Avrupalılar Türklere karşı Haçlı ruhuyla birleşip berber hareket ederken, Avrupalı dindaşlarına karşı ikili oynayan, bir yandan onlarla hareket ederken bir yandan da Kanuni’ye mektup yazarak onunla iş birliğine giden Fransız Kralı I. François, Türkleri yanına alarak çekindiği Avusturya Hasburglarına karşı kendine müttefik arayışı içine girmiş ve Osmanlılar ile birlikte o zaman Avusturyalıların elinde bulunan Nice’ye saldırı girişiminde bulunmuşlardı. Nice şehri alınmış, sadece Nice’de kaleyi teslim etmemek için direnen birkaç moralsiz asker kalmıştı. Osmanlı leventleri sancağı kaleye dikecekken kalede çamaşırcı olarak bulunan ve kaledekilerce hafifmeşrep biri olarak tanınan Catherine Segurane adlı iri yarı bir kadın elindeki tokmağı, sancağı dikmek üzere olan Türk askerine vurarak onu hendeğe düşürmüş, daha sonra surların üzerine çıkarak eteğini indirip kıçını Türk askerlerine göstermiştir. Karışlarında miğferli düşman askerlerini görmeye alışkın olan Türk leventleri bu durumu görünce şaşırmış, estağfurullah, estağfurullah diyerek başlarını çevirmiş, tuhaf bu durum karşısında afallamışlardır. Kadının bu durumundan cesaret alan Nice askerleri kaleden çıkarak hem Türk hem de Fransızlara saldırarak şehri kurtarmışlar, bu duruma kızan Barbaros Hayrettin Paşa Türk askerlerini geri çekerek Fransızları yalnız bırakmıştır.

Catherine Segurane’nin kıçını bayraklaştıran Niceliler onu kutsamış, onun bu hâlini surlara nakşetmiş, dahası onun kıçı açık büstünü şehrin birçok yerine dikmişler, bir kıçtan kahramanlık, figür, sembol yaratmayı başarmışlardır.

Türklerin başına böyle bir durum gelse onlar utancından kahrolur, bu hareketi yapan kadınlarını asla affetmezlerdi. Ermenilerin tecavüzüne uğrayarak atasının adını lekeletmek yerine canına kıyan onlarca kadınımız, kızımız olmuştur. Fakat Batı’nın kültüründe böyle duygu bulunmamaktadır.

Kosova Savaşı’ında ağır bir yenilgi alan Sırp komutan Lazar ölmüş, onun ölümünden sonra da Sırbistan Osmanlı topraklarına geçmiştir. Fakat Sırp halkı, savaştan bir gün önce Kral Lazar’ı ziyaret eden bir meleğin ona dünyevi krallığı sağlayacak askeri zafer ile cennetin kapılarını açacak bozgun arasında tercih yapması söylediğini, Lazar’in hiç duraksamadan İsa örneğine uygun bir şekilde, göksel krallığı tercih ettiğini ve göklere gittiğini söylerek ona manevi bir anlam yüklemişler, ozanlar şiirlerinde hep bu durumu işleyerek onu aziz bir din şehidi olarak görmüştür. Sırp milleti yenilen Lazar etrafından milli birlik kurma başarısını göstermiştir.

 1989 yılında Sırp Başbakan Miloşeviç, Lazar’ın öldürüldüğü Kosova alanına bir milyon Sırp’ı toplayarak Lazar’ın kaybettiği savaşın 600. Yıl dönümünü kutlamış ve Sırp milliyetçiliğini yücelten bir konuşma yapmıştır. Bir bozguna böylesine hayranlık beslemek ondan bir kahraman çıkarmaya çalışmak biraz da

Catherine Segurane örneğinde olduğu gibi Hristiyan kültürüne yakışır bur durum olmuştur. Bizde II. Viyana Savaşı’nda yenilen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın kellesi vurulmuştur.   

Aynı şekilde Ermeniler de Fransız ve Niceliler gibi küçük bir olayı abartarak onun etrafında bir millet, milli bir bilinç oluşturma derdindeler. Onları Fransa, Amerika ve hatta Ermenistan’da diri tutan da bu duygu olmuştur. Onlar bu duygu ile çocuklarını yetiştirmekte, bu duygu ile ayakta durmaya çalışmaktadırlar.  Bir Ermeni ninnisinde Ermeni anne çocuğunu:   

 Ninni uyu yavrum, /Uyu da yaralı babanın iniltisini duyma/ Mememden emdiğin zehirdir, süt değil/Bu mübarek yerlerde kan tufanı oldu/ Sen sakın kaçma, memleketini sev ve onu daima takdir et/Bundan maksadım vatana Roma’nın dişi kurdu gibi bir Romülüs yetiştirmeyi ahdetmekliğimdir, diyerek Ermeni çocuklarını Türk düşmanı olarak yetiştirmeyi bir görev olarak görmüşlerdir.

Türklerin kültüründe millet olma, milli bilinci yakalama acınma üzerine değil, kahramanlık, yiğitlik üzerine olmuştur.