Gurbette Trabzondu, memleketi özleyen

Faroz, Ganita, Meydan hep karaları bağlar

Bir gün gelecek diye yollarını gözleyen

Maçka’nun dereleri Erkan’um diye ağlar

Erkan Ocaklı, 16 Kasım 1949’da Asım ve Nazire Ocaklı’nın ilk çocuğu olarak Trabzon’da dünyaya geldi.

Annesi ve babası Artvin’in Arhavi ilçesindendir. Babasının görevi Trabzon Orman Müdürlüğü’nde olması nedeni ile 1948 yılında aile Trabzon’a taşınır.1950 yılında babasının tayini Trabzon’un Yomra ilçesine çıkar. Kız kardeşi Türkan burada dünyaya gelir.

Bir süre Yomra’da çalışan babasının tayini Maçka’nın Ağursa (Bakımlı) Köyü’ne çıkar.

1952 yılında Perihan isimli kız kardeşi bu köyde dünyaya gelir. Daha sonra sırası ile Maçka’nın Larhan (Akarsu) ve Kudula (Kırantaş) Köyü’ne tayin olan babasının meleği gereği Maçka’yı köy köy dolaşır.

Kendisi gibi müzisyen olan kardeşi Mehmet Ocaklı 1956 yılında Maçka’nin Kudula Köyü’nde doğar.

Erkan Ocaklı’nın biri erkek ikisi kız olmak üzere dört kardeşi vardır. Annesi, babası gibi kendisi de Mohti Lazıdır.

Maçka Coşkundere’den kurtlar sofrasına

Erkan Ocaklı “yolları taşlı” dediği Maçka Coşkundere ilkokulunda eğitimine başlar. Sümela Manastırı’nın bulunduğu mevkide görev yapan babası eğitimini devam ettirmesi için Erkan Ocaklı’yı köyün ağasının çocuklarının yanında bırakma durumunda kalır. Ortaokulu Maçka’da okuyan Ocaklı, bağlamayla da o yıllarda tanışır, bağlama çalmaya başlar. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle Trabzon Lisesi’nde yatılı olarak okur. Lise sıralarında eğitimin dışında sosyal etkinliklerde bulunan Ocaklı, koro ve müzik çalışmalarını sürdürür. Lisenin bitiminden sonra 1968 yılında kendi deyimiyle “kurtlar sofrası” diye tanımladığı İstanbul’a gelir. Bir süre kız kardeşinin yanında kalan Ocaklı daha sonra Fındıkzade’deki Trabzon Öğrenci Yurdu’na yerleşir, uzun yıllar da burada kalır. Galatasaray Üniversitesi Kimya Mühendisliği’ne girer. Ardından orayı bırakıp İstanbul Üniversitesi Zoobotanik Bölümü’ne geçer. Tıp okumak ister. Puanı da yetmesine rağmen bu bölümü yazmadığından başka bir bölüme girer. İstanbul müzik hayatını çok etkiler. Cemiyetlerde, müzikle ilgili yerlerde çalmaya başlar.

“Tara Saçın Tara” bir tutar pir tutar     

1970’li yılların hemen başında Mine Koşan’a, Ahmet Sezgin’e bağlama çalar. Müzik piyasasında tanınmaya başlayınca, yolu Unkapanı’na, Harika Plak’a düşer. 1971 yılının Nisan ayında “Tara Saçını Tara” isimli birinci plağı çıkarır. “Tara Saçın Tara” isimli türküsünde kapı komşusu olan bir ağanın torununa duyduğu hisleri dillendirir. Plak bir tutar pir tutar. “Tara Saçını Tara” plağı ile Karadeniz’de büyük ses getiren Ocaklı, ikinci plağında yer alan “Oy Eminem” ile tüm Türkiye’nin sevgilisi haline gelir. Türküleri sevdalara, dertlere ve mutluluklara eşlik eder. Hüseyin Çakmak’ın organize ettiği yurt dışı konserlerinde gurbetçilerin sevgi seli ile karşılaşır. Bu konserler süresinde Hakkı Bulut ile aynı ortamı paylaşır. Harika Plak’ın sahibi Ayhan Güçlücan, Oflu hemşerisidir. Yirmi yıl boyunca plakları, albümleri bu şirketten çıkar. Plakları yok satar. Karadenizli solist, Laz solist yakıştırmalarına inat Ahmet Sezgin, Bülent Ersoy, Nuri Sesigüzel gibi isimlerin yer aldığı kadrolarda ast solist olarak sahne aldı.

Soytarı filmlerine rest

Sinemadan teklifler alır. 1975 yılında Harika Plak kendisine “Oy Eminem” sinema filmini çektirir. O dönemler seks filmlerinin revaçtadır ve bu filmde de bir yatak sahnesi vardır. Erkan Ocaklı o sahneye ve ondan sonra gelecek film tekliflerine tavrını koyar : “Bana Yılmaz Güney filmleri gibi film teklifleri ile gelin. Beni gerekirse çirkin çekin ama seks filmlerindeki soytarılar gibi çekemezsiniz. Sinema yakışıklılık istemez, tip ister. Yılmaz Güney yakışıklı değildi ama tipti” diyerek restini çeker. Altı sinema filminde başrol oynar. Yönetmenlik de yapar. Sosyal içerikli filmlerde oynamak istemesine karşın, o günlerde moda seks filmleri yüzünden sinemayı bırakmak durumunda kalır. Samsun Fuarı’nda sahne alır. On beş yıl sürekli kış aylarında Avrupa’da sahnelerinde çalışır. Televizyonlarda Karadeniz müziğiyle yoğrulmuş programlara imza atar.

Sosyal konulara değindi

1971 yılında Türk Halk Müziği’ne Karadeniz’den bir güneş gibi doğdu. Elinde bağlaması, dilinde Karadeniz ezgileri, kültürümüzün taşıyıcısı oldu. Gönüller taht kurdu.-“Tara Saçını Tara” isimli plağı müzik dünyasında bomba gibi düşmüştü. Ardından “Oy Emine, Trabzon’un Kazaları, Almanya Acı Vatan, Hapishane İçinde, Hastane Yolunda, Karnı Büyük Koca Dünya, Belalı Köy, Rize Güzel Memleket, Ula Ula Niyazi, Söz Namustur Eminem, Ağlama Anam Ağlama, Mısır, Maçka Yolları” ve daha nice sevda türküleri seslendirdi. “Almanya Acı Vatan, Türk Ordusu, Kıbrıs’a, Başlık Parası, Armut Dalda Asılsın, Erkan Abi Nasılsın, Nataşa” gibi yapıtlarıyla da sosyal konulara türkülerinde yer verdi. Karadeniz türkülerine ağırlıklı olarak kemençeyle yer yer tulum ve kavalla eşlik edilirdi. Erkan Ocaklı Karadeniz müziğinde devrim yaparcasına bağlamasıyla türkülere değişik yorum getirdi. 250 tanesinin sözü müziği kendine ait 400 esere imza attı. Bu eserleri 40 kaset, 35 plak ve 4 longplayda topladı.—

Türkü Baba

Erkan Ocaklı müziğe başladığı yıllarda onun sevdalandığı müzik türü Trabzon’un merkezine dahi inmemişti. Karadeniz türküsü Trabzon merkezde dinlenmezdi. Kornanalı Hüseyin, Bahattin Çamurali gibi müzisyenler daha çok ilçelerde dinlenirdi. Erkan Ocaklı türküleri kemençeden bağlamaya dökünce her yerde dinlenir oldu. Müziğe öcü gözü ile bakan bazı hacılar hocalar dahi yüksek sesle Erkan Ocaklı dinler olmuştu. Günümüzde üretilen müziklere bakıyorsunuz Ocaklı’nın müziklerine dokunmadan bir eser tamamlanamıyor.  Erkan Ocaklı son yıllarda, daha da olgunlaşmanın verdiği birikimle, türkülerinde evrensel mesajlar veriyordu:

 “İki tane yavrum olsun, biri sevda, biri barış

Özgürlüğün yollarında yarış Ocaklı yarış.

Denizlerden karalara ulaş sevdam, ulaş sevdam.

Barış dolu bir dünyada, dolaş sevdam, dolaş sevdam”

diyordu. 

Karadeniz müziği için kilometre taşıydı

Gazeteci arkadaşımız Aytekin Akay, Erkan Ocaklı’nın ardından kaleme aldığı yazısında : “Erkan Ocaklı, yazdıkları, söyledikleri ve ürettikleriyle otantik Karadeniz müziği için kilometre taşıydı. Türkülerinde, bestelerinde doğusundan batısına Karadeniz vardı. Neticede o Karadeniz"i, Karadeniz"in onu tetikledi. Bir “Erkan Ocaklı Fenomeni” doğdu. Ama bu “fenomen”e Karadeniz ne kadar sahip çıkabildi ?" diyordu. Erkan Ocaklı bir hayalini şöyle anlatıyordu: “Otuz-kırka yakın bir saz grubu ile sahnede “Ula Ula Niyazi”yi okumak isterdim. Bu benim içimde bir yaradır. Olmadı. Bu hayalini gerçekleştirme yolunda katkı sağlayabilecek insanlar neden yanında yoktu?”

Unutmadık unutamayacağız

Yürekleri titreten türkülerin mimarı Erkan Ocaklı son yıllarda Karadenizlilerin yakasını bırakmayan pankreas kanseriyle mücadele ediyordu. Ona moral vermek ve kırkıncı sanat yılını kutlamak için sevenleri Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda bir vefa gecesi düzenledi. Salon hıncahınç doluydu, dışarısı ise salondan daha kalabalıktı. Erkan Ocaklı sevgisi salonlara sığmamıştı. Yakalandığı amansız hastalığa karşı daha fazla mücadele edemeyen Erkan Ocaklı 16 Kasım 2008’de aramızdan ayrıldı. Allah cc rahmet eylesin.

Fatih Sultan KAR