Tüm gezegenin, Koronavirüs yüzünden canıyla uğraştığı bu günlerde...
Tüm ülkenin, çaresizlikten can derdine düştüğü bu günlerde...
 
Önce, Köşe Yazarı Haşmet Babaoğlu, sağlık çalışanlarına destek olsun diye alkışlayanlara “Pislikler!” Dedi. ( Sonra Cumhurbaşkanı ve eşi de sağlıkçıları destekleyip alkışlayınca korkusundan yazdığı yazdığı twiti sildi.)
 
Sonra, Yazar Enver Aysever,  “ halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılayan “ bir karikatür paylaştı!
 
Daha sonra, Gazeteci-Yazar Can Ataklı, tv’de online ders veren türbanlı öğretmeni kast ederek “ Facia!” Dedi.
 
Bunu gören, henüz mesleğinin ne olduğunu anlayamadığım Fatih Tezcan, “ Vatanı içkiden  kalkamayan diktatörlere değil...” dedi.
 
Ve televizyonlarda eğitim adı altında çocuklara öğretilen idam, kafa kesme görüntüleri...
 
Kısacası böylesi zor günlerde bile, birlik olamayan, halka halaaa nefret pompalayan, egolarına söz geçiremeyip, insanları fikirler üzerinden birbirine kırdırtmak için uğraşan bir takım TOPLUM BÖLÜCÜLERİ gördükten sonra...
 
Üstüne bir de Çin’den gelen kitlerin ilk ödemesinin bazı çevrelerce Atatürk’e duyulan gönül borcundan dolayı Çin Hükümeti tarafından alınmadığı dedikodusundan sonra “Hayır efendim Atatürk zamanında böyle bir şey olmadı!”
-Hayır oldu!
-Hayır olmadı!
Şekline dönüşerek kindar bir şekilde laf sokma boyutuna geçince...
Dedim ki; Hayır yani o para o dönemden kalan vefa borcuna istinaden ödense ne olur, ödenmese ne olur?
Sahi ne olur?
Neyin yarışı bu?
 
Negatifliğin tüm dünyayı esir aldığı şu zaman diliminde, iyi düşünüp, güzel bir kalple olaylara yaklaşıp pozitif sinerji yaratmak bu kadar mı zor?
 
Şunun şurasında, bir virüslük hayatımız kalmışken, Azrail bizi gırtlağımızdan yakalayıp köşeye sıkıştırmışken bu kadar nefret neden?
Kime bu öfke?
Bu gün 65 yaş ve sonrasını tehdit eden hastalık belkide 5 yıl sonra 50’li yaşları esir alacak!
 
Değer mi?