Karadeniz'in otantik tınıları ile harmanladığı kendine has müziği ile kulaklarımızın pasını silmesi bir yana Kazım’ı gönlümüzün sultanı yapan Trabzonspor sevdasını yüksek sesle dillendirmesidir. Sanat camiasının alışık olmadığı bu çığlık Kazım’ı gözümüzde apayrı bir yere koymuştur.

Kendisini genç yaşta kaybetmemize rağmen fikirleri, hayata bakışı ve güce karşı isyanı Trabzonsporlu duruşunun tanımı, bir nevi turnusoludur.

Genç Trabzonspor’un oyunu güzelleştirmek adına misyon edindiği "Paraya karşı emeğin savaşı" ilkesini statüko ile savaşa benzetmesi, Trabzonspor’un güçlülere karşı verdiği bu mücadeleyi onure etmesi, kutsaması uzun yıllar kalbimizde yaşayacağının kanıtı gibidir.

Kazım’ın yaşadığı dönemin çok ilerisinde fikirleri, geçmişe dair doğru tahlilleri, geleceğe dair inanılmaz öngörüleri, Özellikle Trabzonspor’u tarif ederken kullandığı; ”Trabzonspor’u tutmak sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir davranış değildir. Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramandı. Öyle bir kahramandı ki statükoyu bile devirmişti.” sözü sanki yıllar öncesinden bugünleri gören narin bir ruhun dudaklarından dökülmüş gibidir.

Trabzonspor’un şampiyonluğunu ilan etmesi ile başlayan, Ali Koç’un fitilini ateşlediği spor camiasından birçok ismin de eşlik ettiği İstanbul'da yaşayan yaklaşık 1 milyon Trabzonluyu ötekileştiren nefret söylemleri,

Eski bir TS yöneticisi olan İBB Başkanına FB Divan Başkanı Uğur Dündar’a hediye ettiği, ülke futboluna mal olmuş, büyük spor adamı Özkan Sümer’i anlatan kitap üzerinden yürütülen siyasi linç,

Medeni bir ülkede haber değeri dahi taşımayan, devletin bakanlarının Trabzonspor maçını izlemesinin adaleti zedelediği gayri ahlaki fikri üzerinden bakanların yıpratılması,

Asla fikirleri örtüşmeyen sağ/sol medyanın aynı ağızla şampiyonluk kutlamalarına saldırmasından çıkarılacak tek özet STATÜKO nun canının yandığıdır.

Velhasıl olayın özeti şudur; Belki Kazım göremedi ama Kazım’ın en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramanı statükoyu bir kez daha yendi. Üstelik Musa Eroğlu’nun söylediği zamanda, sadece paranın değer sayıldığı  bir zamanda…

Ne kadar gururlansak, ne kadar keyiflensek azdır. Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethederken nasıl çağ açıp çağ kapamış ise, bugünde Türk futbolunda bir çağ kapatılıp, yeni bir çağı açılmıştır.

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, Kuzeyin Çocukları ağabeylerinin bıraktığı yerden, statükonun çarklarına çomak sokmaya devam ediyorlar.

Evet,Trabzonspor’un anasının ak sütü gibi helal şampiyonluğuna tahammülsüzlük, kutlamalarda bir kişinin bile burnunun kanamamasına rağmen medyanın 3 maymunu oynama nedeni  bu güzelliğe, coşkuya kara çalma koşuşturmasının nedeni budur.

Haaa, bir de dipnot düşelim; Bundan sonra arabalara sokularak, sağa sola hakaret / küfür ederek caddelerde korna sesleri eşliğinde bölge sakinlerini canından bezdiren kutlamalar son bulmuştur.

Kutlamalarda çıtayı Trabzonspor'un taraftarı Allah-u Ekber dağlarına çıkarmıştır.

Teşekkürler çocuklar…