Entrika nedir bilmeyen organik köyümüz vardı. Derelerimiz gümbür gümbür akardı. Ormanlarımızdan kayalar indirilmiyordu, dereler kurutulmuyordu. Gök delenler dikilmiyordu. Doğa ile, biz bize, baş başa idik..

Sebze ve meyvelerimiz herkese açık tadı hala damağımızdadır. Kuzinede pişen mayalı ekmeğin kokusu, başka mahalleden hissedilecek kadar güzeldi. Ya topladığımız o kestaneler, kokulu kara üzümler. Kırmızı benekli alabalıklar?

İmeceler, düğünler, yayla göçleri bir festival havasında geçerdi. İnsanlık, komşuluk, dayanışma, en üst düzeydeydi ve karşılıksızdı. Senet sepet yoktu, söz namustu..

Biz çocukken çok mutluyduk,.

Fakirdik, ve mutluyduk.

Çok güzel bir köyümüz çok güzel bir okulumuz, çok güzel öğretmenlerimiz, çok güzel arkadaşlarımız vardı… Bakkalımız, kasabımız, manavımız, terzimiz, postacımız da çok güzel insanlardı…

*

Mahallenin tek bakalı ‘Her şey bir arada’ Süleyman amcanın (Kuru’nun) bakkalıydı. Sarı kurabiyelerin, kremalı bisküvilerin, helvanın tadına doyum olmazdı.

Helva dedik de; o da ne? Annem rahmetli bana 250 gram helva almamı istemişti. Almasına almıştık da, eve gidene kadar hepsini yemiştik..

Ne lezzetti öyle? “Helva nerde oğlum? Bakkalda yoktu anne”  olmuştu. Ya para? Düşürdük yalanı hazırdı..

Affettin hep güzel anam.

Evlerde iki olan her şeyin biri mutlaka komşulara verilirdi. Yemek sofralarına mutlaka başkaları zorla davet edilirdi. Her aile, kimin çocuğu olduğuna bakılmaksızın, kendi çocukları gibi yedirir, içirirlerdi.

Şimdi aynı apartmanda oturan onlarca aileden kimsenin kimseden haberi yok.

Bir kalabalık gördüğünde ne oldu diye sorsan cenaze var deniyor!

 Hiç kimse için diğerinin ne olduğu, nereden geldiği, mezhebi, ırkı zerre kadar değer taşımazdı; aklımızın ucundan bile geçmezdi!.. Sonra büyüdük… Biz büyürken mahallemiz, okullarımız, kentimiz, ülkemiz de değişti… Henüz farkında değildik ama bu değişimden biz de nasibimizi alıyor, değişiyorduk!…

*

Gençliğimizin en güzel yılları kavgalar, cinayetler, suikastlar, kumpaslarla geçti…Yıllar yılları kovaladı… Bir zamanların arkadaşları, dostları bambaşka yerlere savruldu.

Kahkahalar attığımız o güzelim günler çocukluk yıllarımıza sıkışıp kalmıştı.

Bulunduğumuz coğrafyayı değiştirmeye, hallaç pamuğu gibi atmaya azimli güçler, ülkenin evlatları arasına bir karabasan gibi girmeyi başarmıştı!.

Bu güzelim ülkenin topraklarında, birbirinden nefret eden topluluklar yaratıldı ne yazık ki.

Peki zaman geçti mi?

Yine organik günlere dönemeyiz ama

Birbirimizi sevebiliriz.

Haydi deneyelim bakalım..