze çarpmaktadır. Eğitimin genel amaçlarından biri, öğrencilerde davranış değişikliği meydana getirmektir. Davranış değişikliğinin istenen yönde olması, bu değişikliğin insanî ve aslî şeylere eğilimin sosyal ilişkilerde belirmesi yönünde olması anlamına gelir. Çünkü Montaigne’nin dediği gibi, “Eğitimin insanı bozmaması yetmez, daha iyiden yana değiştirmesi gerekir.” Nitekim eğitimin insandaki çirkin ve olumsuz davranışların değiştirilerek, yerine faydalı alışkanlıkların kazandırılmasına yönelik bir süreç olduğu bilinmektedir. Milli eğitimin amaçlarında da “Öğrencinin iyiye doğru bir davranış değişikliğinin beklendiğini” söylemek mümkündür. 

Edebiyatın amaçları ile eğitimin amaçlarının örtüştüğünü söylemek yanlış olmaz. Edebiyatın amaçlarından bazıları şöyledir:

1- Öğrencinin kültürel seviyesini yükseltmek,
2-Öğrencilere millî kültürü tanıtmak ve yabancı akımlardan korumak,
3-Ahlâkî ve eğitsel değer taşıyan eserler okuyarak, davranışlarını düzenlemektir.

Eğitimin genel amaçlarından biri de, “Millî kültürü yetişmekte olan kuşaklara tanıtmak, benimsetmek ve geliştirmek”  olduğu düşünülürse, eğitimle edebiyatın ilişkisi daha somut olarak ortaya çıkar.
Edebiyat ile eğitimin birbiriyle ilişkisini daha açıkça görebilmek için, toplumumuzda iyi insan ilişkileri becerisi olan bireyler için “edepli ve terbiyeli” kavramlarının birlikte kullanıldığını hatırlamakta yarar vardır.

Ünlü eğitimci Basedow’a göre, eğitimde edebiyat eserlerinden yararlanmak, en sağlıklı yoldur. AncakBasedow, çocuklara ahlâk teorilerini kuru kuruya izah etmenin yararlı olamayacağını, kazandırmak istediğimiz davranışları, hikâyeler aracılığıyla vermenin daha kestirme ve yararlı olacağını vurgulamaktadır. Nitekim edebiyatçıların çoğunun, insanlara eğitim ve ahlâk vermek amacı ile eserler yazdıklarını biliyoruz.

Okulun “eğitim” işlevini başka hiçbir disiplin üstlenmeyip, Türkçe-Edebiyat derslerinin bu işlevi üstlenmesi, iyi insan yetiştirmemizde istediğimiz sonucu almamıza yetebilir. Çünkü edebiyat eserleri, kültürümüzde var olan “kıssadan hisse alma” geleneğini sürdürerek, bireylerin istenen nitelikte yetişebilmelerine katkı yapabilir.