Sevgili okurlar iki üç hafta önce önümüzdeki maçlara bakarak bir değerlendirme yapmaya kalksak zorluk derecesi en yüksek maçın tereddütsüz Galatasaray maçı olduğunu söylerdik.
Ne var ki futbolun gizemi burada kendini gösteriyor.
Hiçbir maç oynanmadan kazanılmaz ve de 90 dakika bitmeden sonuç hakkında kesin konuşulmaz. Futbolun bu özelliğidir ki dünyada milyonları kendisine çeken tek spor dalıdır.
Galatasaray maçından sonra geriye dönüp baktığımızda Alanya’dan yediğimiz son saniye gölü ve Ankaragücü’ne kaybettiğimiz iki puan hepimizi kahrediyor.
Futbolda dün olmadığına göre önümüze bakarak var olan şansımızı en iyi derecede değerlendirmek zorundayız.
Bu futbol eğer dış destek olmazsa rakiplerimiz için de özelliğini gösterecektir.
Maça gelince her iki takım için de yüksek derecede önemli olması tüm gözleri üzerine çekmek için yeterli oldu.
Rakibin eksikleri her ne kadar onun için önemli ise de karşımızda sarı kırmızı formayı giyen on bir futbolcu vardı.
Bize gelince kısalan fikstürde kaybetme lüksümüz hiç yoktu.
Bu koşullarda başlayan maçta takımımızın istekli tutumu umut verici oldu.
Rakip on kişi kalmamış olsa da bu maçı alma kararlığı gözle görünüyordu.
Hüseyin hoca hafta içinde belli ki dersine çok iyi çalışmış, takımı da kaptanın orkestra şefliğinde rakipten üstün oynayarak hak ettiği üç puanı almasını bildi.
Burada üzerinde durulması gereken bir diğer nokta, takımımızın eldeki yetenekli sporcuları sayesinde maçı lehine çevirmek için her türlü çözümü üretecek kabiliyette olmasıdır.
Bu özelliğimizi kazanma arzusu ile birleştirince yenemeyeceğimiz takım olmadığını herkes bildiğine göre kalan son dört maçı aynı kararlılıkla oynayıp bitirmek zorundayız.
Sonuç olarak Galatasaray gibi bir takımı kendi evinde üç golle yenerek sezonun derbi krallığımızı da perçinlemiş olduk.
Emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum.
İyi haftalar.