Gün geçmiyor ki; Chp'nin yıllardır varolan misyonunu ve profilini terkedip, hdp'ye ve teröristlere sahip çıkan söylem ve eylemlerinin ardı arkası kesilmiyor.

Malesef ki Chp, olduğu gibi görünürse kesinlikle iktidar olamayacağının bilincinde olduğu için; göründüğü gibi yani, hdp'yi her platformda ve fırsatta oy kazanmak uğruna amansızca destekleyerek, gerçek Atatürkçü seçmenlerinin de bu durumdan rahatsızlığının da farkındalığında olarak; aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık arafında kalmasından ötürü, bir türlü bu ittifakı resmi olarak açıklayamaya yürek yettiremiyor.

Aynı durumu sadece oy kaygısı uğruna; aileden muhafazakâr Anap tandanslı Ekrem İmamoğlu, liberal İlhan Kesici, ülkücü menşeili Mansur Yavaş, eski milli görüşçü Mehmet Bekâroğlu ve hdp'ye mecbur olan varlıkları için de yineleyebiliriz.

Aslında araştırma şirketlerinin yaptıkları anketlere göre; dedelerden ve nesillerden bu yana gerçek Chp'li Atatürkçü seçmenin,  bu birliktelik ve birarada oluşların hiçbirisinden hoşnut olmadığını ayan beyan belirtmelerine rağmen; Chp'nin mevcut yönetimi, kontrolü ve iradeyi bu vb. oluşumlara (muhtevatında fetö sevicileri de bulunmakta) kaptırdığı için, bu saatten sonra geri dönüşün tam bir yıkım ve fiyasko olacağının apaçık bilincindeler aslında.

Anketlere atfedilen cevaplar ise son derece ilginç ve ilgi çekici. Nesillerdir kemik Chp'li olan seçmen; İstanbul'da muhafazakâr ve sağ tandanslı Ekrem İmamoğlu, Ankara'da ülkücü kökenli Mansur Yavaş, yine İstanbul'da hdp devşirmesi faşizan Kaftancıoğlu ile  demokratlık, aklıselimlik ve adalet  konularında başları sıkışınca vitrine sürülen saygıdeğer İlhan Kesici ve genetiğine aykırı lâkin, menfaatine gerekli Saadet partili isimlerin arkasına sığınılmasından ve bu isimlere minnet edilmesinden son derece rahatsızlık duymakta.

Zaten Muharrem İnce'nin verdiği onurlu, haklı ve safkan Chp seçmenini barındıran mücadelesinin altında da bu vb. dinamikler yatıyor. 

Yetmezmiş gibi birde bilinçaltına sürekli olarak yenilgi yerleşmiş olan Kılıçdaroğlu'nun, Tayyip Erdoğan'la yarışmaya cüret edememesi ve Kılıçdaroğlu'nu ahtapot gibi saran ve nefes aldırmayıp içine hapsederek kendisine mecbur bırakan, büyük aklı fetö kurmaylarının direktifleriyle her seçim için genetik Chp'li aramak yerine, hep bir piyon arama siyaseti de; katıksız Chp seçmeninin canına tak etmiş bir hâl aldı.

Bunun bir sonucu olarak; Kılıçdaroğlu ve akıl hocaları sürekli olarak ve halâ Abdullah Gül ismini ağızlarına doladıkları gibi, her fırsatta temcit pilavı misali cumhurbaşkanı adayı olarak servis etmeye ve Abdullah Gül ismi çatısı altında seçimlere girmenin yolunu yapmaya şimdiden başladılar bile.

Muharrem İnce ve O'nun gibi düşünen aileden gerçek Chp'li olanların ise bütün bu saydığımız faktörler ışığında; artık sıtkı sıyrılmış vaziyette yeni bir memleket hareketi aramalarının merkezinde de bu realite yatıyor.

Chp'nin şu anda en tepki gören politikası; hdp ile aynı safta olması. Bu; su götürmez bir realite. Bunun en son örneğini; 6-8 Ekim Kobani olaylarıyla bağlantılı olan 82 hdp'linin göz altına alınmasından sonra ki süreçte Chp'nin duruşu ile bir kez daha gördük.

Chp görünümlü, mimli Sezgin Tanrıkulu ile Engin Özel, Tuncay Özkan, Gürsel Tekin ve son olarak da Kılıçdaroğlu verdiği destek mesajları ile hdp'ye sahip çıktılar.
Chp'nin en büyük sorunsalı ise talihsiz bir şekilde Kılıçdaroğlu gibi bir başkana esir olması. Balık baştan kokar malumumuz üzre! Kılıçdaroğlu'nun üstüste patlattığı şaka gibi beyanlar; çözüm politikası üreteyim derken adeta ters teperek alay konusu olmasına yol açıyor aslında. Kendisi bunu anlayamıyor mu ki! Bir lider bu kadar gülünç duruma düşmemeli. Gülelim mi, acıyalım mı bilemedik valla!

Dünya pandemi ile uğraşırken; kahvehanelerde oyun serbest olsun ve her oyun için ayrı iskambil kâğıdı dağıtılsın önerisi meselâ. Üreten beyinler ve girişimci ruhlar; Teknofest'te uzaya çıkabilmemiz adına müthiş projeleri ardı ardına patlatırken, Kemal Kılıçdaroğlu'nun politika üreteMEme potansiyeline bakar mısınız! Politika üreteyim derken mantık sınırlarını ısrarla zorlamak bu olsa gerek.

Yetmedi, ikinci bombayı da patlatıverdi. Halâ ve ısrarla " Cumhurbaşkanı adayı olarak Abdullah Gül isminden çekiniyorlar " dar ve basmakalıp siyasetini bir türlü aşamadı Kılıçdaroğlu malesef. Korkunç bir şekilde bu fikire takılmış durumda. Gerçek Chp tabanı ise bu olasılıktan son derece rahatsız.

Ve son olarak akıllara zarar ama beklenen malum öneri geliverir Kılıçdaroğlu'ndan ansızın! İttifaklarının cumhurbaşkanı adaylarının " sembolik " olacağını ve seçimden sonra eski parlamenter sisteme tekrar dönüleceğini söyledi son olarak. Düşünsenize! " Ben sizin aslında olmayan, sembolik görünümlü cumhurbaşkanı adayınızım " diyerek ortalıkta dolanan bir figüran. Çok ses getireceği aşikâr. 

Ve son olarak affınıza sığınarak, bizleri mazur görmenizi rica ederek bitirmek isteriz...
" Söz biliyorsanız söyleyin inansınlar...
Bilmiyorsanız susunda, alayımızı adam sansınlar... "
İşte bunu anlayabilme erdemine ve ayrıcalığına sahip olabilmeyi; Rabbim önce bizlere, sonra herkeslere nasip etsin inşallah...
Çarşamba görüşmek üzere nasipse...
Selâm ederiz...