2 hafta önceydi.
Trabzon’dan kara yolu ile dönerken rastladım restorana. Uğramadık ama uzun uzun baktım adına.
Berceste, yazıyordu levhada.
Enteresan geldi o an. “ Ne güzel bir isim koymuşlar. “ Diye düşündükten sonra çişi geldiği için kafası karışan kedimin araçta ulumasıyla dikkatim dağıldı ve sonra unuttum Berceste’yi. (Berceste, edebiyatta kolayca hatırlanan, ince anlamlı, yapısı sağlam dize yada beyit demektir. Şiirde ki en güzel dize...)
Aradan birkaç saat geçti. Eve vardık. Duş, bavul silme faslı bitince “Bu gün bakamadım acaba yabancı basında neler var? “ diyerek aldım elime telefonumu ve arama motorunu açtım.
Ve şok!
En üst bölümde Türk Dil Kurumunun sayfası ve Berceste’nin anlamını ve açıklayıcı bilgileri görünce donup kaldım!
Nasıl ya? Dedim kendi kendime...
Hadi herhangi bir şey, ya da yüksek sesle telafuz etmiş olsam, tamam, telefonun uygulaması SİRİ’ye dokundum, yüksek sesle konuştum, o yüzden yazıyor, diyeceğim ama, hayır.
Aramaya değil Berceste yazmak, sözlü bile ifade etmedim o kelimeyi.
Kabul, bir ürünü arattığımda, o ürünün farklı markalarda alternatifleri sürekli ekrana geliyor. Bu duruma alışkınım. Ama zihnimin okunması!
Herhalde tesadüf oldu. Hoş nasıl bir tesadüfse? Onbinlerce kelime arasından, düşündüğüm kelimeye, üstelik çok nadir bir kelimeye denk gelmesi ne kadar tesadüf olabilir? Soruları ve bulamadığım cevaplarımla bir süre sonra yine olayı unuttum.
Aradan 4 gün geçmişti ki, yine kendi kendime “ Renklerinden sıkıldım, yeni nevresim mi alsam? “ diye düşünmemin ardından 15-20 dakika sonra telefonumda üstelik markasını da belirlediğim nevresim takımlarını görünce, yok artık dedim!
Çünkü, o saate kadar telefonda ne nevresim markası aratmışlığım ne de yüksek sesle konuşmuşluğum vardı.
Ben öyle internetten alış-veriş yapan bir tipte değilim.
Sevmiyorum bu şekilde birşeyler almayı.
Eski kafa mı artık neysem, ille de görüp, dokunmam lazım.
Yani anlayacağınız internetten alış-veriş yapan biri de değilim ki, hadi veriler o bilgilere yönlendirdi arama motorlarını diyeceğim. Ama yok!
Pazartesi günüydü. Bir arkadaşım hafta sonu gerçekleştirecekleri kızının bekarlığa veda partisi resimlerini gönderince, içimden “ ne güzel, kızlar aynı sabahlıkları giymişler, bende ileride kızım evlendiğinde bunlardan alırım “diye düşünmemin akabinde akıllı telefonuma sabahlık modelleri yağınca pessss! Dedim.
Telefonum düşüncemi okuyordu resmen!
Şaka değil bu!
Gerçekten okuyor!
Daha öncede köşemde yazmıştım. Ekranlara çıkan bir profesör arkadaşım anlatmıştı bana. “Telefonuma gönderilen sinyallerle yönlendiriliyorum herhalde demişti.”
Çünkü hayatı on numarayken, hiçbir sorunu yokken, küresel güçlerle ilgili yazdığı kitaplar sonrası “ Durduk yere özel hayatım çok tuhaf şekilde gidiyor. Bunlar benim vereceğim kararlar değil, neler oluyor anlamış değilim, sanırım telefonlardan gelen sinyallerle yönlendiriliyorum.” Dediğinde şaşırmıştım.
Sonrasında konu ile ilgili birkaç yazı okuyunca da belki, diyerek geçiştirmiştim.
Eğer bir akıllı telefonunuz, bir kredi kartınız var ise her türlü bilginize, taleplerinize, isteklerinize, hatta fikirlerinize ulaşıldığını biliyorum.
Ama bu...
Bir telefon nasıl zihin okur? Diye sordum kendime...