1-7 Ekim "Camiler ve Din Görevlileri Haftası" nedeniyle, 
Önceki gün Trabzon Vaaz ve Din görevlilerinden, 
Ahmet Taş, 
Bünyemin Atabaş, 
Süleyman Kayış, 
Halil İbrahim Öztürk. 
Mustafa Er'i ağırladık. 
*  
Yaklaşık bir buçuk saat süren sohbetimizde,  
İslam'a dışarıdan yapılan saldırıları, 
İçeriden yapılan ihanetleri konuştuk. 
Gözden kaçan hataları konuştuk. 
 
İslam'da,  
İnsanın insanı sevmesini konuştuk. 
"İman etmedikçe mümin olamazsınız, 
Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız"  
Hadisinin önemi üzerinde durduk. 
 
Selamsızlığın insanı zavallı bir yalnızlığa sürüklediğini, 
Selamın sıcak ve tebessümle birlikte verilmesini, 
İnsanı döver gibi, 
İnsana söver gibi verilen selamın hiç bir şey ifade etmediğini konuştuk. 
 
Mümin duruşunun her toplumda çok büyük karşılık bulduğunu, 
Sırf edebi ve ahlakı nedeniyle,  
Avrupa'da bir mümin kız,  
Bir başka kız arkadaşının,  
Müslüman olmasına vesile olduğunu konuştuk. 
 
İslam'ın, içeriden ve dışarıdan düşmanlarının olduğunu, 
Ancak asıl ve en tehlikeli düşmanın,  
İslami kisve altında,  
İslam'la  bağdaşmayan,  
Gayri İslami çirkinliklere vesile olanlar olduğunu konuştuk. 
 
Mustafa Kemal Atatürk'ü konuştuk. 
Ülkemizin kurucusu ve silah arkadaşlarını konuştuk. 
Hep birlikte minnettarlığımızı deklere ettik. 
Rahmeti hak ettiklerini belirttik. 
 
Türkiye'nin, 
Türk Milletinin,  
Her zaman olduğu gibi,  
Yine dünyada Müslümanların umudu olduğunu,  
Örnekleriyle konuştuk. 

 

Evet,
Vaaz ve İrşat görevlilerimizle,
Bir yıl boyunca,
 "Cami ve Hayat" temasının işlenecek olmasının ne denli bir isabet olduğunu,
Camilerin,
Hayatın dışında olamayacağını,
Bir Müslüman toplumda,
Her insanın gönlünde bir cami gerçeğini taşıdığını konuştuk.

Ahlakı konuştuk.
Güvenilir olmanın,
El emin olmanın,
Ehemmiyetini konuştuk.

Aramızdan ayrılan,
Rahmetli Müftü ve vaaz dostumuz,
Merhum Mehmet Atar'ı konuştuk.
Rahmetle yad ettik...
Hatta onunla ilgili yazımı,
Duygulanarak okuduklarını öğrendim. 

Cenneti konuştuk.
Cennetin önemli bir özelliği;
İyi ve ahlaklı,
Allah'ın rızasını kazanmış insanlarla,
Bir arada olmaktan kaynaklandığını konuştuk.

Diyanet olarak pek çok dini etkinlikler yapılmasına rağmen,
Bunun kamuoyuna yeterince duyurulmasında,
Eksikliklerinin olduğunu,
Bunu basına ve kamu oyna duyurmak için,
Daha gayretli olunması gerektiğini konuştuk.

Evet,
Hemen her şeyi konuştuk.
Burada bahsettiğimden çok daha fazlasını.
Çok keyifli bir sohbetti.
Hepsi de çok saygın ve muhterem insanlar...

HURAFEYE ÖLÜM!

Diyanet İşleri Başkanlığı,
Nihayet hurafelere karşı savaş açtı.
Halkı hurafelere karşı bilinçlendirmek için kolları sıvayan Diyanet,
Bu amaçla
"21. Yüzyıl Türkiye'sinde Hurafeler" adı altında kitap hazırladı.
Mutlaka okunulması gereken bir eser.
*
Kitabın giriş bölümünde mantıki tabanı olmayan,
Gerçek hayatla ilişkisi bulunmayan
İnanç ve uygulamaların izlerinin tüm dinlerde görülebileceğine işaret edilerek,
*
Bilgisizlik,
Yalnızlık,
Çaresizlik,
Zorda kalmışlık,
Korku,
Üzüntü,
Hastalık,
Sıkıntı ve felaketler...
Maalesef  insanları hurafelerin tuzağına düşürmektedir.
Deniliyor.
*
Gerçekten de ,
Bilgisizlik,
İnsanları batıl inanışların,
Mesnetsiz yorumların ve çarpık anlayışların,
Düşünce dünyasında kök salmasına zemin hazırlamaktadır...
*
Haklı olarak Diyanet İşleri Başkanlığı;
İnanç,
Düşünce ve sosyal hayatımızı etkileyen,
Hurafeler konusuna yönelik aydınlatıcı  çalışmalar yapmış,
Toplumu,
Din konusunda ana kaynaklara dayalı doğru bilgi ile aydınlatmayı,
Dinimizin yasakladığı hurafelerin inançlarımıza karışmaması için,
Geç de olsa bu önemli eseri yayınlamıştır.
Kutluyorum...
*
İşte çok benimsediğimiz,
Ama asla dinimizde yeri olmayan hurafeler...
Nazar boncuğu hurafedir,
Akşamları tırnak kesilmez yaklaşımı hurafedir.
İnsanların üzerlerinde muska taşıması hurafedir.
*
Hayvan sesini deprem habercisi saymak,
Hayvanların çıkardığı seslerin olumsuzluklara işaret görmek,
Ay ve güneş tutulmasının kötülüklere ve gazaba yorumlamak,
Ay tutulduğunda silahla atış yapmak,
Tenekelere vurularak gürültü çıkartmak hurafedir.
*
Ateşe su dökülürse cin çarpar,
Yiyeceklerin ağzı kapatılmadığında,
Gece onlardan cinlerin yediğini sanmak,
Türbe, yatır gibi yerlerden medet ummak,
Bir yatırın mezar taşına mum yakıp, dilek tutmak,
Sünnet olan çocuğun acısının azalacağına inanılarak,
Sünnet olma anında annesi ve diğer hanımlar tarafından oklava çevirmek hurafedir.
*
Yeni doğan çocuğun dindar olması için göbek bağını keserek cami avlusuna bırakmak,
Konuşmayan çocukların konuşabilmesi için cuma namazından sonra müezzin tarafından cami anahtarını çocuğun ağzına sokup çıkarmak,
Yürümeyen çocukların ayaklarına ip bağlayarak cuma namazından ilk çıkan kişiye ipi kestirmek,
Kırkı çıkmamış bir bebeğin tırnakları kesilirse o çocuğun hırsız olacağına inanmak,
Küçük çocukların üzerinden atlanıldığında boylarının kısa olacağına inanmak,
Çocuğu olmayanlara çocukları olması için deve dili veya etini yedirmek hurafedir.
*
Çocuk doğan eve,
40 gün süre ile et alınmaması gerektiğine inanmak,
Yeni doğan çocuğun kırkı çıkmadan evden çıkarılmaması gerektiğine inanmak,
Boyu ölçülen çocuğun cüce kalacağına inanmak,
Gelinin kucağına erkek çocuk verilince çocuğunun erkek olacağına inanmak,
Loğusa kadının herhangi bir şeyden zarar görmemesi inancıyla,
Bulunduğu yere
Süpürge,
Soğan,
Sarımsak asmak,
Yastığının altına iğne,
Bıçak gibi şeyler koymak,
Loğusa kadını kırkı çıkana kadar yalnız bırakmamak,
Hamile kadınların saçlarını kesmemeleri gerektiğine inanmak hurafedir.
*
Nikah esnasında gelin ve damadın birbirlerinin ayağına basması halinde,
Önce basanın sözünün geçeceğine inanmak,
Gelin ve damadın üzerine para,
üzüm,
şeker ve leblebi gibi şeyler atıp kapıda küp kırmak,
Evlenmeyen genç kızların kısmetinin açılması için müezzine minareden para attırmak,
mendil veya eşarp sallatmak hurafedir.
*
Baykuş ötmesi,
Kara kedinin insanın önünden geçmesi,
Horozun vakitsiz ötmesi,
İnsanların ve araçların önünden tavşanın geçmesinin uğursuzluk sayılması,
Karganın ötüşünün o bölgeye gelecek belanın işareti olarak kabul edilmesi hurafedir.
*
İki bayram arasında nikah yapmak,
Duaların kabulü için mübarek gecelerde ziyaretgahlarda mum yakmak,
Cuma ve arefe günlerinde çamaşır yıkamak,
Dikiş dikmek,
Temizlik yapmak,
Akşam sakız çiğnemeyi ölü eti çiğnemek gibi kabul etmek,
Gece aynaya bakmak,
Gibi şeylerin uğursuzluk getireceğine inanmak,
Hurafedir.
*
Elden ele sabun,
Makas,
Bıçak,
İğne ve soğan vermenin uğursuzluğuna inanmak hurafedir.
*
Sağ elinin içi kaşındığında para geleceğine,
Sol elinin içi kaşındığında da para çıkacağına,
Ayak altı kaşındığında da yola çıkılacağına inanmak hurafedir.
*
Cam ve porselen gibi eşyanın aniden düşüp kırılması,
Bir belanın defedileceğine işaret saymak,
Merdiven altından geçmeyi uğursuzluk saymak hurafedir.
*
Cenazenin
7.
40.
52. gecesi ile ölüm yıldönümünde hatim ve mevlit okutmak,
Cenazenin alkışlanarak uğurlanması,
Cenazenin arkasından slogan atılması ve çiçek serpilmesi,
Cenaze için üçüncü günde helva ve yemek dağıtmak,
Kefen arasına dua,
Ayet ve vasiyetname koymak hurafedir.
*
Hastanın başı üzerinde tuz gezdirmek,
Köz söndürmek,
Kurşun döktürmek,
Dileğin kabulü için ağaçlara bez-çaput bağlamak,
Türbelere adakta bulunmak,
Türbe ziyaretlerinden şifa beklemek,
Cami duvarını öpmek,
Tekke ve türbelerde kurban kesmek,
Türbe ve tekkelerden şifa beklemek,
El yüz sürmek hurafedir.
*
Misafirin,
Askere veya gurbete gidenin arkasından su dökmek,
Kahve falına bakmak,
Falcılara,
Büyücülere gitmek hurafedir.
*
Diyen tarafından yayınlanan bu çirkinliklerin,
Yüce İslam dini ile en küçük bir ilgisi/alakası yoktur.
Bilinçli bir Müslüman bu hususları din ile bağdaştırmaz.
Ayrıca  İslam bu hususları şiddetle reddeder.

FIKRA

Küçük Temel annesine sorar:
-Anne ben nasi doğmişum, anladir misun?
-Sen bir güldün uşağum, gül yapraklarinun içunden.
-Ya babam?
-O da lahana yapraklarundan.
-Peki dedem?
-Onu da leylekler getirmuş uşağum.
Bunları duyan Temel,
defterine şunları yazmış.
-İnce araştırmalaruma göre;
Uç kuşaktur normal yolla dünyaya gelen yokmuş da..