Bazı şehirler vardır bugünkü durumu ile yıllar önceki vaziyeti karşılaştırılsa hemen herkes hayretler içinde kalır. Mesela Bağdat bu şehirlerden biridir. Moğol istilasına kadar İslam dünyasının en önemli bilim, sanat ve kültür merkezi Bağdat idi. Fakat yıkıcı tarihi gelişmeler neticesinde Bağdat, o devirdeki statüsünü kaybetmiştir.

Trabzon da bu şehirlerden biridir. Belki Trabzon, Bağdat gibi Moğol istilası yaşamamış fakat son derece derin ve etkili sosyo-ekonomik gelişmelere maruz kalmıştır. Mesela bundan 150 yıl evvelki Trabzon’a şöyle bir göz gezdirdiğimizde ortaya çok farklı bir şehir çıkmaktadır.  Zira 1850 sonrasındaki yaşanan 40-50 yıllık periyodu Trabzon’un tarihindeki en parlak devir olarak tanımlamak hiç de yanlış olmayacaktır.

Bir şehrin en parlak devri yaşaması ne anlama gelir?Sadece ekonomik manada yaşanan hareketlilikle bu durumu açıklayabilir miyiz? Elbette hayır. Mesela 1870’lerin Trabzon’u sadece ekonomik anlamda değil sosyo-kültürel manada da çok renkli ve hareketli bir şehir özelliği göstermektedir. Bu hareketliliğin en önemli belirtisi ise kültürel canlılıktır. Zira Trabzon, 1865’de matbaa bundan kısa bir süre sonra gazete ile tanışmıştır. Devamında şehirde yaşayan azınlıkların da katkısıyla onlarca gazete ve dergi yayın hayatına başlamıştır. 1908 sonrasında İstanbul, Selanik ve İzmir gibi şehirlerin ardından matbuatın en hareketli olduğu vilayetlerden birisi Trabzon’dur. Bunun canlı tanıklarından olan Cevdet Alap, Trabzon Vilayet Matbaası eski Müdürü HasanBey’den aldığı bilgiye dayanarak bu devirde çıkan mecmua sayısının 86 olduğunu ifade etmektedir.

Renkli bir basın hayatının yanında sinema ve tiyatro gibi faaliyetler de bu dönemde yoğun bir ilgi görmüştür. Zira Trabzon, sinema ve tiyatro ile en erken tanışan şehirlerden biri olmuştur. 1909’da Pilosyan adlı bir Ermeni vatandaşın katkılarıyla şehir, sinemayla tanışmıştır. Neticede bu yenilik, icadından 18, Osmanlı sarayında ilk kez gösterime girmesinden ise 13 yıl sonra Trabzon’da hayata geçirilmiştir.

Trabzon, bu renkli ve canlı vaziyetini elbette ekonomik gelişmelere borçluydu. Zira 1860 sonrası Trabzon ekonomisi, tarihinde bir daha olmayacak bir şekilde büyümüştür. Karadeniz’in uluslararası ticarete açılmasının getirdiği yeni gelişmeler ve İran transit ticaretindeki canlılık Trabzon’u Anadolu’nun en zengin kentlerinden biri haline getirmiştir.

Sonraki devirlerin Trabzon’una baktığımızda ise üzülmemek mümkün değildir.Çünkü Trabzon, eski günlerini mumla arayan bir şehir haline gelmiştir.  Bu değişiminin temel nedeni ise yine ekonomiktir. Zira Birinci Dünya Savaşı’na kadar bir şekilde ayakta kalan Trabzon ekonomisi, Rus işgalinin ardından tam bir çöküş içine girmiştir. Eski ticari potansiyelini kaybeden Trabzon, Anadolu’nun orta sınıf vilayetlerinden biri haline gelmiştir.  Artık sadece fındık ve diğer yöresel ürünlerin gelirine bel bağlamak durumunda kalan Trabzonlular, zamanla bu durumu da kabullenmeyerek ülkenin daha gelişmiş bölgelerine göç etmişlerdir. Yetişmiş insan ve sermaye kaçışının yarattığı boşluk hiçbir zaman doldurulamamıştır.

Tarihin hiçbir devrinde sanayi ve tarım kenti olamayan Trabzon, bu dezavantajların da etkisiyle zamanla iyice içine kapalı bir hale gelmiştir. Trabzon’un ekonomik çöküşü, beraberinde sanat ve diğer kültürel faaliyetleri de etkilemiştir. Mesela İkinci Meşrutiyet günlerinde 86 mecmua çıkan Trabzon’da 1930’larda bu rakamın çeyreğine bile ulaşılamamıştır.

Trabzon’u yöneten ve şehrin idaresinde söz sahibi olan kişiler, Trabzon’un eski ve yeni vaziyetini bilerek buna göre politikalar geliştirmelidirler. Zirveden düşüşe geçilirken nerede hatalar yapıldığı iyice hesap edilerek gelecek vizyonu buna göre oluşturulmalıdır. Trabzon’u geçmişteki parlak günlerine döndürmek için yeni plan ve projeler ortaya koyulmalıdır.