Şair GÜLTEN ALP ne güzel yazmış. Kalite insanın ruhundadır. Yaşam standartlarında veya hayat koşullarında değil. Mütevazi olabilmek. Sevgiyle eğilmek. Öğrenirken emeklemek. Sorgusuz sevebilmek. Hoşgörülü gülümsemek. Vicdanın sesini dinlemek. Alçakgönüllü olabilmek kaliteni artırır. Böyle insanları bulmak pek nadir rastlanır. Ama biri var ki hem doğup büyüdüğü aşını kazandığı şehri Trabzon’a hem Trabzonspor’a hem de köyünün sevdalısı.

Orda bir köy var uzakta o köy bizim köyümüzdür

Kalmasak da, gitmesek de o köy bizim köyümüzdür

Bu insan genç yaşına rağmen birçok sıkıntılar yaşamasına rağmen hiç isyan etmedi. Yıllarca yurt dışında çalıştıktan sonra bir gün memleketine dönerek kardeşleri ile birlikte şirketlerini kurup işlerinin başına geçti. Bugün Trabzon’un başarılı iş insanları olan Öztürk Yapı Denetim Ltd. şirketi müdürü, Akpınar Mahallesi Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği ve 1461 Soğuksuspor Kulüp Başkanlığı ile Trabzon ASKF Yönetim Kurulu Üyeliğini yapan Coşkun Öztürk kardeşimizden bahsediyorum. Bazı değerler vardır ne yapsalar ne etseler unutulmaz... Çünkü hiçbir zaman oturdukları koltuktan güç almazlar... Oturdukları koltuğa güç verirler... Makam, mevki, yetki sahibi olmak onlara toplumda gösterilen sevgi ve saygı için asla ölçü olmaz... Çünkü çizgileri asla değişmez... Duruş adamıdırlar... Yiğittir... İki yüzlü asla değildir... Özü de sözü de birdir. Çünkü sağlam yürektir... Cesurdur... Doğru bildiğini söylemekten asla çekinmez... Allah'tan başka kimseye biat etmez. Eğilmez... Bu yiğit delikanlı adam ve Trabzonspor’un eski alt yapı koordinatörü, Türk futboluna nice isimler yetiştiren, alt yapıda görev yaptığı yıllarda tüm kategorilerde şampiyonluk yaşayan kupalar kazandıran Sadi Tekelioğlu, yardımcısı Ahmet Başkır, abisi Muhammed Öztürk, Akçaabat Akpınar Ortaokulu Okul Aile Birliği Başkanı Murat Davulcu, Akpınar Ortaokul Müdürü Ahmet Çiftçi ile bir araya geldik. Güzel bir sohbetin ardından okulda bulunan tüm öğrencilere okul bahçesinde hepsine Trabzonspor forması hediye etti.

İş insanı Öztürk öğrencilere yaptığı konuşmada, “Trabzonspor bizim her şeyimiz. Sizler de bir gün Akyazı Stadı’nda top koşturan abileriniz gibi olacaksınız. Bu formanın değerini çok iyi bildiğinizi biliyorum. Trabzonspor alt yapısında yıllarca çalışan ve birçok futbolcuyu Trabzonspor’a ve Türk futboluna kazandıran sevgili hocam Sadi Tekelioğlu da bizimle geldi. Türkiye’de en iyi alt yapı hocasını köyümde ağırlamaktan son derece mutluyum. Yusuf Yazıcı’yı Trabzonspor’a kazandıran ve A takımda oynatan kendisidir. Bugün Avrupa’da oynayan Yusuf ile gurur duyuyoruz. Ben inanıyorum ki Trabzonspor’da bundan sonra çok Yusuflar yetişip Avrupa arenasında boy gösterecektir. Ayrıca bu formaların bir kısmında bize katkıda bulunan Trabzon Türkiye Spor Yazarları Derneği Başkanı sayın Selçuk Kılıç kardeşime sizlerin huzurunda çok teşekkür ediyorum.”

Coşkun Öztürk ilk kez bunu yapmıyor. Daha önce de KKTC'de Trabzonspor’un 300 formasını dağıtarak jest yapmıştı. Coşkun Öztürk bir yandan Trabzonspor'a forma desteği verirken, diğer yandan da çocuklara da Trabzonspor sevgisi aşılayıp, pekiştiriyor. Bu güzel girişiminden dolayı Coşkun Öztürk’ü kutluyoruz.

 

TRABZONSPOR’UN CAN SİMİDİ ERTUĞRUL DOĞAN

Vizontele filmini seyredenler bilirler. Yılmaz Erdoğan'ın hayat verdiği efsane karakter Deli Emin'le Nazmi rolündeki Altan Erkekli arasında geçen bir diyalog özetle şöyle:

-Emin sana bir kız bulsak mı? Artık vaktidir he!

-Yok hocam, benim bir sevgilim var.

-Yapma ya, kimmiş o?

-Danimarka'da kendisi!

-Nerede!?

-Danimarka, bir ecnebi memleketi... Adı Kristin ama C ile yazılıyor... O tutturdu illa Danimarka'ya geleceksin. Nasıl geleyim, benim kuşlarım var.

-Nasıl yani, sen kuşlar yüzünden mi gitmedin Danimarka'ya?

-Ben gidersem ölürler!

Yani kuşları uğruna çok sevdiği Danimarkalı sevgilisine kavuşamayan bağrı yanık bir sevdalı Deli Emin.

İşte bir sevdalı da Trabzonspor'da var. Her ne kadar 'Deli' karakterine soyunmasa da yürekten sevdalı, melankolik Trabzonsporlu biri o. Hani 'Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez' derler ya.. .O da Bordo-Mavili kulübün her sorununda sığınılan bir liman, tutunulan can simidi... Kulübün beyin takımının adeta sigortası. Ağaoğlu'nun sağ kolu, istinat duvarı. Kime iki kez güveneceğini insan iyi hesaplamalı. Trabzonspor Başkan Yardımcısı Ertuğrul Doğan yönetimin adeta kolu kanadı. Kulüp her sıkıştığında kapısı çalınan kişilerin başında geliyor Doğan. Göğsünü siper etmiş çok sevdiği bu arma için. Paraysa para, moralse moral, manevi hazlık ve dahası... Ertuğrul Doğan tam bir özveri abidesi. Son yapılan flaş transferlerde de Doğan büyük pay sahibi... Tüm badirelere göğüs gerip elini taşın altına sokuyor, gözünü budaktan sakınmıyor. En son 6161 adet forma alarak Trabzonspor sevgisini bir kez daha gözler önüne serdi. Kulübün menfaatleri onun için daima her şeyden önde geliyor. Trabzonspor bir haksızlığa uğradığında giyotine kafasını koyuyor, Bordo-Mavili kulübün hakkını sesi kısılıncaya kadar savunuyor. Mesai mefhumu gözetmeksizin Trabzonspor'un emrine amade. Bu kulübün kağıttan aslanlara, klavye kabadayılarına, mitomanik, (kendi yalanına karşısındakini inandırma hastalığı) kleptomanik, (Hırsızlık hastalığı) kulübü soyup gidenler için bunu söylüyorum. Karnından konuşan başkanlara değil Ertuğrul Doğan gibi dirayetli, vakur, hümanist yöneticilere ihtiyacı var. Sözün özü, kuşlarını sevgilisine değişmeyen Deli Eminlere ihtiyacı var Trabzonspor'un! Teşbihte hata olmaz.

AĞAOĞLU’NA AÇIK MEKTUP

Trabzon’un Maçka ilçesine bağlı Çağlayan Beldesinin takımı olan Çağlayanspor Kulübü’nün yaşaması için gecesini gündüzüne katan, elini taşın altına koyup kulübün yaşaması için hala daha mücadele veren, elinde neyi var neyi yok maddi ve manevi açıdan Çağlayanspor’un minik ve gençlerine harcayan Başkan Yener Durmuş, Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu’na sosyal medya hesabından bir mektup yazdı.

Geçtiğimiz Pazar günü İstanbul’da Trabzonspor’un "Gurbetçi Gençler" taraftar grubunun Sütlüce’de düzenlediği organizasyona katılan Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu’na, Çağlayanspor Başkanı Yener Durmuş cevap vererek, “Bir meşale yakana kadar amatör takımlara birer top ver belki yeni Hamiler, Fatihler, Yusuflar, Abdüşlar, Uğurcanlar yetiştirirsiniz. Gücünüz reklamlarla insanları kandırmak, yüz yıl ömrün olsa Trabzonspor’un on defa şampiyon yapsan Sturridge, Plaza, Diabate, Flavio, KOİTA vb. hesaplarını kongrede verirsin de Allah’a asla veremesin. Evet sayın Başkan bu sene transferde harcadığınız para 23 milyon Euro’yu geçti. Bu paranın 1 milyon Euro’sunu amatörlere dağıtsan amatör takımlardan Trabzonspor’a çok yıldız oyuncular çıkar. Hiç değilse geçmişte Muharrem Usta’nın söz verip de amatörlere vermediği yardımı siz bu sene yapsanız, can çekişen amatörlerin gönlüne taht kurarsınız... Son 20 yılda Trabzonspor’un koltuğuna oturan başkanlar amatör takımların başkanları ve yöneticileri ile toplantı yaptıklarında sizlere şu kadar yardım edeceğiz der dururlar. Ama koltuğa oturdu mu verilen sözler hep uçtu gitti. Trabzonspor amatörün babası ise amatörler öyle görüyor. Haydi başkan göster babalığını….


  

BAYRAKTAR BU SENEDEN UMUTLUYUM

Trabzonspor sevdalısı gurbetçi taraftarımız Cengiz Bayraktar arkadaşımız çok güzel bir Trabzon ve Trabzonspor analizi yaptı. Ben de Cengiz kardeşimin kaleme aldığı güzel yazısını köşemde nokta ve virgülüne dokunmadan yayınlıyorum..

“Geçtiğimiz günlerde; Trabzon’a ve Türk futboluna değerli ve karakterli futbolcular yetiştirmiş, benim de çocukluğum ve gençlik yıllarımın bir bölümünün geçtiği, Trabzon’umuzun yer yer tozlu (hiç unutmam biz idman yaparken 3.Lig maçı yapılacağı için apar topar sahadan çıkartılırdık ve sonrasında güneşin altında kavrulan toprak sahaya, arkasına çakma sulama aparatı yapılmış kamyon girerek sahayı sular. Sonrasında da kovasında kireç olan el arabası tarzı araçla saha çizgileri yeniden çizilirdi) yer yer çamurlu sahası Yavuz Selim Sahasından hatırladığım, sosyal medya aracılığıyla bulup arkadaş olduğum, Trabzon’umuzun değerli gazetecilerinden Osman BAŞKIR Beyle bir vesile ile tanışma/konuşma fırsatım oldu..

Konuşmamızda hayattan, siyasetten ve tabi ki vazgeçilmemiz Trabzonspor’umuzdan konuştuk. Bu içten ve samimi görüşme için kendisine yeniden teşekkür ederim. Konuşmamız sonunda kendisiyle de sözleştik..

İlk Trabzon seyahatimde bir çay kahve içeceğiz… Benim tarzımdır, eski yıllardaki eş dost arkadaşlarla görüşmek, onları arayıp hal hatır sormak ve eskileri yad etmek. Belki de bana geçmişte kalmışsın diyebilirsiniz ama inanın şuanda bile aracımda 80’ler ve 90’lara ait yerli yabancı şarkıları dinlerim ve dinlemeye de devam edeceğim. Hele yaşantım boyunca belirli sebeplerle bir araya gelemediğim kişileri arayıp bulmak, mümkünse onlarla bir araya gelebilmek. Yaşlı olanların hayat tecrübelerinden feyzalmak bir şeyler öğrenebilmek benim için ayrı bir mutluluk kaynağıdır.

47 yaşındayım ve maalesef iş durumlarından dolayı yaklaşık 21 yıldır canımız, ciğerimiz, memleketimiz Trabzon’umuzdan ayrı, Trabzon’umuz kadar güzel ve bir o kadarda memleketime benzeyen İzmit/KOCAELİ’de yaşamaktayım…

Gurbette yaşayanlar bilir. Gurbetteki bir Trabzonlu için memleket hasretinin yanında Trabzonlu ve Trabzonsporlu olmanın gururu bir başkadır. O Trabzonspor formasını küçük çocuğunuza giydirip gururla gezdirmek. Aracınız varsa plakanızın sonunu 61 yapmaya çalışmak, arabanın koltuğuna formayı giydirmek vs. Trabzonluların herkes tarafından bilinen ritüelleri, klasikleridir. Boşuna demiyoruz ‘Bize Her yer Trabzon’ diye. Bu yaşıma kadar hatırladığım en yakın şampiyonluğumuz maalesef TFF ve bilinen kişi ve kurumlar tarafından bir türlü kabullenilemeyen 2010-11 şampiyonluğumuzdur… Ki bu sevincimizi de doya doya yaşayamamış ve bir nevi sevincimizi kursağımızda bırakılmıştır… Velhasıl bir önceki şampiyonluğumuzda benim 9 yaşlarında olduğum ve kısmen hatırlayabildiğim 1983-84 yıllarındaki şampiyonluğumuzdur… Her sene bir umutla başlayıp o sene bu sene dediğimiz sezonların sonunda hep hüznü yaşadık. Gurbet ellerde hep boynumuz bükük dolaştık. Ama bu sene takımdan ümitliyim. Ve o sene bu sene olacak diye düşünüyorum… Ancak sosyal medya ve yerel basında birçok yazar arkadaşlarımız ve büyüklerimiz mevcut takımdaki yabancı futbolcu sayısına ve bu yabancıların yaşlarına ait olumsuz ve yapıcı olmayan eleştiriler yapılmakta. Ben de alt yapıdan, özümüzden gençlerin çıkarak Trabzonspor ruhunu yaşamalarını yaşatmalarını tabi ki çok istiyorum. Ancak maalesef olmuyor. Olamıyor. Saman alevi gibi parlayan gençlerimiz para ve şöhretin ağırlığı altında eziliyorlar… Futboldan başka şeylerle meşgul oluyorlar… Bu seneki bu yapılanmadan şahsen memnunum. Her yıl alt yapı ve yerli futbolcu sevdamız yüzünden lig sonu üzülmek artık kaderimiz oldu. Varsın bu sene de böyle olsun. En azından bu şekilde mümkünse bir şampiyonluk görelim. Ve olursak da şampiyonluğun getirdiği maddi manevi getirilerle çok daha farklı ve güzel şeyler yapılabilir diye düşünüyorum. Son zamanlarda elimizde Uğurcan ve iki Abdülkadir gibi örnekler bulunmakta maalesef. Bu arkadaşların oyuna ve Trabzonspor’a küsmek gibi bir lüksleri olmamalı.

GÜZEL BİR NOSTALJİ

Müslüman olmayan Ermeni vatandaşın teravih namazı geçen gün dost meclisinde bir araya geldik. Orada bulunanlar çok güzel anılar anlattılar. Bazen hüzünlendik bazen kahkahalar attık. Dost meclisindeki bir arkadaş dedesinden bizzat yaşadığı bir anıyı paylaştı. Olay Akçaabat’ın bir yaylasında geçer. Sene 1910’lu yıllar. Mevsimlerden yaz ve Ramazan ayı. Yaylada Türkler’in yanı sıra az da olsa Ermeni var. Türklerle Ermeniler bir arada yaşıyor. Komşuluk ediyorlar, birbirlerine imeceye gidiyorlar. İlişkiler iyi. Ramazan ayı olduğu için tabi ki teravih namazları var. Dedemler Ermeni komşuları Aretyen’i teravih namazına getirmek için ikna ettiler. Yayladaki camide kalabalık bir cemaat var. Müezzin Zavaroğlu lakaplı bir Türk. Yatsı namazının sünneti, farzı ve son sünneti kılındıktan sonra sıra teravih namazına gelir. Her dört rekâtın ardından müezzin ‘Sallu ale Resuluna Muhammet’ diyerek imam namaza devam eder. Neyse ki 33 rekatın ardından namaz sona erer. Tesbihat ve duaların ardından cemaat camiden dağılarak yandaki çay ocağına geçer. Vatandaşlar namazı eda etmenin huzuruyla çaylarını yudumluyorlar. Sıcak bir yaz akşamlarının da verdiği keyifle sohbet uzayıp gidiyor. Bu arada dedem Müslüman olmayan Ermeni Aretyen’e dönerek teravih namazının nasıl olduğunu sordu. Aretyen müezzini kastederek: ‘Namaz iyi has güzel de ulan hoca bıktı bırakacak ama Zavaroğun p… bırakmayı onu ki’ anısını anlattıktan sonra dost meclisinde bulunan dinleyiciler kahkahaya boğulur.