Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’yi üç taraftan çevreleme ve kendine hapsetme planı soğuk, kontrollü ve sıcak savaş eşliğinde devam ediyor.
 
Irak ve Suriye bir şekilde kontrol ediliyor, Doğu Akdeniz’de karşılıklı bilek güreşi devam ediyor, Azerbaycan-Ermeni hattında da Türkiye sıkıştırılmaya çalışılıyor.
 
Doğu, Güney ve Batı’dan Türkiye’yi sıkıştırma kendi kaderine hapsetme çabası.
 
İstenilen tek Türkiye’nin yerinde oturması, ABD ve Avrupa’ya jandarmalık yapması!
 
Türkiye sussa emin olun bugün pandemi etkisi de olsa bu denli ekonomik baskı altında tutulmazdı.
 
Avrupa Birliği’nin Güvenlik ve Dış Politikalar Yüksek Temsilcisi Josep Borrell “Eski imparatorluklar geri gelmeye başladı.
Bunlardan üçü Rusya, Çin ve Türkiye.
Bunlar küresel ve bölgesel yaklaşımlarla gelen eskinin büyük imparatorlukları.
Bu durum bizim için yeni bir ortam sunuyor” diyor.
 
Borrell, Türkiye’nin küresel güç yarışında dengeleri değiştirebilen bir konuma eriştiğinin farkında.
 
Avrupa’nın büyük devletlerinin her fırsatta Türkiye’yi hedef tahtasına oturtmasının temeli bu.
 
Son yıllarda giderek uluslararası konumunu güçlendiren Türkiye, sınır ötesinde dengeleri değiştirebilecek bir güç kapasitesine ve kabiliyetine ulaştı.
 
Savunma sanayi kapasitesini geliştirmek, sınırlarının dışında askerî ve sivil operasyon kabiliyetine ulaşmak, enerji havzalarında kendi araştırma ve sondaj faaliyetlerini yürütebilecek imkâna kavuşmak az işler değil.
 
Türkiye gerek PKK terörü, gerek darbeler kadar içeride toplumsal bütünlüğü yakalayamamasından ötürü de çok zaman kaybetti.
 
Küresel güç rekabetinde, Türkiye’nin dış politikada attığı adımları, izlediği ve geliştirdiği kapasiteyi görmezden gelen ve farklı analizlerle Türkiye’nin dış politikasını itibarsızlaştırmaya çalışan içerideki bazı çevrelerin, bu yaklaşımlarının ardında Erdoğan ve iktidar karşıtlığı olduğunu unutmamak lazım.
 
KILIÇDAROĞLU’NUN SON HAMLESİ

Sevgili Okurlar,
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu senelik rutin haline getirdi diyebiliriz, muhafazakar çevrelerle buluşmasını.
 
Geçtiğimiz günlerde Milliyetçi İmam Hatipliler Derneği üyeleriyle görüştü Kılıçdaroğlu.
 
CHP sağ seçmenden oy alamadıkça ciddi bir iktidar alternatifi olamayacağının bilincinde.
 
CHP’nin şahin kanadı bu tavrı benimsemese de yapılan görüşmede özeleştiriler ve verilen mesajlar sol siyasetle, sağ seçmenin uzlaşısı noktasında dikkate değer.
 
Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamalarında şöyle diyor:
“CHP’ye yönelik bir algı var. Belki CHP tabanında da imam hatiplilere yönelik bir algı var.
Artık 21. yüzyıldayız. Bu algıların kırılması lazım, birbirimizi daha iyi tanımamız lazım.
Sadece imam hatiplilere değil, inanç sahibi insanlara ayrımcılık yapmak, farklı bir dil kullanmak asla kabul edilemez.
Böyle bir dil kullanan olursa, CHP’li olduğunu bilirsem CHP’de tutmam.
(CHP iktidarında imam hatipler kapatılır, başörtüsü yasaklanır mı) Başörtüsü sorununu Türkiye’nin temel sorunu yapan partilerden birisi CHP.
CHP’yi eleştirmezsem bu konuda size karşı samimi olmamış olurum. Kadının kılık kıyafeti ile erkeklerin uğraşması asla doğru değildir.
Kadınlar arzu ettiği gibi giyinirler.
İmam hatip okullarına gelince; niye kapansın ki.
İmam hatip okullarını açan parti CHP. İnsanlar inançlarını daha iyi öğrensinler. Kapatılması gibi bir şey kimsenin aklından geçmez.’
 
Kemal Kılıçdaroğlu ne yapıyor?
 
Kılıçdaroğlu önce Ekmelettin İhsanoğlu ile denedi.
Arkasından Muharrem İnce ile.
Sonrasında İstanbul’da bir blokla ilk başarısını elde etti.
 
Attığı her adımda belki başarılı olamadı ama kendi yerini kuvvetlendirdi.
 
Şimdi de gelecek seçime hazırlanıyor.
 
Abdullah Gül yıprandı. Birkaç gündür Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı Meral Akşener’i çıkaracağı ifade ediliyor.
 
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına kendi mecranda kal dedi.
 
Kendi yerine oynadığı konuşulan İstanbul İl Başkanı da Atatürk üzerinde zaten bitti.
 
Kılıçdaroğlu şimdi 2023’e kadar veya bir erken seçime kadar Tayyip Erdoğan’ın olmazsa olmazı kesimine  el attı. Muhafazakarlara.
 
Başarılı olur mu?
 
Samimiyetine bağlı.