"Ramazan bereketi" diye gönüllere hoş gelen bir söylem var.
İyi de acaba öyle mi?
***
Adam asgari ücretle geçiniyor.
Sofrasında
Sucuk,
Salam yok.
Bastırma yok.
Hurmanın hasından yok.
Etli güveç yok.
"Ramazan bereketi" öyle mi?
***
"Ramazan bereketi" söz konusuysa,
Fiyatları bu mübarek ayda 2'ye katlayan,
İnsanların açlığını istismar eden esnafadır.
Ya da az buçuk dini bilgisini ranta çevirenleredir.
Parayla Yasin-i Şerif okuyan çeteleredir.
Yoksa zenginin fitresiyle bir söküğünü dikmeye çalışan vatandaşın,
Bereketli olan ancak duasıdır...

ARDA TURAN!

Ayaklarının maharetiyle çok paralar kazandın.
Kenar mahalle çocuğu iken,
Ülkenin ünlüleri arasına girdin.
Aşkların...
Sevgililerin...
Bu milletin merak konusu oldu.
Pek çok hayranın çocuklarına "Arda" adını verdi.

Yurt dışına transfer oldun.
Bu Millet seninle daha da çok gururlandı.
Hatta onurlandı.
***
Ama ne yazık ki, ilkel yaklaşımların hala seninle.
Hala vahşi tepkiler veriyorsun.
Hala öfkeni yenebilmeyi beceremiyor,
Babandan  büyük usta bir gazeteci olan Bilal Meşe'ye küfürler yağdırıp saldırabiliyorsun...
***
Şimdi ben ne yapayım senin futbolculuğunu?
Ne yapayım şöhretini?
Bir çırpıda gösterdin o meşhur asaletini(!)
***
Üstelik basın toplantısı yapıyor:
Kuş gibi hafifledim.
Hatalıyım.
Pişman değilim.
Benzer tepkileri diğerlerine de verecek miyim bilmiyorum...
Gibi kısacık bir konuşmanda bile çelişkilerle dolu sözler sarf ederken,
Aslında ne kadar boş olduğunu da bizlere bandıra bandıra gösterdin.
***
Şimdi ne oldu?
Bu toplum sana hak etmediğin bir değer verdi.
Ama o değeri taşıyamadın Arda Efendi.
***
Kovuldun!
Milli Takımdan kovuldun!
Nice gönüllerden de kovuldun!
Şimdi kuş musun?
Kuş gibi misin?
Kuş gribi misin bize ne artık!

MOLOZ'DA TRAFİK FELÇ!

Neden yol kenarlarına park eden araçlara gerekli müeyyide uygulanmaz.
Üstelik mazerette yok.
Zira etrafta otopark pek çok.

Mesela sahilde.
Mumhane Moloz mevkiinde.
Polis noktasının karşısında.
***
Büyük Şehir Belediye Başkanına defalarca sordum.
"Neden Önlem almıyorsunuz?" diye,
"Muhatap Emniyet Müdürlüğümüzdür" diyor.
Biz de bu konuda yazdıkça yazıyoruz...
Bir kaç megafonlu uyarı derken,
Değişen bir şey olmuyor ve kısa bir süre sonra eski tas eski hamam misali curcunaya devam...
***
Oysa bu yasaları uygulamak emniyetin zorlayıcı gücüdür ve görevidir.
*
Kent trafiğini böylesine felç eden,
Hatta hayatları tehlikeye atılmasına neden olacak hatalı park işlemlerine hoşgörü göstermeye hakkımız yok.
Bu tür keyfiyetlere derhal müeyyide şart.
Zira kuralsızlık fena halde musibete dönüştü.
Adeta azap çekiliyor...
***
Bütün bunları bize vatandaşlar söylemektedir.
"Yaz lütfen,
Neden yazmıyorsunuz?"
Demektedirler.
Evet, bu keşmekeş trafiğe,
Ve  bu keyfiyete artık son verilsin...

KATAR

Katar bir Arap ülkesi.
Petrol zengini bir küçük devlet.
Ancak bu günlerde birden ablukaya alınmış başı belada...
***
Önce Trump Suudi Arabistan'a gitti.
Rekor paralar karşılığında devasa silahlar sattı.
Kılıç dansları yapıldı...
Ve ardından bir ittifak ki,
Bir gecede Katar'ı kattı/kardılar ve gözden çıkartılar...
***
Şimdi düşünmek lazım,
Bu Katar olayı neyin habercisidir.
Bunun sonrası nelere gebedir.
Bizi de ilgilendirir mi?
Çok iyi düşünmek lazım.
Hani bir söz vardır,
Komşunun karnı ağrıdığında sen kendi karnını ovuştur.
İşte o misal.
***
Daha önceler olduğu gibi,
Refleks politikalar izlememeliyiz.
İlmi siyasetle bize zararı olmayacak yöntemler bulmalıyız.
Çünkü bu Amerika Traump'la dünyaya bela olmaya niyetli görünüyor...
***
İşte durum böyle olduğu halde, insan sormadan edemiyor;
Şimdi nedir bu Katar'a asker göndermenin esbab-ı mucibesi?

ROL/MODEL ALİYEV

Pamukkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Bağ,
Kimseleri umursamadan,
Öğretmen eşini enstitü sekreteri olarak ataması,
Bana Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in eşini cumhurbaşkanı yardımcılığına atamasını hatırlatmıştır.
Ama neyse bizim aşkına fedakar Rektörümüzün eşi bu makamda daha fazla kalmayarak istifa etmesi sorunu çözmüştür.

NURİ COŞKUN

Adam  Tarık Akan'ın sakallı hali.
Uzun boylu ve fena halde yakışıklı.
İlk algı, bakımsız ve sıradan biri.
Ama öyle değilmiş.

Bir cümlelik laf edince biz de cevap verdik.
Konuşma bir saat sürdü.
"İşsizim" dedi.
"Önemsizim" dedi.
"Kovuldum" dedi.
Ama ne iş yaptığını söylemedi bir türlü.
Cümleler,
Fikirler,
İfade gücü,
Diksiyon mükemmel...
***
"Tekrar görüşelim" dedim.
"Gelin karikatürünüzü çizerim" dedim.
"Söz mü?
O zaman yarın akşam üzeri geleceğim" dedi.
Ve geldi.
Şaşırmıştım.
Hem de eşiyle geldi.
Eşi bakımlı ve zarif,
Bizimkisi yine o bildik güleç yüzlü ve mütevazi filozoftu.
***
"Geleceğimi ummuyordunuz değil mi?" Dedi.
"Umuyordum" dedim.
"Umuyordum ki, siz yokken karikatürünüzü çizdim işte buyurun."
***
Çok mutlu oldu.
Yine çok uzun bir sohbet ettik.
Tahminlerim üzerine adam boş değildi.
Tıp okurken başı belalara girmiş.
5 yıl hücrede kalmış.
Sonra yurtdışında yaşamış.
Ama eğitimi hakkında daha fazla bilgi vermedi.
***
"Ben Komünistim.
Dine karşı değilim" dedi.
Aklımda kalan güzel bir sözü,
" Biri size düşman ise,
En büyük avantajı, sizin hatalarınızdır."
***
Eşinden öğrendiğimiz az buçuk bir bilgiden anladık ki,
Bu karıkoca Üniversitede öğretim görevlisiler.
Evet, çok renkli bir şahsiyetti.

FIKRA

 Avukat, müvekkiline telgraf çekti:
"Başınız sağ olsun.
Karınızın gömülmesini mi,
Mumyalanmasını mı,
Yoksa yakılmasını mi sağlayalım?"
Ertesi gün cevap geldi:
Emin olmak için üçü de yapılsın.