2012-13 sezonu sonunda Süper Lig’e veda ettikten sonra tepe taklak olup amatör kümeye kadar inen Orduspor’un BAL Lig maçları sonrası 3.Lig’e yükselerek yeniden profesyonel mücadeleye katılmasını bu takımın geçmiş başarılı günlerini bilen, Trabzonspor’la olan rekabetini yaşayan birisi olarak sevinçle karşıladık.

Kutluyoruz ve daha yukarılara çıkmasını da temenni ediyoruz.

Ayrıca hem Karadeniz futbolun beşiğidir hem de bizler aynı tavanın balıklarıyız.

Ve Türk futbolunun inatçı ve pes etmeyen yapısıyla Karadeniz’in bütün şehirlerinin takımlarına ihtiyacı var.

Üstelik bizler de bazen hırlı, gürlü de olsa komşularla geçmişte yaşanan renkli rekabetleri ve Orduspor maçlarından önce stat hoparlöründen çalınan ‘Akşam oldu yanayi Vona’nın ışıkları, hiç aklımdan çikmayi yârin gonuşuklari’ türküsünü çok özledik diyelim ve geçmişte Trabzonspor’un, Ordu’da şampiyonluğa ulaştığı maçın anılarını tazeleyelim;

1978-79 futbol sezonu son maç…

41 puanla lider durumda bulunan Trabzonspor deplasmanda Üstün’lü, Arif’li efsane kadrosuyla 4. durumdaki Orduspor’la karşılaşacak.

39 puanlı takipçisi Galatasaray ise sahasında küme düşmesi kesinleşmiş Kırıkkalespor’u ağırlayacak.

Trabzonspor’un averajı +27, Galatasaray’ın ise +28

Beraberlik Trabzonspor’u şampiyon yapacak ancak yenilgi halinde Kırıkkalespor galibiyeti Galatasaray’ı mutlu sonra ulaştıracak.

Trabzon’da tek konu bu maç. Başka hiçbir şey konuşulmuyor.

Galatasaraylı bir yöneticinin Orduspor’lu futbolculara Trabzonspor’u yenmeleri halinde birer TOFAŞ otomobil vadettiği söylentileri ayyuka çıkmış.

Maç günü geldi çattı, Trabzon kafileler halinde sabahın ilk saatlerinden itibaren otobüslerle minibüslerle, taksilerle Ordu’ya akıyor.

O zaman yüzde 5‘lik misafir seyirci kotası yok, Maraton Tribünü olduğu gibi Trabzonspor taraftarına ayrılmış, tabi biz de heyecan içerisinde tribündeki yerimizi almışız.

Maç denk geçiyor, Orduspor iyi mücadele ediyor, Trabzonspor ise temkinli oynayıp atacağı bir golle beraberliği garantiye almak düşüncesinde.

Orduspor taraftarı sakin, Trabzonsporlulara aşırı bir tepki yok.

Maç normal seyrinde 85. dakikaya kadar geldi.

Bu dakikada Orduspor kenardan bir faul atışı kazanıyor, stoper Turgay’da kafa topu için ileri çıkıyor.

Ve seken top 6 pasın hemen dışında önüne düşüyor, yüreğimiz ağzımızda.

Turgay şutunu çekiyor top üst direğin az üstünden aut.

Derin bir nefes alıyoruz ama kalan dakikalar geçmek bilmiyor.

Merhum Özkan Sümer’in daha sonra dediği gibi ‘Hayatımın en zor dakikaları’.

Sonuçta maç 0-0 bitiyor ve Trabzonspor 42 puanla şampiyonluğunu ilan ediyor.

Kırıkkalespor’u 3-1 mağlup eden Galatasaray’da 41 puanla ikinci oluyor.

ORDU-TRABZON YOLU İPTAL!

Tabi dönüşü anlatmaya kelimeler yetmez.

Yüzlerce otomobil Ordu-Trabzon karayolunu tam anlamıyla işgal ediyor.

Kafileye Ordulusu da, Giresunlusu da, Görelelisi de alkışlarla eşlik ediyor.

Otomobiller trafiği kendileri ayarlıyor. Yolda sık sık durulup asfalta iniliyor, ‘Şampiyon Trabzon’ tezahüratlarıyla yer gör inletiliyor, bayraklar flamalar sallanıyor, horonlar oynanıyor, sonra tekrar otomobillere binilip yola devam ediliyor. Kafileyle ilgisi olmayan araçlar da bu akışa uyuyor, onlar da korna çalarak coşkuya eşlik ediyor.

Trabzon sınırından girince asıl curcuna başlıyor.

İnsanlar otomobillerin önünü kesiyor, millet aşağı iniyor bu sefer hep beraber tezahürat, horon sonra doğru arabaya.

Tarlalarda çalışan kadını erkeği, çocuğu yolun kenarına gelmiş sevincini belli ediyor.

Az ileride kazmasını yere saplayıp sapına abanan bir kadın benim de bulunduğum otobüse doğru sordu; Maç ne oldu.

Berabere dedim şampiyon olduk.

Kadın az daha yukardaki bir başkasına seslendi: ‘Kız pata pat, şampiyon olduk’

EN İYİSİ USTA-ÇIRAK

Trabzonspor’un genç futbolcularından Berat Özdemir, kampta yaptığı açıklamada, “Çocukluğumdan beri hayranı olup yakından takip ettiğim Hamşik geldiğinde yanından hiç ayrılmayacağım, ondan çok şeyler öğreneceğime inanıyorum” dedi.

Zaten her halinden belli; Akıllı çocuk.

Çünkü öğrenmenin en garantili ve kısa yolu usta-çırak ilişkisidir.

Aynı şeyi diğer gençlerin de yapması gerekir.

Mesela Serkan’da Peres’i iyi izlemeli.

Hüseyin, Hugo ve Edgar’a yakın durmalı.

Genç kaleciler de Uğurcan’a kilitlenip bu usta-çırak ilişkisinden çok şeyler kapmalı.

Çünkü “Bir fotoğraf sayfalarca yazıdan daha çok şey öğretir”

Bir zamanlar dünyada fırtınalar estiren Dinamo Kiev’in maçlarında top toplayıcılar bu takımın altyapısındaki çocuklardı. Hepsi de kendi mevkiinde oynayan abilerine yakın dururdu sebebi de “Hangi pozisyonda neyi nasıl yapıyor?” diye hafızalarına kazımak ve taklit etmek için.

ANISIZ GENÇLİK!

Pandemi laneti nedeniyle epeydir ara verdik ancak yakın zamana kadar çocukluk arkadaşlarımızla eşler ve çocuklarla bir araya geldiğimizde hiç susmazdık.

Katıla katıla gülmelerimize anlam veremeyip kulak kabartan eşlerimiz de “Yahu hep aynı şeyleri anlatıyorsunuz ama her defasında da yeni bir şeymiş gibi gülüyorsunuz” diyerek şaşkınlıklarını dile getirirler, apartman dairelerine hapsolan çocuklarımız da “Baba ya film mi anlatıyorsunuz?” diye sorarlardı.

Tabi; Deli Musa, Zimitçi Temel, Godik Ömer, İzzet, Lee Van Clef’e özenip onun gibi giyinen, Beton Helva’nın Uzun Sokak’taki dükkanının mermer tezgahına yaslanıp pantolonunun bozuk para cebinden çıkardığı bir lirayı iterken “Saplı bardaktan bir şıra” deyip kendisini bira salonunda sanan Akçaabatlı Kovboy’u, bir kez bile “Ortasaray Yanay” demedikleri, haliyle küfür yemedikleri Şişko Kenan’ı nereden bilecekler.

Bunlardan birini deyince akla gelen onlarca hikayeyi de elbette bilemezler.

“Medenileşmek, ilerlemek, Kentsel dönüşüm” diyerek yok edilen mahalleler yüzünden mahalle maçları, mahalle kavgaları kalmadı.

Meyve aşıracak bahçe yok.

Yüzecek deniz kenarı, tenekede midye pişirecek sahil, zaten midye çıkaracağın kaya da kalmadı.

Pazar günleri fırında kıymalı peynirli kuyruğuna girip, sıra beklemek bazen de kalın bakır kıylı yerine alüminyum tepsiyle dönüp evde azar işitmek yok.

Kız sanatın önünden geçerken, “Bak şu kız benim kimse bakmasın, karışmam” demek yok.

Evlerden aşırılan bakın kapları taşla ezip pazar yerindeki hurdacıya, çoğu kez de aynı bakırı 2-3 defa satarak! Sinema, dondurma parası çıkarmak yok.

Stadyumun giriş kapısında kalabalığın arasına karışıp, “Bilet arkada numarasıyla” Trabzonspor’un maçlarına girmek.

Bu numara yemezse omuz omuza basıp Avni Aker’in kale arkası. Duvarından içeri sızmak yok.

“Hamsi karaya vurdu” diye bağıranları duyup tenekeyi, bakracı, tencereyi kapanın sahillere koştuğu, günlerden de haberin yok.

Hafta sonları 3-5 ailece yapılan hava alanı, Hacı Mehmet pikniklerini de bilmiyorsun.

Ananla gittiğin Meydan Hamamı’nın göbek taşında kadınlar twist oynarken hizmetli Binnaz’ın “Kız yavaş olun düşeceksiniz” uyarılarını duymadın.

Biraz büyüyünce hamamcının “İyi da, bari babalarını da getirseydin” diye annenize çıkıştığını zaten bilmezsiniz.

As Sineması’nın arasında Ali Abi’nin tavukgöğsünü de tatmadınız.

Tekke Mahallesi’nin dar sokağında oynadığınız mahalle maçında çalım atarken bilekten kolunuzu kırıp çocuk aklınızla babam görmesin diye diye öğle vakti eve gelip yorganı başınıza çekip yatmadınız.

Mesele anlaşılınca Faroz’a Kırıkçı Kadir’e götürülüp iki yumurta, iki ince tahta ve vişne rengi bir kremle sardırılmadınız.

Ocak Kulübünün bahçesinde maça dalıp hava kararınca babanızdan “Habu ne vakittir” sopasını bile yemediniz.

Eee, şimdi biz konuşmayalım da kimler konuşsun hanımlar.

Bizim şansımız organik Trabzon’da yaşamış olmak.

Anısız kalan gençlerin talihsizliği de dönüşümlerin kurbanı olmak.

Şimdi ileride anlatacak anı-manı kalmadı.

Zaten gerek de duyulmuyor artık.

Dolduruyor her anı;

Facebook, Twitter, Whatsapp ve Instagram,

Anılar olmazsa ne gam!

BAHADDİN HOCA’YA BAŞARILAR

Teknik direktörleri Bahaddin Güneş yönetiminde dün sahaya inen 2.Lig’deki temsilcimiz Hekimoğlu Trabzon yeni sezon hazırlıklarını başlattı. Neredeyse yarısı şampiyonluk için oynayacak güçteki zor bir gruba düşen Kırmızı-Lacivertlilerin her maçı final havasında geçecek. Ancak bunun iyi bir tarafı da şu olacak. Herkesin birbirini yeneceği grupta kopma olmaz, istikrarlı giden ipi göğüsler.

Trabzon 1.Amatör Küme takımlarından Yolspor’dan gol kralı olarak geldiği Trabzonspor’da Hüsnü Özkara’nın Ankaragücü’ne o zamana göre astronomik bir ücret olan 23,5 milyon lira bonservis bedeliyle verilmesinden sonra stoper olarak görev yapıp A Milli Takıma giden Bahaddin Güneş,  mütevazı kişiliği ve düzgün karakteriyle insani değerleri öne çıkan, teknik direktörlükte ise her gittiği yerde başarılı olmuş düzgün bir kardeşimizdir. Umarız ve dileriz bu geleneği Hekimoğlu Trabzon’da da sürdürür ve Hekimoğlu’nu 1.Lig hedefine ulaştırır.

Ayrıca vizyonu geniş,  imkanı çok futbola sevdalı Celil Başkanın bu hevesinin devam etmesini sağlamak için hocasından, futbolcusuna, yöneticisinden malzemecisine kadar Hekimoğlu Trabzon’da herkese çok iş düşecek.

Haydi hayırlısı.